Şu Çilli Martı’dan bana rahat yok dostlar.

Kınalıada’nın enfes manzaralı sahilindeki evimden İstanbul’un kadim siluetini izleyerek huzur bulmaya tam alışıyorum derken, bir şeyler kotarıp getiriyor ve kafamı allak bullak ediyor. 

Dün de yine ben dalmışken güzel manzaraya ve huzurlu düşüncelere, Kemerburgaz tarafından kan ter içinde uçarak gelip verandaya kondu ve nefes nefese anlatmaya başladı.

Son günlerin gözde konusu İsmail Haniye’nin öldürülmesinden bahsetmeye başladı bizimki.

Haniye Kemerburgaz’da kalırdı

Çilli’nin beni yine sarsan havadislerini siz değerli okurlarıma da aktarmadan önce konuya şöyle bir giriş yapayım, kolay anlaşılması için:
Geçtiğimiz günlerde Tahran’da öldürülen HAMAS Lideri İsmail Haniye, el Fetih’le anlaşamayıp Gazze’de kendi hükümetini 2006 sonlarında kurduktan sonra Gazze’den 5 yıl hiç çıkmamış, ilk çıkışında da ilk yurt dışı gezisini 2012 yılının Ocak ayı başlarında Türkiye’ye yapmış, birkaç gün kalmıştı. 5 Ocak’ta bitirdiği bu birkaç günlük gezisinde Ankara’ya da gitmişti ancak gecelemek için çoğunlukla İstanbul’a dönmüş, Kemerburgaz’da devletin kendisine tahsis ettiği ve üst düzey koruma sağladığı bir yerde kalmıştı. 

7 Ekim saldırısında da buradaydı

Sonraki süreçte zaman zaman Türkiye’ye, İstanbul’a gelip gitmişliği vardı Haniye’nin. HAMAS’ın başlattığı 7 Ekim saldırısı sırasında da Haniye Türkiye’deydi. Ancak 7 Ekim’de sivillerin de ölmesi, Türkiye’yi rahatsız etmiş, Haniye bunun üzerine Katar’a gitmişti. 
Haniye, Türkiye’ye tüm gelişlerinde genellikle Kemerburgaz’daki devletin iyi koruduğu konutta kalıyordu. 
HAMAS Lideri’nin Türkiye’ye son gelişi geçtiğimiz 20 Nisan’daydı. 10 Gün önce Gazze’de İsrail tarafından öldürülen üç oğlu ve dört torununun yasını daha tam tutamadan gelmişti. Epeyce de kaldı; Mayıs başlarına kadar falan. Sonra Doha’ya gitti. Bu, Haniye’nin son gelişiydi.

Çilli’nin beni de heyecana boğan havadisi Haniye’nin bu son gelişiyle ilgili. 

Türkiye’de öldürülecekti fakat…

Makalemi yazarken başımda bekleyen Çilli, ne yazacağımı zaten önceden heyecan içinde bağırarak anlattı: “Sami Baba, Haniye aslında bu son gelişinde Türkiye’de öldürülecekmiş. O buradayken, İsrail’in Haniye’ye yönelik birtakım suikast niyetleri, girişimleri olmuş. Fakat bu girişimler Türk güvenlik ve istihbarat birimlerince deşifre edildikten sonra, devletin refleksi en üst düzeyden harekete geçmiş. Yukarıdaki makam sahipleri, İsrail’e perde gerisinden uyarıda bulunmuş. Gerekli fiziki, istihbari ve diplomatik önlemler alınınca İsrail’in Haniye’yi Türkiye’de öldürme planı böylece kursağında kalmış”.

İsrail, “düşmanlarıyla” mücadelede kendince bir strateji uygulayarak, masumların yanı sıra karşısındaki cephenin/cephelerin lider kadrolarını da sistematik biçimde hedef alıyor. 

Her defasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesinin süresi yarım saat falanken, son Erdoğan-Haniye görüşmesi 3 saate yakın sürmüştü. Haniye’nin son ziyaretini izleyen süreçte Türkiye’nin ve Erdoğan’ın İsrail’e yönelik tutumunda belirgin bir netleşme ve sertleşme oluştuğunu hepimiz gördük. 

Kafam karışınca Çilli’ye sorarım. Dedim ki: “Tamam, havadisini getirdin ve beni yine huzurlu dünyamdan ettin. Şimdi söyle bakalım, İsrail Haniye’yi neden Türkiye’deyken öldürmeye çalıştı ve neden sonra öldürdü?”

Türkiye-HAMAS ilişkilerinin mihenk taşıydı

Allah’ı var, ilginç ve oturaklı değerlendirmeler yapar. Önemsendiğini görünce her zamanki gibi kanatlarını kabarttıktan sonra dedi ki: “Sami Baba, HAMAS savaş sürecinde kendisini uluslararası düzlemde de bir tür temsil ettireceği meşru bir ‘partner’ arayışını, son Erdoğan-Haniye görüşmesiyle birlikte halletmişti. Türkiye’nin HAMAS için ‘meşru temsilci’ rolüne bürünmesinin arkasında ise Haniye, Halid Meşal ve bunların Türkiye ziyaretleri vardı. Üstelik son Erdoğan-Haniye görüşmesi basına kapalı ve saatlerce sürmüş, çok çok önemli konular görüşülmüş, mutabakatlara varılmıştı. Türkiye, HAMAS’la Haniye üzerinden üst düzey bağ kurmuştu. İsrail karşıtı direnişin/savaşın böylelikle farklı bir evreye/görünüme ulaşması Netanyahu Hükümeti’nin işine gelmezdi. Bu birlikteliği önlemenin en sağlıklı ve ‘sorunsuz’ yolu ilişkinin diğer ayağını kırmaktı. Aslına bakarsan Filistin’in tüm liderleri İsrail’in hedefindedir her zaman. Ama ‘öncelik’ sırasına kimi koyduğuna bakarak da sağlıklı analiz yapabilirsin”.

Bir kuşun sözlerinin altında kalacak değiliz ya; ben de karşı analizimi koydum ortaya: “Dediklerin mantıklı olabilir Çilli. Ancak bir de İran açısından bak olaya. Ortadoğu’da ve İslam dünyasında Türkiye ile rekabeti kendine ilke edinmiş bir İran, Türkiye’nin kontrolü altında bir HAMAS ister mi sence? İsrail, Haniye’yi Türkiye’deyken öldürmeye kalkıştı mı bilemem, ancak İran’daki belki de en iyi korunan yerde bu kişinin öldürülmesi sana da biraz garip gelmiyor mu?”

Sonuçta kuş işte; verecek cevap bulamadığında hep yaptığını yaptı ve; “Ben balığa gidiyorum Sami Baba” deyip uçuverdi.