Yeni nesil mafya/tetikçiyi öğrendik. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son dönemdeki müessif hadiseler, milletimizin kendini güvende hissetme ve adaletin tecellisi konusunda tereddüde düşmesine sebebiyet vermiştir" diyerek sorunu net şekilde ifade etti. Peki güvenlik bürokrasisinin sorunu çözme kapasitesi var mi diye sorarsanız orada işler karışık. Emniyetin tepesi birbiriyle kavgalı, İçişleri Bakanı ile İstanbul Valisi arasında gerilim yaşanıyor, asayiş tecrübesi olan isimlerin önü "fişlemelerle" kesiliyor. Yaş haddi sınırını yükselterek bazı isimlerin görev süresini uzatma planları suya düştü. Üst düzey polis şeflerinin ilişkisine "Garson fişlemeleri" gölgesi düştü. Son üç emniyet genel müdürünün mülkiye kökenli olması teşkilat içinden bir genel müdür çıkarılmaması kurumlar arası güveni bitirdi. Ayrıca Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'ndeki son terfi ve emeklilik konusunda derin güven bunalımı yaşanıyor. İddialara göre bu süreçte "iltisaklı kurum raporları" üst makamlara sunulmadı. Bir kaynağım bu durumu, "Birileri bir şeyler planlıyor ve bu yapılanlar mıntıka temizliği hissi uyandırıyor" şeklinde yorumladı.    

Ali Fuat Duatepe

Türkiye son dönemde tanıştığı "yeni nesil tetikçi/mafya" konusunda toplumsal güvenlik endişesi yaşıyor. Araştırma ve gözlemlerimi aktardıktan sonra toplumun tüm kesimlerinden dönüş oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan nerdeyse 36 saat içinde 3 konuşma ve sosyal medya paylaşımlarında hassasiyetleri dikkate aldıklarını ve çözeceklerini ifade etti. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ yaşananlara dikkat çekip önerilerde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çarşamba günü X platformunda yaptığı paylaşım hem yaşananların özeti hem de "her şeyin farkındayız, çözüm odaklı olacağız" anlamını taşıyor bence. Aşağıdaki paylaşımı okuduğunuzda satır aralarındaki mesajları görmek mümkün.

Emniyet Teşkilatımız içinde bir zafiyet varsa...

"Son dönemdeki müessif hadiseler, milletimizin kendini güvende hissetme ve adaletin tecellisi konusunda tereddüde düşmesine sebebiyet vermiştir.
İnsanımızın sokakta, evinde, iş yerinde endişe duymadan hayatını güvenle sürdürebilmesini sağlamak için ne gerekiyorsa yapacağız.      
Toplumda güvenlik ve asayişin temini noktasında geçmişe ve birçok Avrupa ülkesine kıyasla çok iyi bir yerdeyiz.
Ancak son dönemde ardı ardına gelen, bir polis memurumuzun şehit edilmesinden genç kızlarımızın vahşice katledilmelerine kadar bir dizi hadise, milletimizde haklı bir tepkiye yol açmıştır. 
Onlarca suç kaydı olan kriminal tiplerin ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşması herkes gibi bizi de rahatsız ediyor.
Milletimizin sesine kulak vererek, olayları enine boyuna değerlendirerek bu çerçevede bazı önemli adımlar atma kararı aldık. 
Emniyet Teşkilatımız içinde bir zafiyet varsa neşteri vurup bunu gidereceğiz.

Adalet sistemimizde tıkanıklık veya yanlışlık...

Adalet sistemimizde tıkanıklık veya yanlışlık varsa neşteri vurup Allah’ın izniyle onu da çözüme kavuşturacağız.
Medyada ve sosyal medyada suça özendirme, suçu teşvik etmede sorun varsa gerekli müdahalede bulunacağız.
Suçu önlemeden suçla ve suçlularla mücadeleye, yargılamalardan infaz ve ıslah sistemimize kadar nerede boşluk varsa mutlaka hal yoluna koyacağız.
Cezasızlık algısını ortadan kaldırmak, toplumun güvenlik ve adalet konusundaki kaygılarını süratle gidermek boynumuzun borcudur.
Adalet hizmetlerinin iyileştirilmesi noktasında 22 yılda yaptığımız onca reforma, onca başarımıza, onca emeğimize kendini bilmezlerin gölge düşürmesine eyvallah etmeyeceğiz."

Güvenlik bürokrasisinin ne durumda

Türkiye'de hemen her gün bir kentte "Kuyu/mahzen" adları verilen hatta artık numaralandırılan mafya ve suç örgütleri operasyonu yapılıyor. Toplum buna o kadar alıştı ki artık ilk günlerdeki gibi ilgiyle okumuyor bile haberleri. Yeni nesil tetikçi tanımlamasını yapana ve müessif hadiseler yaşanana kadar toplumsal endişenin büyüklüğü anlaşılamamıştı. İlk "korku dalgası" atlatıldıktan sonra çözüm konuşulmaya başlandı. Çözüm denilince güvenlik bürokrasisi mercek altına alındı. Her ne kadar jandarma bu kapsamda olsa bile işin ağırlığı emniyette. Kapasite ve imkan olarak mücadeleye hazır olup olmadıkları başka bir konu ama "ortak akıl/hareket" konusunda zafiyet olduğu konusu tartışmaya açık.

Ben çok umutlu değilim

Birazdan anlatacaklarım ve analizlerim neredeyse 40 yıldır takip ettiğim emniyetten gördüklerim ve gözlemlediklerimin sonucudur. Son üç emniyet genel müdürü Mülkiye kökenli. Yani teşkilattan biri genel müdür atanmadı. Bunda Mülkiye kökenlilerin "polisten vali olmaz" direnci etkili oldu. Geçmişte bazı yanlış seçimlerin olduğu doğru. Ama her gelen vali genel müdür teşkilattan uzak olduğu için "ortak dil/hareket" geliştiremedi. Bazı grup ve kişilerin etkisinde icraatlar yaptı. Bu nedenle emniyette dev bir küskünler ordusu oluştu. 17/25 Aralık ve 15 Temmuz sürecinde etkin görev alanlar bir şekilde pasifize hatta tasfiye edildi. Teşkilat artık neredeyse tamamen dış etkiye açık hale getirildi.

Kavga hep vardı ama

Emniyet teşkilatında kavga ve çekişme hep olmuştur. 1980'lı yıllarda İstanbul-Ankara ekipler kavgası, Asayiş-KOM kavgaları, Emniyet-Jandarma çekişmeleri, Emniyet-MİT çekişmeleri kamuoyunun gözü önünde açık şekilde yaşandı. Ama sorunlar bir şekilde çözüldü. Rutin faaliyetler ve özel soruşturmalar hep yürütüldü. Fetullahçı Terör Örgütü'nün teşkilattaki "derin tasfiye" süreci atlandı. FETÖ'nün, kolej-akademi-personel-bilgi işlemle başlattığı teşkilata sızma operasyonu 2000li yılların başında zirve yaptı. Örgütün prens ve tetikçileri ön plana çıktı. Bu süreçte teşkilatta büyük zulüm ve mobing yapıldı. FETÖ ile mücadeleye başlanmasının ardından 2017 yılında artık bir denge kurulmaya başlanmıştı. Ama bu kez devreye başka cemaat ve yapılar girdi. Ama en tehlikelisi "renklendirme" yöntemiydi. FETÖ yıllar içerisinde diğer yapılara sızmış ve etkili ajanlar yerleştirmişti. Bunlar bir kısmı deşifre oldu ama büyük bir kısmı kripto.

Ankesörden "Garson" fişlemelerine

FETÖ ile mücadelede Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü'nün ortaya çıkardığı "ankesör" bağlantısı örgütün TSK'daki kripto yapılanmasının dağıtılmasında etkili oldu. Emniyet için kırılma noktası ise "Garson" fişlemesi oldu. Ele geçirilen bellekteki bilgiler MİT'te uzmanlar tarafından çözüldü. İlk etapta 3 yılın fişlemelerine ulaşıldı. Ancak şu anda 2007/2017 yılları arasında 6 aylık güncellemelerle tüm teşkilatın örgüt tarafından fişlendiği belgelerine ulaşıldı. MİT'in bulguları Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına teslim etmesinin ardından operasyonun jandarma marifetiyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde yapılması fikri ağırlık kazandı. Ancak bu fikirden sonra vazgeçildi. Tüm emniyet teşkilatının 10 yıllık fişlemelerinin çözülmesi sonrası EGM KOM Dairesi verileri analiz etti. Yaklaşık 25 bin FETÖ iltisaklı ismin emekli olduğu ya da ihraç edildiği ortaya çıktı. Fişlemelerin analizi sonrası "Kırmızı-Sarı-Beyaz" kategorileri oluşturuldu. Sarı kategoride yer alan polislerin haksızlığa uğramaması için 6 ayrı yeni başlık açıldı. Şu anda halen 500'e yakın polis hakkında aktif soruşturma sürüyor.

Kamuoyuna yansımayan neler yaşanıyor?

Yeni nesil mafya/tetikçilerle 1990lı yıllardaki terörle mücadele gibi topyekun bir mücadele şart. Yani en azından görünen o. Peki durum ne? Kulislere göre yaşananları aktarayım bunun kararını siz verin isterseniz. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Emniyet Teşkilatımız içinde bir zafiyet varsa..." sözleri ışığında analiz edin.

* Emniyetin son kararnamesinde özellikle iki isim yurt dışına ataşe olarak yollanmak istenir. "Kendilerinin onayının olup olmadığı" sorusu sorulunca iptal edilir.
* Emniyet Genel Müdürlüğü'ndeki bir toplantı sırasında bir genel müdür yardımcısı bir diğerini herkesin ortasında FETÖcü olmakla suçlar.
* Tayinler görüşüldüğü sırada bir genel müdür yardımcısı atanması gündeme gelenler için "liyakat" yerine "içki içer-eşinin başı açık-uygun değil" diye kulis yaparak engeller.
* Bir genel müdür yardımcısı genel müdür tarafından sosyal medya paylaşımı nedeniyle, "amacın ne?" diye sorgulanır.
* Görevdeki bir emniyet müdürü bir başkası tarafından FETÖ ile mücadeleyi savsaklamakla suçlanır.
* Açık olarak ifade edilmese bile kulislerde İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile İstanbul Valisi Davut Gül'ün arasının limoni olduğu konuşuluyor. Gelişen olaylar nedeniyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde "güvenlik" toplantısı yapılır, fotoğraf paylaşılır. Ama fotoğrafta vali yoktur. Bu kadar önemli bir gündemde valinin o sırada bir başka programının olmuş olmasının takdiri sizin.
* Aralarında İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş'ın olduğu bazı emniyet müdürleri kademeli olarak yılbaşına kadar yaş haddinden emekli olacak. Son olaylar öncesi Maliye Bakanlığı ile görüşülmüş ve yaş haddini iki yıl uzatmak için prensip kararı alınmıştı. Ancak komisyon bir türlü toplanmadı. Yani bu kararın çıkması artık zor. Zafer Aktaş'ın başarısız olması bunda bir etken haliyle.
* Bir iddiaya göre yeni emniyet genel müdürü ile teşkilat arasında kan uyuşmazlığı yaşanıyor.
* Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç'i "yemek için" bir mafya operasyonunun, ilişkiler ağıyla "hükümeti devirme/MHP'ye kumpas"a evrilmeye çalışıldığına şahit olduk. Bakan Yerlikaya, MHP genel başkanı Devlet Bahçeli'ye brifing verdi. MİT bile devreye girdi. İşin sonunda anında görevden alınması beklenen Dinç hala koltuğunda. Onca kavga gürültü unutuldu gitti.
* Son olayların ardından etki/yetki ve diğer tartışmalar nedeniyle İçişleri ve Adalet bakanlıkları arasındaki gerilim ortada. İstanbul'a yeni bir başsavcı atandı. Türkiye'de on yıllardır devam eden polisin, "Biz yakalıyoruz onlar bırakıyor!" adliyelerin, "İçi boş dosyayla nasıl tutuklama yapalım!" serzenişlerini geride bırakacak bir eş güdüm sağlanması şart.

İstanbul'a kritik atama zamanı

Türkiye terörle mücadele alanında uzun mesafe katetti. "Yalnız kurt" eylemcileri hariç çok sayıda eylem önlendi, operasyonlarla yasa dışı örgütlere darbeler vuruldu. Ama bu süreçte "asayiş" olayları ihmal edildi. Gelinen noktada güvenliği tehdit eden asıl unsura dönüştü. İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş yılbaşından önce emekli olacak. Normal şartlarda son olaylar ve durumun vehameti nedeniyle görevden çoktan alınırdı. Emeklilik yaşının yükselmesi opsiyonu devre dışı olduğuna göre geriye iki ihtimal kalıyor. Eğer kendisiyle devam edilmek isteniyorsa ya Necdet Menzir gibi sözleşmeli yapılır ya da vali yapılarak devam eder. Geçmişte Hamdi Ardalı örneğinde olduğu gibi. Ama her iki seçenek sorunların ciddiye alınmadığı anlamına gelir. Tabi Aktaş'ı bu makama tavsiye eden ve arkasında duran Çanakkale bağının tavrı da önemli.

İstanbul'a yeni atanacak emniyet müdürü profili çok önemli. Bir kere kesinlikle İstanbul tecrübesi yaşamış olmalı. Kadrosunu yeniden oluşturma fırsatı verilmeli. İstanbul'a sokak olayları için en az iki bin polis takviyesi yapılmalı. Merkez teşkilatındaki daire başkanları İstanbul emniyet müdürü ile uyum içinde çalışıp destek olmalı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü "ekipler amirliği" görevi değil. Önemli bir temsil makamı. Kamuoyu çoğu bakanın hatta emniyet genel müdürünün adını bile bilmez ama İstanbul emniyet müdürünü herkes tanır bilirdi eskiden. Dikkatinizi çekerim geçmişte İstanbul emniyet müdürlüğü makamının içinde olduğu iki olayda iki kez hükümet devrildi. Mesela bir şehit cenaze merasiminde Necdet Menzir yaptığı konuşmayla koalisyon hükümetini yıktı. Böyle etkisi ve gücü olan bir makamdan bahsediyoruz. Yaklaşık 6-8 aylık süreçte sokaklarda yeniden "devlet otoritesi" tesis edilebilir. Yeni emniyet müdürünün sosyal etki alanı da geniş olmalı. Toplumun tüm katmanlarının desteğini ve güvenini alarak çözüm odaklı çalışıp yeni nesil mafya/tetikçi terörüne son verebilir.