Yaz tatilinin ortalarına geldik. Herkesin dilinde, "Bu ülkede tatil yapılmaz!" sözü. Bir yandan anlamsız turizmci feryadı, boş sokaklar, boş mekanlar, boş oteller söylentileri eşliğinde, "Turizm bitiyor, battı!" masalları. En komiği ise yurt dışında tatili tercih edenlerin "etki ajanı" olarak suçlanmaları.

İnsan tatile niye çıkar? Eğlenmek, dinlenmek, yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak, yeme, içme ya da aklınıza ne gelirse artık. Önce bu sorulara yanıt arayalım; Türkiye'de tatile çıktığınızda bunları bulabiliyor musunuz? Ben mesela turizmcilerin Türk vatandaşlarına ikinci sınıf-yolunacak kaz gözüyle bakmalarına tepkiliyim. Hala bazı oteller Türk vatandaşlarından, "Türk" oldukları için fiyat farkı almıyor mu? Sahi booking.com niye yasaklanmıştı hatırlayan var mı?

Yemeğin ikramı kazık olmuş

Gelelim işin yemek boyutuna; Porsiyonlar küçük, yemekler lezzetsiz, fiyatlar abartılı. Yıllardır otellerde daha ucuz diye domuz eti yedirildiğini sağır sultan bile duydu. Özensizlik cabası. Mesela ben Lipsi Adası'nda et söylediğimde porsiyonu 400 gram geliyor Manolis Usta'da. Ya da Üsküp'te Destan Lokantası'nda porsiyonda 10 köfte geliyor. Ayrıca etleri lezzetli. Deniz ürünleri desen aynı yağda kızartılmadığı için hafif ve leziz. Yedi kişi bir akşam yemeğinde 300-400 Euro hesap ödeyip kalkabiliyoruz. Hepimiz biliyoruz ki bugünün Türkiye'sinde aynı masanın hesabı en az 1000 Euro. Yani 35-40 bin tl bandında.

Açık söyleyeyim Türkiye'de insan ilişkileri saçma boyutta. Kimin nerede ne zaman nasıl saçmalayacağını kestiremiyorsunuz. Onun için yeni arkadaşlıklara kapalı oluyorsunuz. Potansiyel sapık sayılabileceğiniz için kimsenin çocuğunu bile sevemiyorsunuz. Ama aileler çocukları başından savmak için ortalığa salıyor. Bir ağlama, zırlama, gürültü ve aile dramalarına tanık olmamak mümkün değil.

15 gün dört ülkede sıfır stres

Temmuz ayında 4 ülkeye gittim. Almanya-Makedonya-Arnavutluk-Karadağ. İnanın her birinde ayrı keyif aldım. Almanya'da trenlerde bilet kontrolleri yok. İnsanlar sakin. Ne çocuk ağlıyor ne de köpekler havlıyor. Çocuklar sıkı disiplin ve iletişimde büyüyor.

Mesela Üsküp ve Ohri'de insanlar sakin. Kimse size gözünü dikip taciz etmiyor. Dükkanların önünde çığırtkan yok, kolundan çeken yok. Resmen huzur var, sakinlik var. Aile restoranları, cafeler. Hesap oyunları yok. Türkiye'de ödediğiniz hesabın nerdeyse yarısını ödüyorsunuz. Mesela Ohri'de balık çorbası içtim. İçinde balık vardı(!), un yoktu mesela. Ayarında sebze konmuştu. Orada porsiyon olarak gelen çorba burada 1.5 sayılıyor. Garsonlar tazeleyelim diye başınızda beklemiyor. Trafik yok, korna çalan yok. Yürüyüş ve spor alanları var.

Karadağ çok ilginç. Resmen turist akıyor, plajlar tıklım tıklım. Şezlong ve şemsiyeye para almayı bizden öğrenmişler ama bir kişi 12 Euro. Yine bizden ucuz. Yeme içme zorunluluğu yok, isterseniz yanınızda getirebiliyorsunuz. Kimse bağırıp çağırmıyor. İnsanlar mutluluk içinde tatilin keyfini çıkarıyor.

Trafik ışığı yok

Evet ulaşım biraz pahalı ama şoförler pazarlığa açık. Arabalar temiz ve şoförler saygılı. Trafik yoğunluğu konusunda seni bilgilendiriyor. Çok ilginç mesela, başkent Podgoriça'da en işlek noktada trafik ışığı yok. Sürücüler en yoğun trafikte bile yayanın geçmek istediğini hissettiği an duruyor. Korna çalan yok.

Podgoriça'da bir gece kalmak için booking.com dan 1+1 kiraladık. İçinde yok yok. Çamaşır makinesi için deterjan bile bırakılmış. Anahtar şifreli kutuda. Konaklama ücretini masanın üstüne bırakıp çıkabilirsiniz diyorlar. Ben ücreti masa örtüsünün altına koymak istedim. Lütfen açık yere bırakın, çalışan aramak zorunda kalmasın yanıtı aldım.

Sırada geçen seneden güzel anılar biriktirdiğim Yunan adaları var tekrar tatil için. Beğendiğim yerlere tekrar gideceğim. Umarım yine aynı insanlarla karşılaşacağım. Fiyatlar gördüğüm kadarıyla geçen seneyle aynı. Oraya tatile gidenler yine keyif almış olarak dönüyor.

Paramla tatil yapmak, karşılığını hizmet-ürün-lezzet olarak almak benim en doğal hakkım değil mi? Oldukça standart beklentimi bana lüks olarak sunanlara karşı çıkmam yanlış mı? 
Yaşam kalitemi düşürmemeye çalışmak beni "ajan"mı yapıyor şimdi! 
Kusura bakmayın; Kimsenin cehaletinin ve dayatmasının benim yaşantıma müdahale etmesine izin vermeyeceğim. Türk turizmcisi beni kazanmak istiyorsa aynı koşulları sunacak önce.
Bu şartlarda cebimde param olduğu müddetçe yurt dışında tatil yaparım. Hem de daha ucuza ve daha çok keyif alarak. Kimin batıp çıktığı umurumda bile değil.

Yanan orman arazilerine otel dikenler düşünsün. Son örnekle bitireyim daha net anlaşılsın. Almanya'da bir kentte tam 25 tane tenis kortu var. Üyeler kışın oynamak için sadece 4 kortun üstünü kapatmak için belediyeye başvuruyor. Belediye inceleme sonrası o bölgede yapılacak işlemin dağın rüzgar akışını bozacağı gerekçesiyle izin vermiyor. Bizde yanan orman arazisine iki yılda otel dikiliyor.

Bilmem farkı anlatabildim mi?