Amerika’da koskoca Los Angeles kenti yandı 28 kişi öldü, Bolu Kartalkaya’da bir otel yandı, 79 canımız hayatını kaybetti!
Allah aşkına, nasıl bir ülkede yaşıyoruz?
Aklıma geldikçe çıldırıyorum!
Acımız çok taze henüz.
Allah cümlesine rahmet eylesin. Allah orada hayatını kaybeden insanların yakınlarına sabırlar versin.
Gerçekten çok büyük bir facia, çok büyük bir felaket…
Neresinden bakarsak bakalım ülkemizi yasa boğan bir durum.
Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir günlük yas ilan edildi.
Her birimizin ciğeri yandı…
Orada yanarak hayatını kaybeden insanların her birinin ayrı ayrı hikâyesi var…
İşin o kısmına girersek çıkamayız…
Ne diyelim Allah bir daha yaşatmasın!
HER BOYUTTA REZALET!
Konuya pek çok açıdan baktım.
Olayın her boyutu ayrı bir skandalın konusu…
Neresinden başlasam bilemiyorum
Bir defa, vakti zamanında otel oraya inşa edilirken kuruluş yeri seçimi son derece yanlış yapılmış.
Otelin bir yüzü yola bakarken arka yüzü tamamıyla uçuruma karşı!
Sağ ve sol yanı da çok farksız değil.
Sıkıntı şurada:
Bu tip tesislerin etrafının tamamının belli ölçülerde ulaşılabilir olması gerekir.
Yangın olayında da anlaşıldı ki otelin arka kısmına ne ambulans ne de itfaiye girebildi.
Ki otelin arka kısmı ayrıca ön kısmından daha yüksek…
Muhtemel bir yangında tahliye şansı neredeyse hiç yok.
Bir başka konu ise görebildiğim kadarıyla otelin dış cephesinde bir yangın merdiveni yok!
İçerideki yangın merdiveni ise işlevsiz, insanlar ancak camlardan, pencerelerden dışarıya atabilmiş kendisini…
Camdan atlayarak hayatını kaybedenler var.
Görgü tanıklarının anlattığı kadarıyla yangın alarm zili çalışmamış, insanlar birbirlerinin kapılarını çalarak birbirlerini uyandırmışlar.
Yangın sensörleri devreye girmemiş, fıskiyeler işlevsiz…
Hatta bir haber kanalından aldığım bilgiye göre etrafta doğru düzgün yangın tüpü olmadığı söyleniyor.
Geceliği 30.000 TL olan bir lüks otelden bahsediyoruz bu arada…
Anlaşıldığı kadarıyla otelin iç ve dış cepheleri lambri ile kaplanmış, lambri ise çam ağacından yapılıyor.
Bunun anlamı şu ufak bir kıvılcımla çam ağacı çatır çatır yanar… Nitekim yanmış…
Bu kadar ihmal, bu kadar vurdumduymazlık hangi işletmecilik mantığı ile açıklanabilir?
Burada birincil sorumluluk otel sahibinde ve otel yöneticilerinde!
Siz orada bir sezonda dünyanın parasını kazanıyorsunuz, aynı anda yüzlerce insan işletmenizde konaklıyor ama aldığınız doğru düzgün bir tedbir yok!
Türkiye’de idam cezası olmuş olsa asılmaya müstahak adamlar bunlar, kimse kusura bakmasın!
KAMU İHMALKÂRLIĞINA NE DEMELİ?
Şahsen hem Uludağ’a hem de Kartalkaya’ya gitmiş birisiyim.
Mesela Uludağ’da bir itfaiye birimi vardı ama Kartalkaya’da bir itfaiye teşkilatı ya da birimi yoktu.
Ambulansa da denk gelmedim.
Bursa akıllılık etmiş işi çözmüş, oraya bir itfaiye birimi koymuş.
Kartalkaya ise sezonda beş on bin insanı ağırlayan, yani Anadolu’da küçük bir ilçe haline gelen nüfusu ya da doluluğu ile oraya bir itfaiye birimi kuramamış, kurmamış.
İşin daha da garibi orası bir kayak sporları merkezi, ortada ambulans da yok!
Birisi kolunu, bacağını kırsa, kalp krizi geçirse Bolu’dan oraya ambulansın gelmesi 40 dakika!
O da en iyi şartlarda…
Nitekim yangında itfaiye ancak 54 dakikada gelebilmiş çünkü orası bildiğin dağ başı.
Karı var, buzu var, yokuşu var, virajı var…
Normal araçla bile biz Bolu merkezden 45-50 dakikadan önce çıkamamıştık Kartalkaya’ya.
Sezonunda nüfusu beş on bini bulan bir yere bir itfaiye birimi kurmak kimsenin aklına gelmedi mi?
İlin valisi, belediye başkanı ne iş yapıyordu?
Kültür Bakanlığı ve yerel teşkilatı ne iş yapıyordu?
Beyler artık koltuklardan kalkıp şöyle sahaya inme zamanı gelmedi mi?
Siz çevrenize dikkatli bakmıyor musunuz?
Hiç koltuktan kalkıp etrafta ne oluyor? Neler olabilir? Takip etmiyor musunuz?
Kamu yönetiminde proaktif yönetim dediğimiz bir kavram var.
Yani olası riskleri önceden öngörerek kriz ortaya çıktığında krize ya da probleme doğru çözüm üretmek ya da olası riski tamamıyla bertaraf etmek!
Mülki amirlerimizin bu konularda çok dikkatli olmaları lazım!
Çok uyanık ve akıllı olmaları lazım!
Gidip yemek yiyip, güzel vakit geçirdiğiniz yerlere bir de alıcı gözle bakın.
Mesela sele açık bir yer mi? Toprak kayması olabilir mi? Yangın olsa burada ne yapılır? Bir sağlık problemi olsa devlet oraya ne kadar sürede ulaşır?
Valilere kanunun yüklediği sorumluluklar bunlar!
Vali, sadece masa başında evrak imzalayan idareci değildir.
Vali yönettiği ili karış karış gezerek, ilin tamamına hakim olarak 7/24 olası riskler karşısında kamu gücünü anında harekete geçirecek birimdir.
Kartalkaya’daki yangından mülki idare de sorumludur!
Gelelim belediyeye!
Her ne kadar Kartalkaya, Bolu Belediyesi’nin mücavir alanı içinde olmasa da, kendisinden istenen yangın denetimi noktasında üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek zorunda.
Orada bir eksiklik kusur varsa bunu derhal ilgili kamu birimine yazmak durumunda.
Kendi gücü yetmiyorsa ya da yetki alanı dışındaysa dahi konuyu ilin valisi ile paylaşarak bakanlık ya da il özel idarenin harekete geçirilmesini sağlayabilir.
Diyelim ki orada bir itfaiye biriminin olmadığını belediye başkanı gördü. Diyelim ki kendisi buradan yasal olarak sorumlu değil ya da oraya bir birim kuracak kapasiteye sahip değil.
Durumu valiye bildirip valinin gerekli tedbiri almasını sağlayabilir.
Ki baştan da ifade ettiğimiz gibi esasında il özel idare ya da valilik makamı bunu baştan öngörmeliydi.
İllerde valinin kamu birimlerinden gerektiğinde destek alma hakkı var.
Vali irade koysa, belediyeden orada bir itfaiye teşkilatı kurulmasını isteyebilir! Bütçesi yoksa belediyenin bu işin bütçesi başka yerden karşılanabilir.
Belediye otelle ilgili yangın raporu yazmış, eksikleri bildirmiş ama sonrasında atılan bir adım yok.
Orada bir risk olduğu yetkili idari ve hukuki makamlara bildirilmemiş.
Bir sözümüz de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na…
Otellerin turistik işletmeler olması hasebiyle Turizm Bakanlığı da turizm bölgelerinde yetkili.
Her ne kadar yangın ve doğal afet konusunda yeterli yetkiye ve denetime sahip değilse de bu denetimin başka kamu birimlerince sağlıklı bir şekilde yapılmasını sağlayabilir.
Yetki sahasında değilse, yasal boşluk varsa bunun giderilmesi için adım atabilir.
Eğer turistik tesis belediye sınırları içinde değilse bunun afet noktasında denetimini kim yapacak?
Tam bu noktada bir mevzuat boşluğu var mı? Bunların takibini öncelikle bakanlık yapmalı!
Çünkü orası bir turizm sahası…
Diğer yandan bugün ve dün bazı hukukçular denetim vs. bakımından bakanlığın da belediyenin de kanunen sorumlu tutulması gerektiğini ifade ettiler.
Hem turizm bölgeleri ve turistik tesisler Kültür ve Turizm Bakanlığı yetki sahasında olacak hem de buralardaki tesislerin her türlü takibi, denetimi bakanlık tarafından yapılmayacak.
Bu da ayrı bir saçmalık!
Bunu belediyeyi aklamak için yazmıyorum.
Mesela belli bir tarihe kadar Turizm bakanlığının imar yetkisi yoktu.
Şimdi belediyeler yanında bakanlığın da imar yetkisi var.
İmar işlemleri sonrasında inşa edilen tesisin uygunluk denetimi, afet vb. yönlerden rutin denetimleri sağlıklı bir şekilde yapılabilmeli…
Bir turistik tesis inşa edildikten sonra denetim süreci belli bir rutine bağlanmalı.
Denetim sadece turizm standartları açısından değil, afet vb. kritik sahalarda da rutin olarak yerine getirilmeli…
Neymiş efendim bakanlık sadece kaç yıldız olacağına karar veriyormuş!
Bunu söylemekle kimse sorumluluktan kaçamaz!
Yetki sahanızda olmasa bile olası tehditler üzerinden senaryolar üreterek işin yasal kısmının da takibini yapmak zorundasınız.
Bu siyasal ve kamusal bir sorumluluktur!
ÇİRKİN TARTIŞMALAR İNSANI KAHREDİYOR!
Gelelim işin bir başka tarafına…
Otel yangınından sonra kamuoyunda, TV’lerde, sosyal medyada yapılan tartışmalar çok çirkin, çok yakışıksız.
Daha cenazeler kaldırılmadan AKP’liler CHP’lilere, CHP’liler AKP’lilere saldırmaya başladılar!
Tanju Özcan CHP’li biliyorsunuz, AKP’liler Tanju Özcan’a çakmaya başladılar, CHP’liler de bu işten tamamıyla Kültür ve Turizm Bakanını sorumlu tutarak linç kampanyası yürüttüler.
Yahu ortada 79 vefat var…
İnsanlar acılarıyla boğuşuyor, bu gereksiz siyasi kutuplaşma neyin nesi?
Sorumlular her kimse elbette gerekli cezayı almalı!
Ama bunu bir politik malzeme haline getirmek, ortamı daha da germek ve kutuplaşmak ayıp günah değil mi ?
Bu saçmalığı her afetten sonra yaşıyoruz maalesef!
Yukarıda ben de çeşitli birim ve kişilerin bu işten sorumlu tutulması gerektiğini söylüyorum ama dikkat buyurulursa alınması gerekip de alınmayan tedbirler üzerinde durarak bunu yapıyorum.
Ne Tanju Özcan’ı ne de Kültür ve Turizm Bakanı’nı hedef gösteriyorum.
Şu an buna gerek de yok.
Eğer kişileri bu işten sorumlu tutacak ve azarlayacaksak şimdi bunun zamanı değil.
X hesaplarında taşkınlık yaparak politik goygoyculuğa soyunan tiplere bakıyorum hepsi aklını yitirmiş partizanlar!
Büyük bir afet yaşanmış, insanlar canlarını kaybetmişler partizan takımı insan linçleme peşinde!
Mesela bu partizanlardan hiç biri otel sahibini diline dolamadı!?
PARA VE SERVET AŞKI…
Memleketin iş yapan kesimine şöyle bir bakıyorum da müthiş bir başıbozukluk, müthiş bir denetimsizlik var.
Ayrıca ahbap çavuş ilişkileri son derece yükselmiş.
Biraz para kazanan nüfuzlu ve ayrıcalıklı konuma erişiyor.
Yahu hukuk ve adalet nezdinde fakiri de zengini de eşit değil mi?
Bu nasıl bir akıl tutulması?
Siyasetçi, işadamı, bürokrat kesimi öyle kenetlenmiş ki birbirine, aralarından su sızmıyor!
Günün sonunda siyasi ve parasal gücü yerinde olan haklı konuma yükseliyor.
Onun için sorumsuzluk, vurdumduymazlık, kollama, iltimas almış başını gidiyor.
“Aman insanlar iş yapsınlar, dokunmayalım” nasıl bir anlayıştır?
İster üç işçi ister üç bin işçi çalıştırsınlar, yasalara, kanunlara uymak zorunda herkes ve herkes kanuni çerçeve içinde sonuna kadar denetlenmeli!
Kimse denetimden azade hale gelmemeli!
Biz bu yanlış tutumun örnekleri yüzünden çok büyük ihmaller sonucu yüzlerce insanın hayatını kaybettiğini gördük.
Sonunda ne oldu?
Ne kamu kesiminden ne de iş dünyasından hiç kimse hukuk çerçevesinde gereken cezayı almadı?
Herkesin yaptığı yanına kâr kalıyor memlekette!
Şu devlet aklı dediğimiz şey nedense sanayide, ticarette, sahada, sokakta, çarşıda, pazarda bir türlü işletilemiyor!
Deprem müteahhitleri, maden şirketi patronları, turizm patronları kolayca işin içinden sıvışıp piyasadan kayboluyor.
Bürokrasi ve siyasette ise durum farklı değil.
Türk kamu yönetimi sistemi “ihmali sorumluluk yoktur, icrai sorumluk vardır” anlayışı üzerine kurulu…
Yani?
İş yapandan hesap sorulur, kimse ihmalinden dolayı töhmet altında kalmaz!
Koltuğa otur, yan gelip yat, hiçbir sorumluluk alma, etliye, sütlüye karışma, dönemi bitir, keyfine bak anlayışı!
Bu anlayış tipik jakoben bürokrat anlayışıdır.
Halk, bir ihmalden dolayı zarar görürse, ziyana uğrarsa, bürokrasinin işin içinden tereyağı gibi süzülüp, ortadan kaybolduğu yağlı ballı bir düzen!
Halka rağmen var olan, halka rağmen iş yapan, halkın kimsenin umurunda olmadığı bir düzen…
Bu düzenin temelleri ise Tanzimat’ta kuruldu!
Hangi anlayış iktidara gelirse gelsin hangi parti iktidara gelirse gelsin zihniyet neredeyse hiç değişmiyor!
YANGINDAN GERİYE KALANLAR!
Bütün bu değerlendirmelerden sonra şunu söyleyelim ve bitirelim.
Her zamanki gibi birkaç hafta sonra herkes her şeyi unutup gidecek…
Olaydan çıkarılan dersler hiçbir iyileştirmeye dönüştürülmeyecek.
Herkes olaydan tereyağından kıl çeker gibi sıyrılacak, siyasetçi ve bürokrat yine paçayı yırtacak.
79 canın acısı yanımıza kâr kalacak.
Tedbirsizlik, denetimsizlik, vurdumduymazlık devam edecek.
Siyasi sorumluluk duygusu her zaman ki gibi yara alacak.
Proaktif kamu yönetimi anlayışı bir türlü sahaya indirilemeyecek.
Deprem, yangın, sel gibi felaketlerden ders çıkarmamaya devam edeceğiz.
Dere yataklarına bina yapmaya, dağ başına otel yapıp ambulans, itfaiye bulundurmamaya devam edeceğiz.
Çok az işletme ve kurum son olaydan ders çıkararak gerekli önlemleri alacak geri kalanlar aynı tas aynı hamam devam edecek…
Denetim zamanlarında, pek çok şey hatır gönül meselesi olarak değerlendirilecek, bazı şeyler görmezden gelinmeye devam edilecek…
Ahlaksız işadamları para hırsı uğruna insan onurunu ve hayatını hiçe saymaya devam edecek.
Para kazanma hırsı insan canından daha mukaddes bir değer olarak hayatımızdaki varlığını sürdürecek.
Partizanlar yine kendi adamını göklere çıkarıp rakip siyasetçiyi ya da partiyi linç etmeye devam edecek!
79 kişinin can verdiği kayak merkezinde aynı gün/ertesi gün insanlar hiçbir şey olmamış gibi kayak yapmaya yine devam edecekler!
Sonra biz liyakat, sorumluluk, merhamet, adalet, ahlak nutukları atmaya devam edeceğiz….!