Özel Haber

Sosyal medya adalet mi dağıtıyor, infaz mı yapıyor?

Sosyal medyanın son dönemdeki birçok olayda aynı anda hem davacı hem savcı hem yargıç hem de avukat gibi davranıp yargılama ve infaz yapması hukukçuları ve toplumu tedirgin ediyor. Avukat Toprak Erinç, sosyal medyanın aynı anda birçok role bürünüp hüküm vermesini Samimi Haber’e değerlendirdi.

Abone Ol

MERT SAYAN / SAMİMİ HABER

Son yıllarda sosyal medya, yalnızca bireylerin görüşlerini ifade ettikleri bir mecra olmanın ötesine geçerek, toplumsal olayları, siyasi gündemleri ve hatta yargı süreçlerini şekillendiren güçlü bir araç haline geldi.

Türkiye'de de sosyal medyanın yargı sürecindeki etkisi, özellikle kamuoyu yaratma, davaların seyrini etkileme ve yargı bağımsızlığı konularında önemli tartışmaları beraberinde getiriyor. Ancak, dijital dünyanın hızla büyüyen gücü karşısında, yargı sisteminin bu durumu nasıl yönettiği ve yönetmesi gerektiği soruları da merak konusu oldu.

Avukat Toprak Erinç, sosyal medyanın yargı üzerindeki etkilerini Samimi Haber’e değerlendirdi. Gelişmiş ülkelerde normalde sosyal medyanın yargı üzerinde bir etkisi olmadığını belirten Erinç, Türkiye’de ise özellikle son beş yılda Twitter (X) ve Instagram üzerinden yapılan paylaşımların yargı üzerinde müthiş bir etki oluşturduğunu anlattı. Erinç; “Yargı bağımsız ve kendi başına karar alması gereken bir merci olsa da son zamanlardaki yapılan paylaşımlara yönelik kararlar verdiği görülmekte. Tekrar kapanmış bir dosya varsa dosyanın yeniden açılması sağlanıyor veya verilmiş bir karar yok ise kararın sosyal medyadaki yargı ayağı dediğiniz o mevzuya bakarak kararlar verdiğini görüyoruz. Bu büyük bir etki.”

"Savcılar artık daha hızlı çalışıyor!"

Avukat olarak bu tür etkenlerin mesleklerine dezavantajlarının da olduğunu belirten Erinç, Türkiye’de daha önce 3-4 yıl süren davaların olduğunu, kapanmak bilmeyen dosyaların sosyal medyanın etkisi ile biraz daha yumuşadığını söyledi.

“Türkiye'de son 10 yıldır artan iş yüküyle beraber savcılıklara yapılan şikayetler maalesef reddediliyordu. Ancak son zamanlarda sosyal medyada bu konuların gündeme düşmesiyle beraber savcılar daha hızlı bir şekilde dosya ile ilgili iddianame hazırlayıp ya da takipsizlik kararı verip yargının sürecini hızlandırma konusunda çok etkili oldu. Yargıda yine uzun süren davalarda aynı şekilde sosyal medyanın etkisiyle hakimler biraz daha hızlandırdılar bu konuyu ve birazcık da belki o hani hep kafamızda birileri acaba dosyayı etkiliyor mu? Sorusu hafızalarımızdan biraz aşılabildi. Çünkü kamuoyunda oluşan etkiye göre hakimler ve hakimleri arayıp da etki altına alabilecek kişiler birazcık daha geriye düşmek zorunda kaldılar.”

Sosyal medya hayatımızda olduğundan beri Türkiye’de yargı sistemine etkileri sürüyor. Sosyal medya kimileri için sorgu odası, kimileri için hüküm verme veya davacı olduğu olayın ilk adımını attığı platform haline gelmiş durumda. Şuan kimi avukatların bile davasının seyrini değiştirme amaçlı olarak kullanılan sosyal medyanın amacı bu mudur? Bu şekilde kullanılması doğru mu? Hakim ve savcılarımızın sosyal medya üzerinde yazılan çizilenlerden etkilendikleri noktalar var mı? Bu ve bunun gibi birçok soru merak ediliyor. Samimi Haber’e konuşan Erinç, “İnsanların sosyal medya üzerinden hukukçulara yaptıkları baskılar davaların seyrine etkisi olabilir” dedi.

“Türkiye’de olumlu etkileri de var”

Sosyal medyanın hukuk sistemine olumlu olumsuz etkilerini değerlendiren Erinç, “Türkiye’de bu tür durumların genel olarak etkisi olumlu olsa da yargı da bu durum hiçbir şekilde olmamalı” diyerek altını çizdi. Erinç, daha sözlerine şu şekilde devam etti:

“Olumsuz noktaları çok daha fazla medeni bir ülkede asla ve asla yargı ayağına kimse müdahale edemez. Yani etmemesi de gerekiyor. Bunun içerisinde kolluk kuvvetleri de dahil olmak zorunda. Yani birileri birileriyle ilgili olarak sosyal medyada konuşuyor diye tutuklanmamalı ve birileri gözaltına alınmamalı, savcı tarafına iddianame hazırlanıp ve yargı makamının önüne konmaması gerekiyor. Ama maalesef böyle bir yargı süreci başladı.”

7 yaşındaki çocuğu darp etmişti

Tuzla’da geçtiğimiz ay yaşanan olayda 7 yaşındaki bir çocuk gürültü yaptığı gerekçesi ile şiddete maruz kalmıştı. Uğradığı şiddet sonucu bilinci kapanmıştı. Gözaltına alınan fail daha sonra serbest bırakılmıştı. Ancak yaklaşık bir ay sonra tekrar gündeme gelerek sosyal medyada videoları paylaşılan görüntüler sayesinde kamuoyunda bir tepki oluşmuş, dava yeniden gündeme gelerek fail tekrar gözaltına alındı ve tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Linç kültürü ortaya çıktı

Sosyal medyada istenilen davaları gündeme taşımak veya bir kamuoyu etkisi yaratmak için kampanya çalışması ülkemizde sıkça görülüyor. Ancak bununla birlikte başka bir sorun söz konusu ortaya çıktı. Sosyal medya da insanlar istedikleri gibi bir başkasını ifşa edebiliyor ve bir linç kampanyası başlatabiliyor. Bu toplumsal bir sorun haline geldi. Mağdur ve suçlu dinlemeksizin sosyal mecralarda ortaya atılan bir haberde hemen bu linç girişimi başlatılarak insanların kişisel verileri ifşa ediliyor ve ailelerine arkadaşlarına kadar süren bir karalama kampanyası başlıyor. Bu da kişilik haklarına bir saldırı olarak değerlendiriliyor. Bir suçun ispatlanıncaya kadar herkesin masumiyet karinesinden yararlanması anayasal eşit bir hak olduğunu söyleyen Erinç, bu konu hakkında şunları belirtti.

“Sosyal medya yargısının hem olumlu hem olumsuz tarafları var. Yani bazı kullanıcılar bu işi çok dikkatli, bilinçli bir şekilde takip ederken, bazılarının linç etme kültürü diye bir şeyin içerisine giriyorlar. Bilirsiniz bir kişi yargılamanın sonuna kadar hakkında hüküm verilinceye kadar masumiyet karinesinden yararlanır. Ancak sosyal medya maalesef insanların masumiyet karinesini ortadan kaldırmış vaziyette. Kişi herhangi bir suçla suçlanınca, özellikle cinsel istismar ve kadın cinayetleri ile ilgili konularda eğer bir kişi hakkında iddia atıldıysa, sosyal medyada linç kültürü oluştuğu andan itibaren kişi davanın sonunda beraat etse bile maalesef Türkiye’de artık tanınır hale geliyor. Kişilerin hayatlarını idame ettirme şansları kalmıyor. Son zamanlarda sosyal medyada özellikle takipçisi çok olan bazı kötü niyetli kişiler var.”

Sosyal medya çıkan bu haberler yüzünden insanlar artık günlük hayatta bile dinlemeden hüküm veriyorlar. Bu tür yayınlar toplumun tepkisini fazlasıyla görüyor. Bundan dolayı artık başkalarına çok rahatça iftira atılabiliyor. İş yerinde, sokakta, toplu taşımada, özellikle taciz gibi olaylarda soysal medyanın etkisi sayesinde olduğu değerlendiriliyor. Erinç, bunun altını çizerek; “Çok dikkat edilmesi gereken bir durum” dedi.

Haksız yere linç edildi

Bunun somut örneği olarak geçtiğimiz dönemlerde Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşanan olayda Tıp Bayramı’nda doktoru darp ettiği gerekçesi ile göz altına alınan Uzman Çavuş Ali Aladağlı sosyal medyada linçe uğramıştı. Sosyal medya da ağır hakaretlere uğrayarak ifşa edilmişti. Masum olduğu ortaya çıktıktan sonra Aladağlı, “Kamuoyunda haksız linç edildim ve iftiraya uğradım”  diyerek doktordan şikayetçi olmuştu.

Hayvanseverler linç etmişti

Bunun bir diğer örneği Fatsa’da yaşanmıştı. Ayhan Yaşa isimli hayvansever yine hayvanseverler tarafından sosyal medyada linçe uğramıştı. Sosyal medyada paylaşılan video ile hayvanseverlerin tepkisine uğrayan Ayhan Yaşa’nın daha sonra aslında kırpılmış video kurbanı olduğu ortaya çıkmıştı.

Öte yandan herkesin savunma hakkı olduğunu söyleyen Erinç, sözlerine şöyle devam etti:

"Bugün Abdullah Öcalan’ı da yeniden yargılasanız bir avukat tarafından savunulması gerekir. Bu hepimizin ortak eşit hakkı ama sosyal medya da bu kötü niyetli kişiler, özellikle avukatları ve heyet ismine ulaşabildikleri hakim ve savcıların dahi sosyal medya hesaplarından yorumlar yazarak hakaret ediyor ve ciddi anlamda tehdit ederek mahalle baskısı oluşturuyorlar. Bu çok tehlikeli ve çok vahim bir durum. Bazıları düşünce yeteneğini neredeyse kaybetmiş. Bir haber düştüğü andan itibaren müthiş bir öfkeye kapılıyor ve hemen ilk iş faille birlikte avukatı, ailesinin kişisel bilgilerini paylaşmaya başlıyor. Bu çok tehlikeli bir durum, bunun hemen önüne geçilmesi lazım. Aslında sosyal medya yargısı denen şeyin operasyonlarla bitirilmesi gerekiyor. Ancak insanların adalete güven duygusu o kadar azalmış durumda ki insanlar haklarını sosyal medyada arıyorlar. Bazı avukatlar bile böyle yapıyorlar. Bir davayı sosyal medya üzerinden yayıp hakimler üstünde baskı oluşturmak istiyorlar."

Cezasızlık algısı mı yaratıldı?

“Maalesef adalet kısmında insanların vicdanını tatmin eden bir karar çıkmadığı için insanların üstünde cezasızlık algısı yaratıldı. Bundan dolayı ister istemez insanlar kendini bu dosyalarla ilgilenmek zorunda hissediyor. Ancak orda suçlu yazıyorsa suçlu, mağdur yazıyorsa mağdur, üzerinden saldırı veya savunmaya geçiyorlar.

Bizler avukatlar olarak sosyal odalarda bunları konuşup anlatmaya çalışıyoruz ama bahsettiğimiz çok takipçili kötü niyetli kişilerin işine gelmediği için maalesef bizler hedef haline geliyoruz. Bu nedenle sosyal medya kontrolsüz güç haline dönmeye başladı. Bu gücün insanların yargılama aşamasında herhangi bir işe yaramayacağının insanların anlaması lazım. Sosyal medya bir yargı makamı olmadığının anlaşılması lazım. Umarım sosyal odalarda bu işin uzmanı olan kişilerin sayısı artar ve insanlara gerçeği doğruyu anlatır.”