Türkiye, hain kontenjanı eksik olmayan bir ülkedir.
Hainlik sadece eline silahı alıp sağa sola saldırmakla, terör örgütlerine militan olmakla olmaz…
Ülkeye ihanetin çeşitli şekilleri var.
Kimisi kamu malından çalarak ihanet eder!
Kimisi vergi kaçırarak ihanet eder.
Kimisi ülkesini, devletini yabancı güçlere şikâyet ederek ihanet eder!
Kimisi 15 Temmuz’da olduğu gibi kendi ülkesinin insanının üzerine bomba yağdırarak, kurşun sıkarak ihanet eder.
Kimisi bizzat terör örgütlerinin dağ kadrosuna katılarak Mehmetçiğe silah doğrultarak ihanet eder.
Kimisi kamu düzenini bozacak, seçilmiş siyasetçiye sivil darbe yapmaya kalkarak, toplumsal ayaklanmaları, kışkırtarak, organize ederek ihanet eder.
Kimisi toplumun ahlakına, değer yargılarına, inançlarına saldırarak ihanet eder.
Kimisi yolsuzluğa, hırsızlığa, rüşvete, kayırmacılığa, çeteleşmeye, dolandırıcılığa tevessül ederek ihanet eder.
Kimisi NATO gibi güçleri darbeye davet ederek ihanet eder.
Gördüğünüz gibi elli bin çeşit ihanet biçimi var…
İçinde yaşadığımız ve geride bıraktığımız yüzyılda bu ihanet çeşitlerinin her çeşidinin karşılığını sahada gördük.
AMERİKAN GEMİSİNDE SOLCULUK
Bizde kendisini sol cenahta konumlandıran bir güruh var…
İlginç tipler bunlar…
Özellikle sanat sepet, kültür sektöründe yerleşmiş bazı tipler var ki bukalemun gibiler…
Mesele yanlış anlaşılmasın, herkesin sağcılığına da solculuğuna da saygım var.
Yeter ki direkli olsunlar…
Ancak bahsettiğim güruhun bukalemun olmasının en temel göstergesi, mamaları sağlam geldiğinde solculuklarını, devrimciliklerini unutmaları ve son derece kapitalist bir hayat tarzı sergilemeleri.
Oyuncu, yazar, tiyatrocu, şarkıcı tayfası bu anlattığım güruhun en belirgin örneklerini oluşturuyor.
Soros fonlarıyla, yıkıcı bölücü faaliyetlere alet edilen bu aptallar tayfası mamalarının nereden geldiğini bilmiyorlar mı?
Bal gibi de biliyorlar.
Gezi parkı olaylarının arkasında sözüm ona bir sol yayınevinin sahibinin parlak zekâsı ve yüksek cesareti yok muydu?
Gezide sokağa dökülen oyuncu tayfasının bir ajans sahibi karanlık kişi tarafından sahaya sürüldüğü ve yönlendirildiği artık aydınlatılmamış bir nokta değil!
Peki, bunları fonlayan merkezler nereler?
Soros gibi finansörler tabii ki.
Yani?
Küresel çetenin gırtlağına kadar kapitalist baronları!
Peki, bu ortada solcu kisvesiyle, devrimci nutuklar atan tayfa bütün bu gerçekleri bilmiyor mu? Görmüyor mu?
Sahi Osman Kavala neden içeride?
Şimdi o ajans sahibi operasyon aparatı neden gözaltına alındı?
Kendisine bağlı oyuncu pespayesi tiplerin eline önceden yazılmış notları vererek ödül törenlerinde kendi devletini, ülkesini, emperyalist devletler nezdinde jurnalleyen o ajans mafyası neden sorgulandı?
Şimdi kendisini sol olarak konumlandıran bu kukla oyuncular Siyonist sermayeye hizmet eden şirketlerin reklamlarında oynamıyorlar mı?
Bu reklam oyunculuğu karşılığında yüklü paralar almıyorlar mı?
KUŞATMA SANILDIĞINDAN DAHA BÜYÜK!
Her sektöre sızmışlar adamlar…
Sinema ellerinde…
TV ellerinde…
Diziler ellerinde…
Reklam sektörü ellerinde…
Yayıncılık, medya sektörü büyük ölçüde ellerinde…
Sabahtan akşama kadar bu millete ve değerlerine ateş ediyorlar!
Bizim millet de ağzı bir karış açık, bunları izliyor ve baş tacı ediyor!
Aileye, bireye, topluma savaş açmış yapımlar baş tacı ediliyor, yüzbinlerce insan akşam elinde kumanda bu saçmalıkları ağzı bir karış açık seyrediyor!
Dizilerde sunulan hayat biçimi eskiden bu toplumda marjinal kalıyordu.
Şimdi her şey normalleşti…
Hatta akşam dizilerinde toplumun üzerine boca edilen bin türlü rezilliğin acı sonuçlarını gündüz kuşağı programlarında seyrediyoruz…
RTÜK uyuyor, devlet uyuyor, toplum uyuyor….
Müdahale yok, ön almak yok, doğrusunu ortaya koymak, iyi alternatifler üretmek, eh işte yeni yeni…
Nereye gidiyoruz?
Cevabını vermek çok zor…
Çünkü mevcut durumu tam anlamıyla henüz tespit edebilmiş değiliz.
SOROS FONUYLA DEVRİMCİLİK!
Türkiye bir süredir bölgesel ve küresel çetelerin operasyon sahası haline geldi…
İstihbarat örgütleri özellikle eğlence, eğitim ve kültür gibi soft sektörler üzerinden Türk insanına ve Türk siyasetine operasyon çekiyor.
Bu ülkede 15 Temmuz ve Gezi bunun en büyük delili olarak yaşandı.
Gezide çevreci duyarlılığı ile meydanlara dökülmüş samimi insanlara bir sözüm yok.
Ancak siyaseti dizayn etmeye kalkan yabancı güçlere aparat olmuş hainlere diyeceğim çok şey var!
Şu partili, bu partili değilim.
Çok şükür ki bir parti ile organik, inorganik bağım yok.
Ancak kim olursa olsun, hangi parti iktidarda olursa olsun, milletin sandıkta gösterdiği iradeye saygısızlık edecek her türlü girişimin karşısındayım.
15 Temmuz’da sokağa dökülen insanların tamamı Ak Partili, Erdoğancı filan değildi.
Millet bir feraset gösterdi ve çıplak elleriyle darbeye dur diyerek aslında şu mesajı verdi: “İktidara getiren biziz, gerekirse sandıkta yine biz yollarız”
Türkiye, modern, post modern bir yığın darbe ile yüzleşmek zorunda kaldı.
Pek çok askeri darbe ve sivil girişimin arkasında da ABD’nin, NATO’nun, kimi zaman İsrail’in parmağı olduğunu artık ülkede bilmeyen yok.
Sağcısı da solcusu da biliyor ki bu ülkede cuntaların tamamının kuyruğu dışarıya bağlıydı.
Şimdi yabancılar, içimizdeki yerli yabancılarla birlikte bir şey deniyorlar: Sokak olayları ve toplumsal hareketler üzerinden darbeye teşebbüs etmek ve siyaseti dizayn etmeye kalkmak!
Bunu da maması ABD merkezli Almanya merkezli kimi teşkilatlardan gelen sanatçı sepetçi tayfası üzerinden yapmaya kalkıyorlar!
Adına turuncu devrim mi dersiniz, başka bir şey mi dersiniz, toplumun bazı hassas meseleleri üzerinden fay kırıkları oluşturulmaya çalışılıyor.
Bazı aptallar da buna çanak tutuyor.
Mesela başıboş köpek meselesinde bazı muhafazakâr siyasetçiler mama lobisinden daha şahin durdular!
LGBT konusunda son derece mülayim pozlar veren muhafazakâr siyasetçiler var…
Oysaki Trump gibi, Putin gibi adamlar şu an LGBT meselesine bizim gösterdiğimiz hoşgörüden çok uzak bir noktadalar!
HAİNİ BOL BİR ÜLKEDE YAŞAMAK
İçimizdeki yerli yabancılar dışarıdan Türkiye’ye çeşitli şekillerde müdahale etmek isteyenlerle el ele vermişler her türlü yıkıcı, bölücü, fitneci tezgâha can suyu taşıyorlar.
Sonra tutuklanınca ya da gözaltına alınınca diyorlar ki “bunlar diktatör, bizi susturmak istiyorlar”
Sen memleketin hayrına, milletin hayrına hangi işe soyundun ki birileri seni gözaltına almaktan, sorguya çekmekten geri dursun!
Demek ki bir tezgâhın içindesin ki devletin takibine, hukukun takibine takılmışsın!
Ben bu ülkede sırf iktidar muhalifi olduğu için tutuklanan, hapse atılan kimseyi görmedim.
Tam bu noktada, açık konuşalım, Erdoğan muhalifleri, Erdoğan’a, ailesine, partililerine her türlü aşağılama ve hakareti utanmazca yaptılar.
Ortada bir suç, bir ihanet, bir tezgâh varsa tabii ki devletin güvenlik ve hukuk birimleri bunu değerlendirmeye alır, bundan kimse kaçamaz!
DEVLETİN YENİ KONSEPTİ
Şimdi Türk devleti yeni bir konsepte büründü…
Bundan sonra, devletin ve milletin güvenliğine, bekasına kast eden her kim olursa olsun, kimliğine bakılmaksızın ensesine çökülecek!
Yabancı istihbarat örgütlerinin, Soros gibi yıkıcı unsurların tezgâhına, dümenine kim su taşıyorsa karşılığını görecek.
Ümit Özdağ’ın tutuklanması tam da bu yeni konseptle alakalı!
Ümit Özdağ muhalif olduğu için tutuklanmadı; halkı kin ve nefrete sürüklemek suçlamasıyla tutuklandı.
Toplumu çatıştıracak, gerecek, birbirine düşman edecek girişimlerde bulunduğu için devletin müdahalesine takıldı.
Üstelik bir ayağının MOSSAD’a kadar uzandığını ben söylemiyorum, Doğru Perinçek söylüyor.
Sanatçılar, ajans sahipleri, bazı gazeteciler, öyle, “biz muhalifiz bu yüzden bizi sindirmek istiyorlar” gibi saçma sapan gerekçelerin arkasına sığınarak her türlü herzeyi yiyemeyecekler…
Devlet, işledikleri cürümlerin, bağlı oldukları yabancı merkezlerin, yıkıcı bölücü odakların belgelerini önlerine tek tek koyarak ilerliyor…
Bu olup bitenler bir CHP-AKP kavgası filan değil.
Bu olup bitenler iktidar-muhalefet hesaplaşması değil.
Eski Türkiye’de bu hainler maskelerini çok rahat saklayarak yol alabiliyorlardı…
Şimdi maskeleri düştü, kuyrukları sıkıştı…
Feryatları bu yüzden…
Savcı Selim Kiraz’ı şehit eden alçakların sırtını sıvazlayanlar kimler, devlet biliyor!
Geziyi finanse edenlerin nereye ne miktarda destek indirdiğini, kimlerin kimlerle iş tuttuğunu devlet biliyor!
Bu işlerde parmağı olan birilerinin yurtdışında kimlerle, hangi toplantılarda neler görüştüğünü de devlet biliyor..
Bu kadar cürme imza atıp, sonra “efendim biz muhalifiz bu yüzden bizi sıkıştırıyorlar” klişesi artık eskidi, tutmuyor!
Hayvan terli…
Türkiye yakın gelecekte çok daha sürpriz gelişmelere sahne olacak…
Parmak ısırtan cinsten gelişmeler…
Ancak burada kantarın topuzunu kaçırmadan daha sofistike yöntemler üretmek de devlete düşüyor…
Aksi takdirde,” bütün muhalifleri kodese tıkıyorlar, diktatör bunlar” havası, iç ve dış kamuoyunda yükseldikçe yükseliyor!
Bekleyelim görelim bakalım…