Geçtiğimiz günlerde, Türkiye’nin geleceği açısından en önemli, en kritik kuruluşlarımızdan biri durumundaki TUSAŞ’a yapılan hain saldırı, herkes biliyor ki, sadece “TUSAŞ’a saldırı” değildi. 

Ulaştığımız milli teknolojik boyuta, geleceğimize, bekamıza saldırıydı.

Çünkü TUSAŞ’ta uzman ve fedakâr Türk mühendisleri, tasarımından üretimine her aşaması yerli ve mili olan birçok savunma aracı geliştiriyor ve üretiyor. 

TUSAŞ, Vecihi Hürkuş’ların, Nuri Demirağ’ların binbir yokluk içinde, el yordamıyla, yapıp yakıştırarak ortaya koydukları mucizeyi bambaşka bir boyuta taşıyarak, yeni mucizeler yaratıyor. Birkaç yıl içinde F-16 ve F-4’lerin yerini alacak olan savaş uçağımız KAAN, insansız hava aracı ANKA, Şimşek ve diğerleri, ATAK ve GÖKBEY helikopteri, füzeler ve daha niceleri.. hepsini TUSAŞ üretiyor. 

Peki TUSAŞ’la somutlaşan parlak seviyemiz hep böyle miydi? Elbette hayır! 

Uçak, havacılık ve uzay sanayimiz ve teknolojimiz nerelerden, ne sıkıntılı aşamalardan geçti de bugünlere gelebildi? Bu muhteşem seviyenin temeline ilk taşları koyan fedakâr kadın ve erkek havacılarımız kimlerdi v eneler yaptılar?

Bu yazımızda, TUSAŞ’ın fedakâr mühendislerini ve teknisyenlerini de unutmadan; savunma ve havacılık tarihimizde yer edinmiş, iz bırakmış, saygıyla anılmayı hak etmiş bazı isimleri ve yaptıklarını anarak, onlara minnettarlığımızı belirtmek istedik.

Türk Hava Yolu serüvenimiz; Vecihi Hürkuş ile başladı. Hürkuş Yeşilköy’deki Tayyare Mektebindeyken 21 Mayıs 1916 tarihinde ilk uçuşunu gerçekleştirdi. 15 Kasım 1916’daki mezuniyetinden sonra pilot diplomasını aldı. 1917 yılında Kafkas Cephesi’ne, 7. Tayyare Bölüğü’nde iken bu cephede bir Rus uçağını düşürdü ve uçak düşüren ilk Türk tayyareci olarak tarihe geçti

8 Ekim 1917 ye gelindiğinde hava savaşında kullandığı uçak Ruslar tarafından düşürüldüğünde yaralanan Hürkuş, uçağını Rusların eline geçmemesi için uçağı kendi eliyle ateşe verdi ancak kendisi esir düştü ve Hazar Denizi’ndeki Nargin Adası’na gönderildi. Buradan Azeri Türklerinin yardımını alarak kurtulmayı başardı. Kurtulduktan sonra, ilgi alanını daha çok uçak yapımına yönelten Hürkuş TBMM tarafından üç defa takdirname alan tek kişidir.

İlk Türk uçağımız olan ‘’ Vecihi K-VI ‘’ yi tasarladı ve Türkiye’nin Başteyyarecisi ünvanını aldı.

Hayatına ve Türk tarihine üstün başarılar katan Hürkuş günümüzde hala saygıyla anılmakta.

UÇAK FABRİKAMIZ SİYASETE Mİ KURBAN GİTTİ?

Sigara kağıdı fabrikası olan Nuri DEMİRAĞ yatırımlarını Türk Demir Yollarını geliştirmek için kullanmaya başladı.

1936 yılında İstanbul Beşiktaşta 500 kişinin istihdam ettiği bir uçak fabrikası kurdu. Demirağ, Öncelikle İstanbul’da bir deneme atölyesi kurdu. Beşiktaş’ta Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi yanındaki fabrika binasının temeli 17 Eylül 1936 tarihinde atıldı ve inşaatı hızla tamamlandı. Demirağ, deneme uçuşları yapabilmek için Yeşilköy’deki Elmaspaşa Çiftliği’ni satın aldı. Yeşilköy’deki arazi üzerine büyük bir uçuş pisti, hangarlar ve uçak bakım atölyesi inşa ettirdi. Kurulduğunda “Gök Okulu” olarak adlandırılan ve günümüzde Uluslararası İstanbul Atatürk Havalimanı olarak kullanılan Yeşilköy tesisleri, döneminde Avrupa’nın en büyük havaalanı olan Amsterdam Havaalanı’ndan daha büyük ölçekte inşa edildi.

Uçakları kullanacak Türk pilotların yetiştirilmesi için kurulan Gök Okulu’nda 290 pilot yetişti. Gittikçe büyüyen bu hava yolu ağı dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönüyü ne nebze mutlu etti bunu sorgulama durumunda kalıyoruz çünkü Türk Hava Kurumu tarafından sipariş edilen 65 planör kısa sürede teslim edildikten sonra Nu. D-36 modelinden 24 eğitim uçağı tamamlanmış, deneme uçuşları İstanbul’da yapılmıştı. THK’nın siparişi olan ve test uçuşları sonrasında İstanbul’dan Eskişehir’e uçan uçakların teslimi için yetkililer tarafından bir kez daha test uçuşu yapılması talep edildi. Bu uçuş sırasında uçak çevredeki hayvanların havaalanına girmemesi için pist kenarına açılmış hendeğe düştü ve pilotumuz vefat etti. “Depoya benzin konulmasının unutulması” türünden bir mazeret arayışında olan THK, bu kazayı gerekçe göstererek siparişini iptal etti. Arka planda neler döndüğünü az çok tahmin edebiliyoruz bu olay sonucunda Demirağ iflas etti. Hukuki mücadelesi yıllarca sürdü ancak  gelişmemiz yine belli bir kesimin kurbanı oldu.

GÖKLERDE TÜRK KADININ SESİ 

İlk kadın pilot olan Bedriye Tahir Gökmen...

Uçmaya karşı duyduğu büyük tutkuyla havacılığa giriş yaptı.

1932 yılında Vecihi HÜRKUŞ’un kurduğu ilk Türk sivil havacılık okulu olan Vecihi Sivil Tayyare Mektebi’ne kayıt yaptırdı ve Türk tarihinin llk türk kadın pilotu olarak tarihe geçti. Çoğu ülkede kadına seçme seçilme hakkı verilmemişken Türk kadını göklerde Türkün varlığını haykırdı.

Bu başarıyı ünü ve kahramanlığı Türkiye sınırlarını aşan Sabiha Gökçen takip etti. Türk ve dünya tarihinin ilk kadın savaş pilotu olarak göğsümüzü kabarttı. Bizler böyle bir neslin torunları olarak ne kadar gurur duysak az...

Ve bu şanlı tarihimiz ismini yazamayacağımız kadar çok başarılı insan yetiştirdi.

Peki biz bu Şanlı tarihimize ne kadar sahip çıkabiliyoruz?

Evet kadının sesi her daim göklerde yankılanmaya, dünyanın gözü kulağı üstünde olan TUSAŞ’ ımızın başarılarına başarı katmaya, ve millet olarak hiçbir zaman iç ve dış tehtitlere aldırmadan çalışmaya üretmeye devam edeceğiz. Şüphesiz Ulu Önderimizin dediği gibi İSTİKBAL GÖKLERDEDİR.