Ve yine isminde KADIN olan; gerçekte hükmü pek olmayan bir gün…
5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü…!
Kutlu olsun bize.
Önemserim kadının olduğu her günü
Hele de böyle günleri
Seçmek, seçilmek!
Doğamızda olan savaşçı ruhumuzun yaşamımızda şekil bulmuş hali gibi gelir bana
Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadının yıllar önce çektiği zulümler, kölelik, yok sayılma…
Bilirsiniz hepiniz daha önce kadınlar nüfus sayımında dahil edilmezdi. Erkekler ve hayvanlar sayıma dahil edilirdi.
İlk defa 1882'de modern anlamda yapıldığı söylenilen sayımda kadınlara yer verildi.
“Nereden nereye der” dediğinizi duyar gibiyim.
En azından sayılara dahil edilmişiz dimi…?

 
Ama bu asla yetmezdi yetmedi de bizlere.Tıpkı  Ülkemizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK ‘e yetmediği gibi.

1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Atatürk’ün önderliğinde yeni toplum düzeni ve kadınlar için kanunlar oluşturuldu.

Modernleşme yolundaki Türkiye’de Türk Kadınları 17 Şubat 1926’da kabul edilen Medeni Kanun ile çeşitli haklara kavuştu. Kadının özgür olması, oy kullanabilmesi, evliyse erkeğin esiri olmaması, eğitim görmesi, çalışması, bilim sahibi olması, mirastan eşit pay alması, tek eş olması, erkeğin boş ol demesiyle boşanmaması bunlardan bazıları.

Bugün belki çoğumuz için sıradan görünen bu haklar o gün için kadınlar için büyük bir DEVRİMdi.
Bu haklara 1 Aralık 1930’da Belediye Meclis’ine, 5 Aralık 1934’te TBMM’ne üye seçilme hakları izledi.

Atatürk döneminde kadınlar 1934 yılında seçme ve seçilme hakkının tanınmasından sonra TBMM ’inde 1935-1946 yılları arasında % 4.5 ile % 3.7 oranlarında yer alabilmişlerdir. (Arat, 1998: 252).
1935 de ilk kez TBMM’ e 18 milletvekili kadın girdi.

2018 seçimlerinde ise TBMM ‘de 101 kadın  ve % 17,41 oranında temsiliyet..


Kadınlara seçme seçilme haklarının tanınmasından 89 yıl sonra bugün, Türkiye’de kadınların siyasette eşitsizliğe uğraması ne yazıktır ki hala devam etmekte.

Ben bunu Fark ediyorum ya SİZ ?

Eşit koşullarda olmayanların eşit yarışmaları beklenemez!

Kadın ve erkek için sosyal ve ekonomik fırsatların eşit olmadığı yaşamımızda, siyasal fırsat eşitliği nasıl gerçekleşecektir sorarım hepinize? 


Dinamik bir dünyada yaşıyoruz ve biz kadınlar kendimiz olmak istiyoruz. İkinci planda kalmak ve eylemsiz olmak asla bize göre değil.

Toplumda kendisini deşifre etmek pahasına, ölümü bile göze alarak cinsel tacize uğradığını söyleyebilen kadınlar var. 
Duyuyorsunuzdur?

Oysa biz kadınlar, yüz yıllar boyu bu tür olayları gizlemek zorunda kaldık, korkutulduk, baskılandık ve SUSTURULDUK…

Kadınlar bugün için, kamusal alanda ayrımcılığa da uğrasalar, başlarını kapatmaya, okuldan ve çalışma hayatından uzaklaştırılmaya da zorlansalar bilinçlenmeye devam edeceklerdir etmelilerdir.

Ah biz Kadınlar; anne, bacı, kız ve eş olarak hep erkeklere bağımlı tanımlanmaya devam mı edeceğiz?

Toplumda böyle mi rollerimiz devam edecek?

Anne olmayan, bir erkeğin bacısı veya karısı olmayan kadınlar yok mu sayılacağız?

BİZ Kadınlar bu toplumda hiç kendimiz olamayacak mıyız?

Sorular sarmalında; bedeniyle ruhuyla zulme uğrayan ,seçmeyi belki gerçekleştirebilen, ama  erkil siyasi yaşamda hala seçilmeye çabalayan yurdum kadınları.

Tek yapacağımız ATATÜRK’ün aydınlığını rehber edinip; bilinçlenerek kendi potansiyelimizi yakalamak olacaktır.

Şimdi tam da bugün 
CAM DUVARLARI YIKMA ZAMANI…