Ne güzel filmdir. 1961 yapımı bir politik - drama türünde muhteşem sıcak bir filmdir. Senaryosunu Vedat Türkali'nin yazdığı filmi Ertem Göreç yönetmişti. Arazi mafyasının başlangıç yıllarını gözler önüne seren toplumsal gerçekçi bir denemedir de ayrıca.
Ayhan Işık, Türkân Şoray, Atıf Kaptan, Reha Yurdakul, Avni Dilligil ve Suphi Kaner gibi birbirinden değerli sanatçıların rol aldığı, bize izlediğimizde o yılların İtalyan sinemasının tadını verir.
Gel gelelim konumuz filmin kendisi değil tabii. Bir mahalleden kalkan her sabah insanlarını işine götüren, akşam geri getiren direksiyonunda Ayhan Işık’ın olduğu o otobüs.
Hepimiz şüphesiz otobüs yolcularıyız.
Metrobüs. On binleri taşıyor. Bu şehrin insanları gibi otobüsleri de çok yorgun. Kimisi kasap dolabı misali buz gibi, kimisi Şengül Hamamı’ndan hallice.
Geçenlerde Vedat Milor, sosyal medya hesabından Japon’ya izlenimlerini anlatıyordu.
Milor “Japon gençler artık metroda, otobüslerde yaşlılara nezaket gösterip yer vermiyor, burası da değişmiş” minvalinde serzenişte bulunuyordu. Metrobüste geçen akşam iş dönüşü genç bir kızla ayakta yan yana 30 durak gittik. Sürekli ayağını sıvazlıyordu. Koltuk boşalınca “Oturarak gitmek ne güzel değil mi?” diye sordum.”
Sormayın abi ayağım bir aydır alçıdaydı, iki gün önce çıkarıldı. Ayağım çok ağrıdı. Kimseden de yer isteyemem herkes eve yorgun dönüyor” dedi. Çok ince bir düşünce. Dev metropollerde yaşıyoruz.
Mesafeler uzayınca ne yazık nezaket azılıyor.
112 kilometrelik hatlar var.
İki büyükşehir Adana-Mersin arası bundan kısa.
İstanbul’u bir boydan bir boya geçerken yol boyunca uzanan birbirinden çirkin binaları, üzerlerinde bulanan ve artık kusma hisse veren tabela kaosunu görünce belediyenin tabela vergisinden trilyonları kazandığını sanırsınız. İş hanına benzeyen binalar merdiven altı üniversite, üniversite külliyesine benzeyen dev yapılar oto pazarı çıkınca insan üzülüyor tabii.
Dip dibe yüzlerce kişi gidiyoruz. Malum hava yakıyor. Geçen yanımda pırıl pırıl giyinmiş 3 genç vardı, tekstilde çalışıyorlarmış. Biri benim yanımda oturuyordu.
”Yahu insan artık sabah saatinde de kokmaz, su var, deodorant var en azından” dedim.
”Abi biz bunlara ‘Terliksi’ diyoruz, terleyen yani, bunlar pek su ile ilgisi olmayanlar” dedi, güldü.
Otobüs yolcuları sürekli yollardan, klimadan, yürümeyen merdivenler, bozuk asansörlerden şikâyet ediyor.
Haklılar o otobüsler onların çünkü. Onların vergileri ile alınıyor.
Yakında sorunları buradan yazarız.
Bu yolu gideceğiz.
Biraz nezaket, biraz saygı ve temizlik.
Ne diyordu sanat güneşimiz Zeki Müren, ”Gözünüz yolda, kulağınız bende olsun!”