ERCAN KÜÇÜK - HABER MERKEZİ
Genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alınan başarısız sonuçlar4ın ardından gidilen 38. Olağan Genel Kurultayda CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel seçilmişti. Özel’in “normalleşme" söylem ve eylemleri, sonrasında 1 Ekim’deki Meclis açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ayakta karşılama kararı, ardından gündüz kendisini partinini grup toplantısında tehdit eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle samimi görüntüleri. Üstüne partinin anketlerde uzun süre sonra Ak Parti’nin gerisine düşmesi derken parti içi muhalefet sesini yükseltmeye başladı.
Muhalefetin çıkışına parti sözcüsü Deni Yücel’in sosyal medya üzerinden cevap vermesi sonrası CHP’de saflar belli olmaya başladı. Parti içindeki tartışmaların gün yüzüne çıkmazsa ve tonların sertleşmesini CHP Mersin eski milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı ile konuştuk. Son 2 kurultayda Genel Başkanlık için yarışan isimlerden Atıcı, CHP’deki tartışmaların temel sebebinin parti içi demokrasinin tam kurulamamış olmasından kaynaklandığına dikkat çekti. Bu demokratik yönetimin Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu dönemlerinde de sağlanamamış olduğunu vurgulayan Atıcı, Özel döneminde de henüz kurulamadığını söyledi. Partide yaşanan değişim sonrası yerel seçimlerde CHP’nin birinci parti olduğunu hatırlatan Atıcı, Özel ve yönetiminin hatalarını da eleştirdi. Her yaşanan sorunu bir sineğe benzeten Atıcı, sinekleri öldürmek yerine sineklerin kaynağı olan bataklığın kurutulması gerektiğini belirti. Atıcı şunları söyledi:
Bataklığı kurutmak lazım
“Derler ki sinekleri öldüreceğine bataklığı kurut. Her bir sinek nedir? Bir sorundur. CHP'de ana felsefe bu olmalı. Bütün yaşadığımız sorunların temelinde partimizin arzu ettiğimiz şekilde demokratik bir yönetime sahip olmamasından kaynaklanıyor. Yanlış anlaşılmasın. arzu ettiğimiz, hayal ettiğimiz demokratik sistem Özgür Özel tarafından da kurulmadı. Daha önce Kemal Kılıçdaroğlu tarafından da kurulmadı. Deniz Baykal tarafından da kurulmadı.
Özgür Özel elbette ki kurultayda seçildi. Elbette ki genel başkan olarak başımızın üstünde yeri var. İşin ilginç tarafı genel başkan olduktan sonraki ilk seçimde partimiz birinci parti oldu. Kelimeleri seçerek kullanmaya çalışıyorum. Özgür Özel bizi birinci parti yaptı demiyorum. Partimiz birinci parti oldu. Çok faktörlüdür. Kemal Bey'in çalışması, AK Parti'nin aşağı düşmesi, değişimin halkta yarattığı heyecan… Hepsini bir araya getirdiğimiz zaman partimiz birinci parti oldu.
Bir insan çıkmıştır, kurultayda aday olmuştur, genel başkan olmuştur. Ve milli irade yani halk Türkiye'nin önemli bir kesimi bunu onaylamıştır ve CHP'yi birinci parti yapmıştır. Bu aşamadan sonra bizim şunu düşünmemiz lazım; parti nasıl birinci parti oldu ve nasıl birinci parti kalmaya devam eder?
Parti hiç kimsenin bireysel çabasıyla değil, toplu bir çabayla birinci parti haline geldi. O yüzden bunun sürdürülmesi nasıl olacak buna bakmamız lazım. Bütün mesaimizi buna yormamız lazım. Ben milli iradenin bu değişime yaktığı yeşil ışığı görüyorum. Sonuçta seçmen, Özgür Özel yönetimindeki partimizi birinci parti yaptı. Bu aşamadan sonra Özgür Özel'e ve ekibine ve siyaset yapma şekline zaman tanımak lazım, şans tanımak lazım, destek olmak lazım.”
Atıcı Genel Başkan Özgür Özel’e yönelik eleştirilerini ise şu sözlerle aktardı:
“Ben Özgür Özel'in her yaptığını onaylayan bir insan değilim. Yani normalleşmeyi, ayağa kalkmayı, alkışlamayı, Bahçeli’yle ayaküstü yapılan konuşmayı onaylamam. Yapılan tüzük kurultayından, belediye başkan adaylarının belirlenme yönteminden hoşlanmam vs.
Bunlardan hoşlanmadığım halde milli irade bunu birinci parti yaptıysa kardeşim buna şans tanımak lazım. Kusura bakmasın kimse. Nasıl ki milli irade Tayyip Erdoğan'a şans tanıyor ve birinci yapıp cumhurbaşkanı yapıyor ise burada da aynı milli irade Özgür Özel’i getirdi. Şans tanımak, destek olmak lazım olabildiğince. Yanlışlarını söylemek lazım ve biraz şans tanımak lazım. O yüzden ben bu çıkan tartışmaları açıkçası doğru bulmuyorum.”
“Önce partililer mutlu edilmeli”
Atıcı, partinin demokratikleşmesi için Özgür Özel’in yapması gerekenleri şu şekilde açıkladı:
“‘Partimi nasıl birinci parti olarak sürdürürüm?’ buna bakması lazım. İşte bataklık burada başlıyor kurutulmaya. Burada partinin ve partilinin öncelenmesi gerekiyor. Yani öncelikle size üye olan insanları ön sıraya koymanız lazım, karşı mahalleyi değil. Yani Özgür Özel öncelikle CHP'ye üye olan insanları mutlu etmelidir. CHP'ye üye olan insanların büyük bir çoğunluğu mutlu değilse biz birinci parti olarak kalamayız. Bizim üyemizin mutlu olması lazım. Karşı mahalleden bir oy almak pahasına ya da yüz oy almak pahasına bir üyemizi feda edemeyiz. Eldeki kuşu tutmamız lazım.
Eldeki kuş ‘ben özgürlük istiyorum. Ben milletvekillerini kendim belirlemek istiyorum. Ben belediye başkan adaylarını kendim belirlemek istiyorum. Ben demokratik bir ortam istiyorum. Bu partinin her yerde bayrağını ben dalgalandım. Bu parti yüzünden dayak yedim. Bu parti yüzünden gaz yedim. Gözaltına alındım. Çocuğum işten çıkarıldı. Ben işten çıkarıldım. Aç kaldım. Şimdi sen bana arkanı dönemezsin. Kusura bakma. O gezi olaylarında bu parti için ben bedeller ödedim. Ve kuşaklardır bedel ödüyoruz. Babam ödedi, ben ödedim, çocuğum ödüyor. Şimdi sen bana diyorsun ki her şeyi yap, bedel öde, dayak ye, gaz ye, cop ye. Gözaltına alın. Ama benim kentimin milletvekili adayı, ilçemin belediye başkanı belirlenirken sen anlamazsın, ben Ankara'dan belirleyeceğim diyorsun. Ya da cumhurbaşkanı adayı belirlenirken sen anlamazsın penaltıyı kim atacağına ben karar vereceğim diyorsun.’
Bunlardır bataklık olan. Bunların kurutulması lazım. Kurutulmak için de bir tüzük kurultayı yapılır. Bu dünyayı yeniden keşfetmek değildir. Otur üyelerinle beraber karar ver. Bunun için sadece bir ay yeterlidir. Bir aylık bir çalışma bütün tabandan başlayıp yukarı doğru, bataklık böyle kurutulur. O zaman bu sinekler yani bu rahatsızlıklar olmaz.
Ama sen şimdi bunu yapmazsan iktidar ne yapar? Seni nasıl birbirine düşeceğini çok iyi bilir. Çok iyi biliyor AK Parti. Nifakı sokuyor. ‘Bak gördün mü HDP'li otobüse çıktı. Bak gördün mü bunlar Mansur şöyle öbürü böyle.’ Bunlar çok yani basit tuzaklar. Halbuki şimdi herkes bilse ki CHP'nin cumhurbaşkanı adayını 1 milyon 500 bin üye belirleyecektir. Tartışma çıkar mı? Çıkmaz.
Herkes bilse ki bir dahaki dönem belediye başkanını o kentte yaşayan CHP üyesi belirleyecek. Mesela ben Mersin'de yaşıyorum. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı buradaki yaşayan bütün CHP'liler belirlese, başkan da bunu bilse genel merkeze mi çalışır yoksa buradaki üyeye mi çalışır? Üyeye çalışır tabii ki.”
Gruplaşan milletvekilleri
Atıcı, partide gruplaşan milletvekillerine de şu sözlerle seslendi:
“Gruplaşan milletvekilleri siz niye gruplaşıyorsunuz? Siz parti yöneticisi değilsiniz kusura bakmayın. Siz milletin vekilisiniz. Parti yöneticisi değilsiniz. Bugün varsınız, yarın yoksunuz. Sizin göreviniz milleti temsil etmek. Kılıçdaroğlu'nun adamı, Özgür Özel'in adamı, İmamoğlu'nun adamı filan olamazsın.
Sen neye güvenerek, neye dayanarak kutuplaşıyorsun, gruplaşıyorsun? Bunlar yanlıştır. Burada bataklığı kurutmak için yapılacak şey partiyi tam demokratik raya oturtmaktır. O milletvekili bilse ki bir daha milletvekili olmak için ön seçim şarttır ve ön seçimi de üyelerle yapılacaktır. Bilse orada kutuplaşır mı zannediyorsun? Vallahi de kutuplaşmaz, billahi de kutuplaşmaz. Çünkü adam bakıyor diyor ki İmamoğlu güçlü, ben İmamoğlu'nun yanında yer alayım. Öbürü diyor ki bana göre Kılıçdaroğlu güçlü kardeşim, ben onun yanında yer alayım. Öbürü diyor ki ya Özgür Özel genel başkan. Ben onun yanında yer alayım. Çünkü bir daha beni onlar seçecek.”
“Genel başkan bile şaşırır”
Partideki olağanüstü kurultay çağrılarını da değerlendiren Atıcı, Genel başkanın kurultay yapmama gibi bir hakkı olmadığını belirtti:
“Kurultayın nasıl yapılacağı bellidir. Yani genel başkanın benden kurultayı istemeyin deme hakkı yoktur. İmza toplandığı zaman öyle bir kurultaya gider ki yani genel başkan bile şaşırır, bir dakikada kendini koltuktan inmiş bile bulabilir. Bu parti usulüne uygun şekilde kırmadan, dökmeden, incitmeden İsmet İnönü gibi bir Lozan kahramanını genel başkanlıktan indirmeyi başarmış bir partidir.
Keşke Kılıçdaroğlu da istifa etmeyi ya da tekrar aday olmamayı başarabilseydi. Ya da Özgür Özel keşke kulaklarını dört açıp bizlerin dediklerini, sağlıklı sesleri duyup ona göre bir tüzük kurultayı yapabilseydi. Ama herkes kendi ajandasına bakar ise o zaman bu işten kazançlı çıkan da maalesef yurt içindeki odaklar ve dışarıdaki emperyalist güçler.”
Muhalefetin organize ayaklanması mı?
Oğuz Kaan Salıcı ve parti sözcüsü Deniz Yücel arasında yaşanan tartışmanın ardından bazı CHP’li vekillerin de sosyal medyadan tartışmaya girdiği görüldü. Bu da muhalefetin parti yönetimine karşı organize bir ayaklanması şeklinde de anlaşıldı. Atıcı bu konu hakkında şunları söyledi:
“Organize bir ayağa kalkış olduğunu düşünmüyorum açıkçası. CHP içerisinde her zaman farklı görüşlere yer vardır. Her zaman riskler vardır ve olmalıdır. Aksi takdirde atalet olur. Mesela AK Parti'de hiç kimse Tayyip Erdoğan'ın ayağını kaydırmak için uğraşmaz, yerine göz dikmez, içinden geçse bile bunu telaffuz etmez, yüksek sesle eleştirmez. O yüzden AK Parti ciddi anlamda hantal bir parti haline gelmiştir. Ama bizde durum öyle değil. Bir imzaya bakar. O yüzden genel başkanlarımız daima dinamiktir. Parti yönetim kadroları daima dinamiktir. Bizim partiyi ayakta tutan benzini, elektriği, mazotu, neyse enerjisi bu dinamizmdir. Bu dinamizmi yok etmemek lazımdır. Fakat enerjiyi fazla verirsen de kömüre döner her şey, yanar. O dengeyi tutturmak lazım.”
“Bu arkadaşlar geçmişte ne yaptılar?”
Atıcı, kurultay isteyen Salıcı’ya da eleştirilerde bulundu. “Herkes geçmişine bakacak” diyen Atıcı şunları söyledi:
“Ben insanları daima hem geçmişleriyle hem de bugünleriyle değerlendiririm. Arkadaşlarımız geçmişte ne yaptılar? Özgür Özel geçmişte yönetim kademelerinde yer almadı mı? Sayın Genel Başkanımız geçmişte grup başkan vekiliydi, grup başkanıydı, milletvekiliydi, belediye başkan adayı oldu. Yani partinin her noktasında bulundu. Bütün partinin yanlış politikalarından bilgisi vardır, oyu vardır, onayı vardır veya susmuştur.
Aynı şeyleri alın Oğuz Kaan'a sorun. Oğuz Kaan Bey bu partinin İstanbul il başkanlığını yapmıştır, milletvekilliği, genel başkan yardımcılığı, parti meclis üyeliği yapmıştır. Yurt içi, yurt dışı örgütlerden sorumlu hale gelmiştir. Bütün bu tüzük değişikliklerinde, bütün yapılan antidemokratik işlerde acaba payı var mıdır, yok mudur? Herkesin bir düşünmesi lazım.
Geçmişte yaşanan, bütün antidemokratik işlerde suskun kalan insanların demokrasi çığlıkları boş bir sedadır. O nedenle herkes kendine bakacak, geçmişine bakacak.
Eğer işler kötüye giderse merak etmeyin bu partinin içerisinden ben dahil olmak üzere birçok insan genel başkan olmak için hazırdır zaten. Donanımıyla, birikimiyle her şey. Nitekim biz niyetimizle geçmişte belli ettik. Bu partinin hiçbir zaman sahipsiz kalmayacağını herkes bilmeli. Ve hiçbir zaman da bu partinin bir kurtarıcıya ihtiyacı olmadığını da herkes bilmeli.”