Türkiye 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini yaptı. Seçimlerin ardından partiler bir iç hesaplaşmaya gitti. Partilerde lider ve yakın çevresinin tüm sorumluluğu üst...

Türkiye 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini yaptı. Seçimlerin ardından partiler bir iç hesaplaşmaya gitti. Partilerde lider ve yakın çevresinin tüm sorumluluğu üstlendiği bir süreçten geçiyoruz. Söz gelimi HDP eş genel başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan, görevlerinden çekileceklerini açıkladılar. CHP’de Engin Altay, “Bu seçim başarıdır diyenin aklına şaşarım” sözleri ile 28 Mayıs seçimlerini bir hezimet ilan ederken, lideri işaret etti. Oysa seçime partiler girer ve partiler bir sistem ve adı üstünde örgüttür! Sonuçlardan tek bir isim ya da liderin değil, tüm parti teşkilatının kendisine pay çıkartması gerekir. Seçimlerden sonra anlaşıldı ki, öncesinde her şeyin Millet ittifakı açısından çok iyi gittiğini ilan eden anket şirketleri kabul edilemez derecede yanılıyordu. Ancak bu şirketlerin de özür dilemek gibi bir alışkanlığı yoktu. Millet İttifakı’nda bu durumun faturası iletişimden sorumlu Onursal Adıgüzel ve Tuncay Özkan’a kesildi! Millet İttifakı’nda, gerek adayların belirlenmesinde gerekse cumhurbaşkanı adayının seçilmesinde son derece kırılgan süreçler yaşandı. Ve bu durumdan tüm parti teşkilatları sorumluydu. Millet İttifakı seçim sonrası yaptığı açıklamalarda seçim güvenliğinin bile sağlanamadığını söyleyecekti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken şöyle konuşacaktı. “Hesap uzmanıymış. Yüzde 1 bile oy alamayan ittifak bileşenlerine 40 civarında milletvekili verdi!” Kamuoyunda, Millet İttifakı içerisinde neden tek bir sol parti olmadığı konusu gündemdeydi! Bu noktada nasıl bir strateji güdülmüş, doğal ortak gibi görülen isimler neden küstürülmüştü? Bu sorular da yok sayıldı! Tek adam rejimini yıkacağım söylemi ile yürüyen liderlerin kendi partilerinin içerisinde ön seçim yapmayıp, aday belirleme sürecinde bile tek başına hareket etmesi, parti teşkilatlarını, hatta kamuoyundan gelen geribildirimleri yok sayması bir çelişki değil mi? İMAMOĞLU VE YAVAŞ VAKASI Millet ittifakı açısından durum kimilerine göre alınan oy itibariyle başarı gibi gösterilse de, ortada kaybedilen bir seçim söz konusu. Ekrem İmamoğlu ile ilgili, "Genel başkandan daha fazla medyada yer aldı", şeklinde bir algı oluşturuldu. Mansur Yavaş’ın seçime çeyrek kala, aday olabileceği iması ile ilgili ifadelerine yönelik de kamuoyuna bir açıklama yapılmadı. DEĞİŞİM AMA NASIL? İmamoğlu’nun öncesinde cumhurbaşkanlığına aday olma isteği, seçim sonrasında genel başkanlık için kendini ortaya koydu. Tüm kurumların değişime açık olması gerekir. Değişim kaçınılmazdır. İş bunu uyum içerisinde ve kamuoyu beklentileri doğrultusunda yapmaktan geçiyor! Partilerin il ve taşra teşkilatlarını gözden geçirmesi ve seçimlerin afiş asmaktan ibaret olmadığını görmesi gerekiyor. TARİHSEL SÜREÇ 12 Eylül 1980’deki darbeden sonra, Türkiye’de siyasi parti sistemleri bozuldu. Ve 2023 Türkiye’sinde bile parti teşkilatları halen kurumsallık yapısına oturamadı! KONGRE SÜREÇLERİ CHP’nin kurultay süreci ekim ayına denk geliyor. O tarihe kadar partide bir dağılma yaşanır mı, sorusu soruluyor. İşte burada ortaya konulacak yol haritası, muhalefetin gelecek dönem yapısının temellerini oluşturacak!