Türkiye topraklarında Siyonizm tartışmalarının tarihi Meşrutiyet dönemine kadar uzanır.
Özellikle İttihat ve Terakki içindeki bazı aydınlar, dönemin “hürriyet” rüzgârlarından öylesine etkilenmişlerdir ki İttihatçıların temel mottosu olan “eşitlik, kardeşlik ve hürriyet” sloganları romantik bir söyleme dönüşmüş; Rıza Tevfik, Celal Nuri gibi pozitivist Batıcı aydınlar; “Ben de Siyonist’im” diyecek kadar Siyonizm’i benimsemişlerdir.
Hatta Ebuzziya Tevfik, bu hususta bir de eser kaleme almış, saray içinde bile Siyonistlerin olduğunu ifade ederek Siyonizm tehlikesine dikkat çekmiştir.
Dönemin güçlü padişahı Sultan II. Abdülhamid, İstanbul’a beş kez ziyaret (1896 ile 1902 yılları arasında) gerçekleştiren Theodor Herzl’e kapıları kapatarak, Siyonistlerin toprak talebini reddetmiştir.
Herzl, padişaha yaptığı teklifte, Osmanlı borçları için Avrupa’daki Yahudi finansörleri organize edeceğini söylemiş, II. Abdülhamid buna sıcak bakmamıştır.
II. Abdülhamid Filistin dışında başka bir alanda, Osmanlı tabiiyetine girmeleri şartıyla Yahudilere yerleşim hakkı tanınacağını bildirmiştir.
Ne var ki Yahudiler İngiliz pasaportuyla, İngiliz vatandaşlığı üzerinden ve hac ziyareti bahanesiyle Filistin’e yerleşmeyi başarmışlardır.
Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmelerini zorlaştıran Duhuliye Nizamnameleri ve Kırmızı Tezkere uygulamaları zaman zaman delinmiş, böylece çok sayıda Yahudi Filistin topraklarında koloniler kurmaya başlamışlardır.
1876 ile 1908 yılları arasında Yahudiler çeşitli hüllelerle Filistin’den 40 bin dönüm toprak almayı başarmışlardır.
1938 yılına kadar Filistin topraklarına 400 bin civarında Yahudinin yerleştiği bilinen bir vakadır.
İttihat ve Terakki iktidar olduktan sonra bir dönem kimi İttihatçılar, Yahudilerin Osmanlı maliyesini konsolide etmeleri, sanayi, ticaret ve tarıma katkı sağlamaları karşılığında Filistin’e yerleşmelerini hoş görmüşlerdir.
Siyasi Siyonizm’in kurucusu Theodor Herzl Halil Rıfat Paşa ve Said paşa ile görüşmüş, Osmanlı borçlarının kapatılması için 20 milyon Sterlinlik teklifte bulunmuştur.
Aynı dönemde Osmanlı topraklarında Siyonist faaliyet Dr. Jacobson tarafından yürütülmüş, Anglo-Lövanten şirketinin başkanı sıfatıyla Jacobson hem Selanik’teki Yahudileri Siyonizm’e ikna etmiş hem de Osmanlı basınında Siyonizm lehine yayın yapılmasını sağlamıştır.
Dr. Jacobson Osmanlı kamuoyunu etkilemek amacıyla çeşitli Musevi gazetelerini satın almış, bu kapsamda Aurore, El-Tiempo, Ha-mewasser gibi yayınlarda Siyonizm’i desteklemeye başlamışlardır.
Burada esas ilgi çeken konu ise Dr. Jacobson’un Celal Nuri ile ayda bin sterlin karşılığında anlaşması ve Jön Türk Gazetesi’nde Celal Nuri’ye Siyonizm lehinde yazılar yazdırmasıdır.
Dr. Rıza Tevfik ise Siyonizm konusunda o denli duygusallaşmıştır ki; “Ben de bir Siyonist’im” diyecek kadar ileri gidebilmiştir.
Musevilere Mezopotamya’yı toprak olarak işaret eden Tevfik, Türkiye’nin, Türkler kadar Yahudilerin de vatanı olduğunu söylemiştir.
İbranice ve Ladino bilen Rıza Tevfik’in bu tutumu şaşırtıcıdır.
Dr. Jacobson’un faaliyetlerinden bir diğer kolu ise özellikle Yahudi nüfus açısından zengin potansiyel barındıran Selanik'te yaptığı çalışmalardır.
Burada yapılan çalışmalarda halihazırda Osmanlı tebası olan Yahudiler Siyasi Siyonizmin hedefleri için ikna edilmişlerdir.
Şehrin belediye başkanı Josef Nahor, Hahambaşısı Yakup Meir, Musevi gazetesi sahibi Saada Levi, dönemin ünlü simalarından Nesim Mazliyah ve Emanuel Karasso da Dr. Jacobson tarafından ikna edilerek Siyasi Siyonizm fikri için hazırlanmışlardır.
Başhaham Hayim Nahum ise unutulmaması gereken bir isim olarak karşımıza çıkmaktadır.
Siyonizm için bizzat çalışacağını ifade eden Nahum, Odessa’da toplanan Siyon Aşıkları Kongresine telgraf yollayarak kendisine Siyonist yapı içinde sağlam bir itibar edinmiştir.
Dönemin ünlü siyasetçilerinden Hüseyin Hilmi Paşa’nın Siyonistlerle ilişkisi ise dikkat çekicidir.
Paşa, Nesim Russo’ya hem de Hayim Nahum’a, Yahudilerin Filistin’e yerleşmelerinin önünü bizzat açacağının sözünü vermiştir.
Hüseyin Hilmi Paşa Abdülhamid döneminde yürürlüğe alınan yasakları kaldırarak Yahudi kolonizasyonunun önünü açmıştır.
İlerleyen dönemlerde bu tavrından vazgeçen Hüseyin Hilmi Paşa aldığı kararın son derece yanlış olduğunu görmüşse de iş işten geçmiştir.
Jakobus Kann isimli Yahudi yazarın, Siyonizm’le ilgili fikirleri Osmanlı devlet erkanı ve aydınları nezdinde öğrenildikten sonra Osmanlı idaresi Yahudilere Filistin’de toprak edinme girişimlerini yasaklayan uygulamaları tekrar geri getirilmiştir.
Rıza Tevfik de bir süre sonra savunduğu fikirlerden vazgeçmiş, Yahudilerin Makedonya dolaylarına yerleşmeleri gerektiği fikrini savunmuştur.
Zira Rum isyanları karşısında blok oluşturacak bir topluma ihtiyaç vardır.
Rıza Tevfik bu ihtiyacı gözeterek Yahudilerin Makedonya’da iskanına sıcak bakmıştır.
İttihatçılar başlangıçta, Osmanlı maliyesi ve Osmanlı ekonomisine yarar sağlayacakları düşüncesiyle Filistin’e Yahudi göçüne sıcak bakmışlarsa da, imparatorluk toprakları bir bir elden gitmeye başlayınca bu yaklaşımlarından vazgeçmişler ve Sultan II. Abdülhamid politikalarına geri dönmüşlerdir.