1990’lı yıllarda, PKK Güneydoğu’da oldukça faal durumdaydı. Ne tesadüftür ki aynı yıllarda Diyarbakır yabancı servislerin cirit attığı bir yerdi. Bir yandan onlarca ABD, İsrail, İngiliz istihbarat elemanının yuvalandığı Diyarbakır’da toplumsal fay hatları sürekli kaşınırken diğer yandan PKK’nın sırtı sıvazlanıyor ve Çekiç Güç denilen kuvvet dağda helikopterlerle teröristlere silah, giyecek, yiyecek indiriyordu. 

Türkiye terörle mücadelede önemli mesafeler kat etti. Bilhassa 15 Temmuz ihanetinden sonra FETÖ unsurlarının Silahlı Kuvvetler’den temizlenmesiyle birlikte sınırlarımız içerisinde terörle mücadele daha büyük bir ivme kazandı. FETÖ istihbarat ağının terör örgütüne sağladığı bilgi akışı kesildikten sonra terör unsurları büyük ölçüde sınır dışına atıldı. Bu defa Türkiye Suriye ve Irak’ın kuzeyinde, yani kendi sınırlarının dışında terörle mücadeleye devam etti. Elbette bu durum, başta İsrail olmak üzere bölgede büyük paniğe sebep oldu. ABD ve İsrail’in sırtını sıvazladığı PKK’nın sınırlarımız dışında da etkisiz hale getirilmesi sonrasında bilhassa yabancı istihbarat örgütleri Türkiye içinde çeşitli toplumsal fay hatlarını kaşımaya başladılar. Türkiye’de diri tutulan bir fay hattı Kürt-Türk çatışmasının körüklenmesi ise diğeri Alevi-Sünni gerginliğinin tırmandırılmasıdır. 

DEM Parti ve onun uzantısı konumundaki PKK’ya karşılık bölgede HÜDAPAR’ın öne çıkması ve yükselmesiyle birlikte Güneydoğu Anadolu Bölgemiz üzerinde planları olan kirli eller harekete geçtiler. Yabancı servisler bölgede bulunan unsurları üzerinden Ak Parti-HÜDAPAR ittifakını zehirlemek ve PKK’nın önünü açmak için çaba gösteriyorlar. Bunu yaparken kullandıkları en etkili enstrüman HÜDAPAR’ın Hizbullah’la sıkı şekilde diyalog içinde olduğu algısının üretilmesi. Herkesin bildiği gibi Hizbullah Ortadoğu’da çok farklı renklerde ortaya çıkan bir yapı. Mesela İran’daki Hizbullah’la Türkiye’deki Hizbullah aynı yapı değil. Ancak bilhassa İsrail ve Türkiye’deki İsrail uzantıları Ortadoğu’da Hizbullah’ı yeknesak bir yapı olarak göstermeye çalışıyorlar. Bugün İsrail’in hedef tahtasına oturttuğu Hizbullah’ın Türkiye’de örgütlenen Hizbullah ile ne kadar yakın ilişkisi var? Bunu tam olarak bilemiyoruz. Ancak şunu söyleyebiliriz: Türk Devleti hangi renkten, hangi ideolojiden olursa  olsun terör örgütlerine savaş açmış vaziyette. Mevcut hükümetin bu konuda son derece tarafsız ve kararlı olduğunu biliyoruz. Hangi ad altında yapılanırsa yapılansın masum insanların canına kıyan, devletin güvenlik güçlerine kurşun sıkan her yapı bir güvenlik tehtidir. 

Narin cinayetine gelecek olur isek; şunları söylemek mümkün: Birkaç gün evvel İsrail adına yayın yapan ve muhtemelen İsrail gizli servisine çalışan bir X hesabında Narin cinayetine ilişkin olarak şu cümleler kuruldu: 

“NARİN OLAYINDA GERÇEK ORTAYA ÇIKTI.. NARİN CİNAYETİ BOYUT DEĞİSTİRİYOR. NARİN'İN AİLESİ HİZBULLAHÇI, EVİN ALTINDA MAĞARA AÇMIŞLAR VE UZUN NAMLULU SİLAH DOLDURMUŞLAR. MAĞARANIN BİR UCU AHIRA ÇIKIYOR. ABİ VE 2 ARKADAŞI MAGARAYA İNİP ÇIKARKEN NARİN GÖRÜYOR VE "ORADA NE VAR?" DİYEREK O DA MAGARAYA İNMEK İSTİYOR. ABİ KIZIYOR VE NARİN'İ GİTMESİ İÇİN KOVUYOR AMA NARİN GİDİYOR GİBİ YAPIP GİTMİYOR, SAKLANIP ABİSİ İLE ARKADAŞINI İZLİYOR. NARİN'İN ABİSİ VE ARKADAŞLARI UZUN SÜRE ORTAYA ÇIKMAYINCA NARİN BUNU FIRSAT BİLİP MAGARAYA İNİYOR. İŞTE BU MERAK NARİN'İN SONUNU HAZIRLIYOR. ABİSİ AMCASINI ARIYOR, AMCA İNFAZ EMRİNİ VERİYOR. ABİSİ NARİN'İ ORADA BOGUYOR. FAKAT NARİN ÖLMÜYOR, BAYILIYOR. ABİSİ AMCAYA "ÖLDÜ, NE YAPAYIM?" DİYE SORUYOR, AMCA EVİN YAKININDA OLAN YAMAÇTAN AŞAĞIYA AT, DÜŞMÜŞ ÖLMÜŞ DERİZ" DİYOR. VE NARİN, KAYALIK YAMAÇTAN ATILIYOR. NARİN BİR SÜRE YAMAÇTA KALIYOR. BU ESNADA AİLE MECLİSİ " NE YAPALIM?" DİYE TOPLANIYOR VE NARİN DEREYE ATILMAYA KARAR VERİLİYOR. NARİN KAYALIK YAMAÇTAN ALINMAYA GİDİLİNCE ÖLMEDİĞİ GÖRÜLÜYOR TELAŞA KAPILAN AİLE ANKARA'DA BİR SİYASETCİYİ (GALİP ENSARİOĞLU) ARIYOR. ENSARİOĞLU OLAYA EL KOYUYOR VE NARİN HELİKOPTERLE ÇOK AĞIR YARALI OLARAK VAN 100. YIL ÜNİVERSİTESİNDE YOĞUN BAKIMDA YAŞAM DESTEK ÜNİTESİNE BAĞLANIYOR. ÇOK KAN KAYBEDEN NARİN İÇİN KAN ARANIYOR. ANNESİNİN KANI UYUNCA JANDARMA GOZETİMİNDE ANNESİNDEN KAN ALINIYOR. BU SIRADA NARİN VAN 100.YIL ÜNİVERSİTE HASTANESİNE GETİRİLMEDEN YAYIN YASAĞI GETİRİLİYOR. NARİN BÜTÜN ÇABALARA RAĞMEN YASATİLAMIYOR. YİNE GİZLİCE HELİKOPTER İLE DİYARBAKİR'A GETİRİLİP MUHTAR OLAN AMCASINA JANDARMA MARİFETİ İLE TESLİM EDİLİYOR. BUNDAN SONRAKİ GELİŞME MEDYADA PAYLAŞILDİĞİ GİBİ SEYREDİYOR KISACA NARİN'İN BAŞINA GELENLERİ İLK GÜNDEN BERİ JANDARMA KANALI İLE İSTİHBARAT VE KATİL TAYYİP BİLİYORDU. GALİP ENSARİOGLUNU GÖREVLENDİRDİ.. ENSARİOGLU'DA SURECİ YONETTİ. CİNAYET, KATLİAM NE DERSENİZ DEYİN. AİLE BASINA BİLGİ VERMESİN DİYE CEZAEVİNDE KORUMA ALTINA ALİNACAK VE OLAY SOGUYUNCA SALIVERİLECEK.” 

X hesabındaki mesaj, dikkat çekmek için bilerek büyük harflerle yazılmış. Buradaki mesaj şu: “Devlet cinayetin detayını biliyordu ama gerçekler ortaya çıkmasın diye karartma uyguladılar.” Mesajda Hizbullah’ın bir mağarasının olduğu ve burada silah deposu olduğu iddiası var. Güya Narin bu mağarayı görmüş ve inmek istemiş. Buna mani olmak için cinayet işlenmiş! Ayrıca Siyonist haber sitesinin Sayın Erdoğan’ı “katil” olarak tavsif etmesi tam bir yanıltma ve hedef saptırma operasyonu. Gazze’de binlerce insanı hunharca öldüren İsrail katil olmuyor, terör örgütleriyle mücadelede Türkiye’ye çağ atlatan Erdoğan katil oluyor!

Birincisi, bu haberi İsrail gizli servisinin aparatı olan bir site yayınlıyorsa bilinmelidir ki yalan haber ve manipülasyon bir MOSSAD taktiğidir. İstihbarat örgütleri hedef saptırmak için zaman zaman bu tür manipülasyonlar yaparlar. Zira hedef tahtasına Hizbullah’ı koymak İsrail’in işine gelir. Oysa ki aile fertlerinin ne Hizbullah’la, ne HÜDAPAR ile bir bağlantısı yok. Ailenin bazı fertleri açıktan DEM partiyi desteklemişler. 
İkincisi, bilhassa Hizbullah vurgusunun yapılması, Türkiye’nin terör örgütlerine destek verdiği yaygarasını yaymak için malzeme olarak kullanılmış. Oysa ki Türk Devleti sadece PKK ile değil Hizbullah da dahil pek çok terör örgütüne savaş açmış vaziyette. İsrail bu yaygarayı kopararak Türkiye’yi hedef tahtasına koyuyor. Belki de uluslararası topluma, Türkiye’ye müdahale etmek üzere çağrıda bulunacaklar!
Üçüncüsü; Diyarbakır gibi siyasal bakımdan oldukça hareketli olan bir bölgede yabancı servislerin halen etkin olduğunu söyleyebiliriz. Narin cinayetinde MOSSAD parmağının olup olmadığından henüz emin değiliz. Tam da bu yüzden bu hadiseye MİT bizzat müdahil olmalı, olayı çok yönlü olarak araştırmalıdır. Hele de köyün oldukça zengin bir köy olduğu hesaba katılırsa bu derenin suyunun nereden geldiğinin bilhassa araştırılması gerekiyor. 

Dördüncüsü; İsrail haber sitesinin yaydığı haberlerin altına yorum yazan bazı Türk vatandaşları kolayca pek çok devlet görevlisini hedef tahtasına koymuşlar. Bu hesapların pek çoğunun Kemalist hesaplar olarak görünmesi ilgi çekici. Son yaşanan kılıçlı yemin krizinden sonra ortamı daha da ısıtacak yorumların özellikle iktidara muhalif yayın kanallarında yapılıyor olması bir tesadüf değil. Halk Tv, Sözcü gibi yayın organları sürekli, ailenin Hizbullah ve HÜDAPAR ile ilişkili olduğunu yaymaya gayret ediyor. Oysa ki bu gerçek değil. 

Beşincisi, olayın ezoterik bir ayinle ilişkili olduğu yönünde çeşitli iddialar var. Bu olayın arkasında eğer gerçekten böyle bir gerçek varsa, bunu karatmak için dünyevi ihtiraslara kapılan bazı resmi görevliler, siyasetçiler, gazeteciler olayın aydınlatılmaması için hedef saptırıyor olabilirler. Zaten olayın gerçekleştiği aile içinde patates hatlar üzerinden yeterince hedef saptırılmış vaziyette. Günlerdir el kadarcık köyde işlenen bir cinayet yeterince aydınlığa kavuşturulamadı. Burada devlet arkasından kim çıkarsa çıksın hangi kimliğe sahip olursa olsun, kimsenin gözünün yaşına bakmamalı, soruşturma sürecini her kim etkileyerek hedef saptırıyorsa, hukuk nezdinde hesabını sormalıdır.  

Tavşantepe köyünde yaşanan olayların arka planında yabancı servis parmağının olduğu ihtimali oldukça güçlüdür. Bu olay üzerinden Türkiye’yi hedef tahtasına koyarak bir NATO darbesi dahi planlıyor olabilirler. Bir cinayet üzerinden nasıl darbe planı oluşturulabilir denilecek olursa herkes 28 Şubat’a giden yolda, yabancı servislerin ve kontr-terör yapılarının tezgahladığı domuz bağı cinayetlerine iyi baksın! 
15 Temmuz’da başarılı olamayan şer güçler bugün tekrar Türkiye’ye diz çöktürmeye çalışıyor. Belli ki hedefte yine Türkiye’nin seçilmiş meşru hükümeti ve Türk devleti var. Devlet çok uyanık ve müteyakkız olmalı, özellikle bölgede cirit atan herkese temkinle yaklaşmalıdır. CHP-DEM ittifakından bazı vekillerin olay olur olmaz soluğu bölgede almaları kuşkuyla karşılanmalıdır. PKK militanlarının cenazelerinde boy gösteren bu şahıslar bugün Narin cinayeti üzerinden ortama zehir saçmaya devam ediyorlar. Özellikle Ak Parti ile Hizbullah arasında zorlama ilişki kurmaya çalışanların kimliği dikkat çekiyor. Tarafsız, objektif ve herhangi bir siyasi oluşumla ilgisi olmayan birisi olarak sadece şunu ifade edebilirim ki burada esas hedef Türk devleti ve ülkenin birliği, beraberliğidir. Devlet ve toplum olarak teyakkuz durumunda olmalı, provokasyonlara gelmemeliyiz.