Özel Haber

“Rusya Suriye’de cellat konumunda”

Esad’ın Suriye’deki geleceği, Rusya’nın stratejik çıkarlarına bağlı olarak şekilleniyor. Ülkenin iç dengeleri hızla değişiyor. Türkiye, sınır güvenliği ve terörle mücadele önceliğiyle Suriye’deki gelişmeleri dikkatle izliyor. Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Levent Ersin Orallı, son gelişmeleri Samimi Haber’e anlattı.

Abone Ol


MERT SAYAN / HABER MERKEZİ

Suriye'de Heyet Tahrir Eş-Şam'ın (HTŞ) başını çektiği muhalif grupların, Halep’te Esad güçlerine karşı başlattığı saldırı sonrası çatışmalar sürüyor. Muhaliflerin Halep’i ele geçirmesinin ardından, Esad hükümetinin yakın müttefiki Rusya hava saldırılarına başladı; en son bugün İdlib’te bir hastaneyi vurdu.

Suriye'de uzun bir aradan sonra Halep’in batı kırsalında bir saldırı başlatan HTŞ liderliğindeki muhaliflerin bölgedeki hareketliliği devam ediyor. Esad’ın artık Suriye siyasetinin ana aktörü pozisyonunda olmadığını belirten Doç. Dr. Levent Ersin Orallı, Rusya’nın da Esad ile birlikte çıkarları doğrultusunda devam edeceğini ifade etti. 

“Rusya cellat pozisyonunda “

Esad’ın devlet başkanı, hükümet temsilcisi ve Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış bir siyasi figür olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Orallı, bununla beraber Rusya’nın çıkarları bağlamından ötede bir hareket kabiliyetine sahip olmayan pozisyona evrildiğini söyledi. Orallı, şöyle konuştu:

“Maalesef Esad bu süre zarfında atmış olduğu adımlarla bu sonucu kendisi hazırlamıştır. Rusya şayet Esad ile beraber bu yolu yürümek istiyorsa Lazkiye ve Tartus’un hem hava sahası bağlamında hem deniz limanları itibariyle Esad’la devam edecektir. Ama hayır yeni bir aktörün Rusya açısından menfaat anlamında daha faydalı olacağına inanıyorsa, yeni anayasal dönemde Suriye’nin toprak bütünlüğü noktasında yeni aktörün Esad’la yol ayrımının tetikleyicisi de Rusya olacaktır. Yani her olası cellat pozisyonunda Rusya olacaktır”.

Orallı, Suriyeli muhalif grupların almış olduğu istihbarat bağlamında hızlı bir hareket kabiliyetine uzun bir zaman önce eriştiğini ifade etti. Orallı, bu istihbaratın ardından önce Halep, sonrasında güneye doğru Hama, Humus ve Şam denklemine doğru önemli adımlar atarak belli bir kazanım coğrafyası elde ettiğinin altını çizdi. 

Doç. Dr. Orallı; “Bununla beraber idari bağlamda İdlib’in idaresiyle, sevkiyle, yönetimi, Halep’in ve Halep kırsalınkiyle aynı olmayacaktır. An itibari ile güneye doğru Şam’da yönetimi devirmeye ilişkin birtakım beklentiler, Halep’teki muhalif grubu zayıflatmaktadır” diye konuştu.


 
“Otorite boşluğu muhalif grupları heveslendirdi”

Doç. Dr. Orallı; “Suriye’de özellikle İran ve İsrail arasındaki gerginlikten İsrail-Lübnan savaşından hem Hizbullah’ın hem de İranlı milis güçlerin kabiliyetlerini kaybetmesinden itibaren açık bir şekilde İran’ın egemenliği sorgulanmaya başlanmıştır. Rusya açısından Ukrayna’daki, Rusya’nın Kursk bölgesine kadar ilerlemesi, çok önemli silahlara sahip olması ve dönem dönem Moskova’yı tehdit edecek yapıları geliştirmesi, Moskova’nın daha ziyade Kiev yönetimi ile girmiş olduğu mücadeleye konsantrasyonunu zorunlu kılmıştır. Böylece coğrafyada önemli bir otorite boşluğu meydana gelmiştir. Bu otorite boşluğu muhalif grupları hem heveslendirmiş hem de adım atmalarını doğurmuştur” şeklinde konuştu.

Bu zeminin, rejim aleyhine gelişen bir sarmalı beraberinde getirdiğine dikkat çeken Orallı, bu denklemde terörsüz bir Suriye’nin sağlanmasının önemli olduğunu vurguladı. İstikrarlı bir ateşkes yapısının geliştirilmesi, olası bir barış denkleminde yeni bir anayasal ya da sözleşmesel mutabakatın yapılması gerektiğini ifade eden Orallı; “Geçiş hükümeti ile birlikte Suriye’deki muhalif gruplar ile rejimin yeniden makul bir zeminde uzlaşabileceği bir pazarlık masasının kurulmasıdır. Bu pazarlık masası bir iç savaş riskini ortadan kaldırabilecek ya da var olan çatışmaların derinleşmesini engelleyebilecektir. Çünkü hiçbir savaş ateşkes ya da diplomasi masası kurulmadan sona ermemiştir. Suriye’deki dengelerin muhalefet lehine geliştiği terörden arınmış coğrafyalara arınmış olduğumuz rejimin ise kan kaybettiği bir döneme işaret etmektedir” dedi.

 “Türkiye çatışmaların tarafı değildir”

Türkiye için Suriye sahasının üç temel unsurda ele alındığını ifade eden Orallı; “Bunlardan ilki uluslararası terörün önlenmesi. YPG\PYD yapısının bastırılması ve Türkiye’ye yönelik sızmaların engellenmesi noktasındadır. İkincisi sınır güvenliği bağlamındadır. Hem göç yollarının kapatılması, uyuşturucu trafiğinin engellenmesi, insan ticareti, göçmen kaçakçılığı ve kara paraya ilişkin aklama noktasında engel olunmasıdır. Üçüncü husus ise Türkiye’de bulunan 3 milyonu aşkın geçici koruma statüsündeki Suriyelinin yeniden vatanlarına, yurtlarına kavuşturulması noktasındadır” şeklinde konuştu. 

Türkiye’nin açık bir şekilde Halep’te, Hama’da, Humus’ta ve Şam’da var olan çatışmaların tarafı olmadığını vurgulayan Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Levent Ersin Orallı sözlerini şöyle tamamladı: 

“Bizim için Tel Rıfat bölgesi, terörden arındırılması noktasında Suriye Milli Ordusu’nun ve Özgür Suriye Ordusu’nun desteklenmesinin ardından, Fırat’ın batısında Münbiç bölgesinde bu yapıların bastırılarak Fırat’ın doğusuna doğru püskürtülmesi zorunluluğu öne çıkan temel parametrelerdir”.