Orhan Kemal, Sait Faik'in damarına basmayı pek sever, ona sataşmaktan adeta keyif alırdı.

Tabii Sait Faik de altında kalmazdı.

"Ulan!" diye başlardı Orhan Kemal. "Kaşlarının kılı ağarmış, hâlâ bir baltaya sap olamamışsın! Ulan senin sınıfındaki beyzade muharrir müsveddeleri, sefir-i kebir olarak Paris'lerde, Londra'larda yaşamış. Sen Babıali'de sürtüyorsun. Eski bir pardösü sırtında, muharrirlik numaralarındasın... Aç gözünü de adam ol! Vakit geçirmeden bir koltuk peyle kendine..."

Sait Faik anında öfkelenirdi bu sözler karşısında:

"Hastir lan! Sen kendine bak! Hikâyeciliğin de, muharrirliğin de içine ettiniz!... Ulan hikâye yazarak ekmek parası mı kazanılır be? Kendine sağlamca bir iş bulamaz mısın Balıkpazarı'nda? Üç kuruş otuz para alacaksın da çoluk çocuğu geçindireceksin, öyle mi? Ulan, sen bu işin üzerine düştükçe, onları fiyat kırmaya zorluyorsun!"

Orhan Kemal: "Hep sizin gibi Bihruz Bey'ler yüzünden... Faik Bey'in döküntüleriyle kırk yıl yaşarsın daha... Al voltanı Babıali'den de, Burgaz'da pantolon balığı yakala!"

İki ustanın atışmaları bu minval üzere sürüp giderdi.

İKİNCİ YAZI

Arap Haşi̇m İle Ni̇şli̇ Kemal1

"ARAP HAŞİM" İLE "NİŞLİ KEMAL"

Yahya Kemal, "Ahmet Haşim beni en iyi anlayan adam" der, ama onu sevmezdi.

Bu sevgisizlik karşılıksız değildi: Haşim de, Yahya Kemal'i sevmezdi; çünkü şiir alanında onu kendine en büyük rakip olarak görüyordu. Yahya Kemal'e "Nişli Kemal" diye ad taktı.

Üsküp doğumlu Yahya Kemal buna çok alınmıştı. Karşılık olarak ona "Arap Haşim" adını taktı.

Bu, karşılıklı ad takmalardan bir süre sonra da Yahya Kemal şöyle diyecekti:

"O bana Nişli Kemal dedi. Şimdi kimse hatırlamıyor bile... Ama ben ona, Arap Haşim dedim, herkes onu bu adla anıyor..."

ÜÇÜNCÜ YAZI

Aziz Nesin-1

AZİZ NESİN TEK PARMAKLA YAZIYORDU

Aziz Nesin, Yazarlar Sendikası'nda daktilo başına oturmuş bir şeyler yazıyordu.

Kendini, yazdığı konuya kaptırmış, çevresiyle pek ilgilenmiyordu.

Arada birileri girip çıkıyor, Aziz Bey'in yazı yazdığını görünce rahatsız etmemeye özen gösteriyorlardı.

Tiyatro yazarı Haşmet Zeybek'se bir köşeye çekilmiş gazetesini okuyordu.

Ama ister istemez arada bir gözü Aziz Nesin'e kayıyor, ustayı ilgiyle izliyordu.

Sayısız kitaba imza atmış bir üstadı yazma eylemi sırasında gözlemlemenin tadını çıkarıyordu.

Haşmet birden fark etti ki, ustanın, daktilo tuşları üzerinde hızla devinen elinin tek parmağı çalışıyor!

Elindeki gazeteyi kenara bırakıp, onu daha bir ilgiyle izlemeye başladı.

O tek parmak sürekli tuşlara vurup kalkıyordu.

Dakikalarca böyle izledi Haşmet Zeybek, Aziz Nesin'i.

Haşmet Zeybet

Sonra kendini tutamadı; yerinden kalktı, Nesin'in kulağına doğru eğildi:

"Aziz Bey" dedi; "Allah'tan ki tek parmakla yazıyorsunuz! Ya, bir de on parmakla yazsaydınız, bizim halimiz nice olurdu? Sizi okumaya yetişemeyeceğimiz gibi, kitapçı raflarında bize yer de kalmazdı!"

Aziz Nesin'in hoşuna gitmişti bu espri...

Dönüp Haşmet'e güldü. "Haklısın!" dedi.

Gülümsemesi yüzünden silinmeden, önündeki daktilonun tuşlarına vurmayı sürdürdü.