Hollywood'un gücünün kaynağı, sinema tarihinin çok daha ötesine geçmektedir. Kültürel-iletişim kompleksleri 19. yüzyılın sonlarından beri kapitalist mübadelenin en belirleyici ve sistemi tamamlayıcı bileşenlerinden birisi olmaya başladığında, yeni egemenliğin ayak izleri de ortaya çıkmaya başlamıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısında, üçüncü dünyanın aktivistleri, sanatçıları, yazarları ve siyasal iktisadın tenkidi, ortaya çıkan karmaşık sistemi, kültürel emperyalizm olarak göstermişlerdir.

20. yüzyılın sonlarına kadar, bu iktidarın ve gücün üzerinde düşünürken ortaya çıkan duruma küreselleşme demek, giderek bir beyin yıkama modasına dönüştür. İnsanı delirtecek kadar arzu, fantezi ve korku yayan ve elbette entelektüel netlikten ve açıklıktan çok uzak anlamda bir terim olarak küreselleşme, kültürel emperyalizmin yerini almaya başlamıştır. "Hollywood" içinde küreselleşmenin etkileri olarak bilinen bütün tarifleri artık açıkça uygulamaktadır. Sol liberaller, sağ liberaller ve diğerleri, yüzergezer bir tanımlayıcı olarak, bütün yeryüzünü liberal kapitalizmin serbest piyasasına dönüştürmek için ABD merkezli seçkinlerin yönlendirdiği mücadeleden yükselen kültürel duman-finansal duman gibi bütün etkileri insanların hayatına yansımaktadır.