Suriye 2011 yılında ihraç edildiği Arap Birliği’ne yeniden döndü. Geçtiğimiz aylarda Suriye yönetimi açısından olumlu sayılan adımlar bununla sınırlı değildi. Suudi Arabistan ve BAE başta olmak üzere bazı Arap ülkeleri Suriye yönetimi ile temaslara yeniden başladı ve 2011’den bu yana savaş yaşayan ülke ile normale dönüş için adımlar atıldı (bu ülkelerin hemen hepsi 2011’de Suriye yönetimi karşıtı koalisyonda yer almıştı).

Bu gelişmeler ile birlikte Suriye’nin kendi içinde de siyasal sürecin işlemesi ve ülkenin normale dönmesi için olumlu senaryolar dilendirilmeye başlandı.

Ancak çok önemli sorunların yanı sıra ülke içinde son günlerde yaşanan bazı hareketlenmeler yakın gelecekte hem içeride hem de dışarıda normalleşmenin çok da kolay olmadığını gösteriyor. Bu sorun ve gelişmeler şu şekilde sıralanabilir:

- Suriye ekonomik açıdan çökmüş durumda. Birçok kalemde kıtlık yaşanmasa da Suriye lirasının büyük değer kaybı ile birlikte vatandaşlarının alım gücü çok düştü. Örneğin savaşın başında bir Amerikan doları yaklaşık 46 Suriye lirasıyken şimdilerde serbest piyasada 11 bin lirayı geçmiş durumda. Diğer yandan savaş öncesi 1 kilo 200 gram ekmek yaklaşık 15 Suriye lirasına satılırken şimdilerde aynı ekmek 3-4 bin liraya satılıyor. Sabit gelirliler artık ekmeği bile zor alıyor.

- Mülteciler ekonomik durum ve siyasi sebepler ile artık dönmek istemiyorlar. Bu da yönetimin uluslararası alanda meşruiyet kazanma çabalarına darbe vuruyor. Diğer yandan mülteciler diğer ülkeler tarafından koz olarak da kullanılmaya devam ediyor. Mültecilerin dönmesi siyasal normalleşmenin sağlanması için de gerekli ancak yönetim mültecilerin önemli bir kısmını ikna edebilmiş değil. Mültecilerin bir kısmı zaten geldikleri yerler harap olduğu için dönecek yere de sahip değiller.

- ABD ve Batı’nın baskısı ve yaptırımlar. ABD ve Batı bazı Arap ülkelerinin Suriye ile normalleşmesine karşı. Ayrıca Suriye’ye yönelik yaptırım uyguluyorlar. Arap ülkeleri içinde Katar gibi (Türkiye ile birlikte hareket eden) ülkeler de normalleşmeye karşılar. Bu da hem Suriye hem de diğer ülkeler açısından engel teşkil ediyor.

- ABD’nin varlığı. ABD “IŞİD ile mücadele” adı altında ancak aslında SDG ile iş birliği yapmak üzere Suriye’deki varlığını sürdürüyor. ABD’nin bu varlığı Suriye yönetimi açısından Kürtler ile olası siyasal normalleşmenin önündeki en büyük engel. Kürtler ile Şam arasında elbette bir güven problemi var ancak Şam açısından ABD’nin varlığı kabul edilemez bir durum, tersinden bakacak olursak da Kürtler bu durumdan memnun. Onlar da ABD’yi Şam’a karşı kalkan olarak görüyor.

- ABD son dönemde Suriye’ye “anormal” askeri mühimmat yığdı. Bu, sadece SDG’ye yardım ile açıklanabilecek bir durum değil. Güneyde Ürdün sınırında bulunan Tenef bölgesinde ve diğer yerlerde ABD “savaşa hazırlandığı” görüntüsü veriyor. 

- ABD Doğu Akdeniz’e uçak gemileri ve Körfez bölgesine F 35 ve F 16’la gönderdi.

- Geçtiğimiz günlerde Suriye’nin kuzeyinde ABD sihaları birkaç kez Rus uçakları ile tehlikeli angajmana girdiler. 

- Yine geçtiğimiz günlerde IŞİD Şam’da bulunan Şii kutsal mekanı Seyyide Zeynep’e bombalı araç saldırısında bulundu. 

- “Muhaliflerin” bulunduğu bölgelerden Suriye ordu konuşlanmalarına yönelik dron saldırıları artmaya başladı.

- Bazı Ortadoğu gazetelerinde Suriye’ye yeniden bir hamlenin başlayabileceğine dair iddialar içeren makaleler yayınlanıyor.

- Lübnan’da Filistinlilerin Ayn El Hilve kampında başlayan çatışmalar devam ediyor. Suudi Arabistan vatandaşlarına Lübnan’ı acilen terk etme çağrısı yaptı. Bu çatışmalar şiddetlenirse zaten kritik zamanlar yaşayan Lübnan’da karışıklık çıkabilir ve bu da Ortadoğu’daki dengeleri yeniden sarsabilir, yaşanmakta olan görece yumuşama ortamını bir anda yok edebilir.

- Batı ülkelerinin Esad ile ilgili yeni dosyalar hazırladığı ve yeniden suçlayarak Suriye’ye müdahale zemini arayacakları iddia ediliyor.

- ABD’nin küresel rekabetteki adımlarından biri Suriye’de Rusya ve İran’ın ayağına basmak olabilir.

Bütün bu gelişmeler Suriye sahasının ısınacağı yorumlarına neden oluyor. Önümüzdeki birkaç ayın kritik olduğu belirtiliyor. Elbette Ortadoğu coğrafyasında her an her şeyin değişebileceği notunu da düşelim.