FİLMİN NOTU: 3.5 - 17-28 Mayıs 2022 arasında düzenlenen 47. Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış’ta yarışan “Return to Seoul”, 7 Temmuz’da Türkiye'de ilk kez Mubi’de yayınlanacak. Kar Wai ile Joon-Ho çakması ucuz bir kültür farklı komedisi. Romantizm ve mizahın ayarını kaçıran film, Renoir’ın egzotik “The River”ının yoluna sapıyor.

RITHY PANH BİR ULUSLARARASI GELENEK YARATTI

Kamboçya sineması 1968 tarihli “Tep Sodachan”la başladığı varsayılır. Ama genelde yedinci sanata yaklaşımın fazla kopyala-yapıştır ve sahte durduğunu biliriz. Bu durumun en önemli sebebi kimliksizliktir.

returntoseoul_mubi

Son dönemde 1964’lü Rithy Panh, ülke damarının en önemli ismidir belki. Ama 25 senelik kariyerinde diktatör Khmer rejimiyle ilgili yaptığı olgun, melez ve yaratıcı filmler bile ‘kimliksiz’dir. Jolie’nin “First They Killed My Father” (2017) adlı Netflix orijinaline bölge ruhunu yapımcılığını katmıştı. Ama sonuç biraz ajitasyona katmıştı.

KİŞİSELLİĞİN MAĞDURU OLMUŞ

Davy Chou, 2016’da “Diamond Island” ile aslında stilize ve büyülü gerçekçi bir dünyanın sözünü verdi. Fransız kurgucu, görüntü yönetmeninin getirdiği ‘ısmarlama’ tatla aslında bu samimiyeti çok üst seviyeye taşımak mümkün olmadı. Film, özyaşamsal bir çıkışsızlığı 100 dakikaya uzadıkça hantallaşan bir şekilde yarıda bırakmıştı.

returntoseoul_mubi2

“Return to Seoul”da ise bu kez aşk ve kültür farkları nöbetlerini Kore’ye taşıyor. Ancak “Aşk Zamanı” (2000) ve Kore Yeni Dalgası etkisini aşırı yapaylaştırıyor. Kamboçya’dan aykırı bir ses olmak için çabalasa da ‘sahte bir turisti gezi’nin ötesine geçemiyor. Kişisel yolculuğu biraz fazla abartmanın zararını görüyor bu kez belki de!

HAYALLER ‘AŞK ZAMANI’, GERÇEKLER ‘THE RIVER’!

Bir ülkeye veya önemli şehre dönüş namına filmler yapılabilir. Ama burada Fransız mamulü sinematografi de, kurgu da aşırı sahte. Bir yerde romantik dokunuşların ucuz durduğu ayarı kaçmış bir film izliyoruz. ‘Universite tez çalışması’ ile ‘otantik aşk skeçleri’ arasında gidip gelen bayat bir kültür farkları komedisi.

Şablonu güzel gözükse de içine girince ciddi bir olmamışlık ve acemilik var. 39 yaşında bu kadar yolun başında kalma da akıl karı değil. Hedef belki “Aşk Zamanı” ile Joon’ho’nun öcnül “Barking Dogs Never Bite” (2000) kırması bir film. Ama asla bu gerçekleşmiyor.

Gerçekleri yapay bir sinemasız ve politik açıdan yanlış “Le Boşanma” (“Le Divorce”, 2003) gevezeliğinin sendromuna sürüklenme olarak idrak ediyoruz.

returntoseoul2

Renoir’ın kadın hikayesi anlatırken Bengal Nehri egzotizminin ötesine geçemeyen “The River”ının (1951) olumsuz etkisini taşıyan filmler arasına katılıyor “Return to Seoul”.

1988’de Denis “Chocolat”la bu modeli Kamerun’a taşıyıp sinemasız, ırkçı ve acemi bir evren servis etmişti. Chou da bu duruma eşlik ediyor.

ROMANTİZMİ FAZLA KAÇMIŞ UCUZ BİR KÜLTÜR FARKLARI KOMEDİSİ

Kore Yeni Dalgası ve Wong Kar-Wai çakması yapay ve bitmemiş bir film izliyoruz. Skeçler uzadıkça ayarı kaçan romantizmin mağduru olunuyor. Çok ince bir işçilik, bir ayar varmış gibi gözükse de anlamsız ve boş bir turistik eylemin ötesi değil olup bitenler!

Entelektüel görünümlü kültür farklı komedisi, ‘ucuz’ eğilimlerle nefes alıp vermeye çalışırken sanki minimalist deadpan ustası bir Karusmaki, Jarmusch, Andersson dokunuşuyla gibi gözüküyor. Ama nafile sonuç ‘romantizm’i fazla kaçmış dengeli bir seyahat aslında gördüğümüz.