Son günlerde medyada sıkça yer bulan bir haber, siyasi arenada etik sorunları bir kez daha gündeme taşıdı.
Bir milletvekiline ait şirketin, Devlet Malzeme Ofisi'nin Sağlık Bakanlığı için açtığı "Hepatit A Aşısı" alımı ihalesini yüksek bir bedelle kazandığına dair haber, toplumsal vicdanı yaraladı.
Bu durum, siyaset kurumuna ve devletin itibarına büyük zararlar verebilecek bir etik skandalı temsil ediyor.
Ancak etik sorumluluk sadece milletvekilleri için değil, aynı zamanda aile üyeleri için de geçerlidir.
Siyasetçiler, kamusal görevlerini yerine getirirken, toplumun güvenini ve saygısını kazanmak gibi bir sorumluluğu üstlenirler.
Ancak, siyasi gücün, kişisel çıkarlarla karıştığı noktalarda toplumsal güven sarsılabilir.
Bir milletvekilinin şirketinin devlet ihalesine girmesi, kamusal kaynakların doğru ve adil kullanımını sorgulatabilir.
Bu tür durumlar, toplumun siyasete ve hükümete olan güvenini zayıflatabilir, adalete duyulan inancı sarsabilir.
ESKİ-YENİ BAKAN ÇOCUKLARI VE KARDEŞLERİ DE
Özellikle siyasi görevlerde bulunan aile üyelerinin de etik sorumluluk taşıdığını unutmamak gerekiyor. Siyasetçi çocukları, eşleri veya kardeşleri, devletin kaynaklarını kişisel çıkarları için kullanmamalıdır. Devlet ihalelerine girmek veya bu tür ticari faaliyetlere aracılık yapmak, kamuoyundaki yaygın adıyla çantacılık yapıp, danışmanlık adı altında haksız kazanç elde etmek toplum vicdanında büyük bir yara açıyor. Dahası da, o siyasi kuruma da kapanması zor zararlar veriyor..
Mesela bir Bakan’ın çocukları veya kardeşleri gerek Bakanlık döneminde gerekse de görevi bıraktıktan sonra bile o kurumla ilintili şirket işlerine girmemeliler. Eğer siyasetin saygın olması düşünülüyorsa o takdirde siyasi kimlik taşıyanların kamu kaynaklarını kullanırken dikkatli ve şeffaf bir şekilde hareket etmelidir. Aksi takdirde, toplumsal güveni sarsabilir ve siyaset kurumuna olan inancı ciddi şekilde zedeleniyor.
Bu tür etik sorunlarla mücadele etmek, siyasi liderlerin, kamu görevlilerinin ve basın mensuplarının öncelikli sorumluluğudur. Gerek siyasetçiler gerekse aile üyeleri, etik değerleri benimseyerek, kamusal çıkarları kişisel çıkarların üzerinde tutmalıdır. Siyasi gücün, kişisel zenginlik veya ayrıcalıklar kazanmak için kullanılması, toplumsal adalete ve siyaset kurumuna olan güvene büyük darbe vurur.