MERT SAYAN – HABER MERKEZİ

Diyarbakır’da öldürülen 8 yaşındaki Narin Güran’ın cinayetiyle ilgili davada kararlar açıklandı, tartışmalar başladı. 
Dosyada yalnızca bir itirafçı ve sınırlı delil bulunurken, mahkemenin gerekçeli kararı önümüzdeki haftalarda açıklanacak. Hem sanıklar hem de Narin’in avukatları karara itiraz edilmesi olasılığını tartışıyor.

Kamuoyunda büyük yankı uyandıran davayla ilgili Samimi Haber’e konuşan Avukat Rahmi Kurt; “Bu kadar ciddi anlamda bir yargılamanın 4 ay gibi kısa bir sürede sonuçlanmasının hukuk açısından sorunlar doğurduğunu düşünüyorum” dedi.

İsrail’in zulümleri saymakla bitmiyor KUDÜS “YENİ GAZZE” OLMA YOLUNDA İsrail’in zulümleri saymakla bitmiyor KUDÜS “YENİ GAZZE” OLMA YOLUNDA

Narin cinayetinde açıklanan kararlarda failin belirlenmemiş olması dikkat çekti. Öte yandan, Nevzat Bahtiyar'a verilen cezanın kamuoyunda tepkilere neden olması akıllardaki soru işaretlerine bir yenisini ekledi. Nevzat Bahtiyar’ın cinayetten beraat edilmesi, kamuoyu vicdanında tepki çekti.

Kararı Samimi Haber’e değerlendiren Av. Kurt; “Bu tür dosyalarda, özellikle kamuoyu baskısının etkisiyle yargılamanın çok hızlı bir şekilde sürüp sonuçlandırılması, delillerin tam olarak toplanmaması ve değerlendirilememesi, mahkemenin vicdani kanaate tamamen varmadan sonuçlandırılması gibi sorunları ortaya koyuyor” şeklinde konuştu.

“YARGILAMA ACELEYE GETİRİLDİ”

Mahkeme kararlarının gerekçeli olmaması ve gerekçenin olayları somut gerçekliğe ulaştırmada tamamen aydınlatma yükümlülüğüne ulaşmamış olmasına değinen Avukat Kurt; “Yine bir kararın sakat olması sorununu doğuracaktır ki, o kararın da üst mahkemeden dönmesi yine her zaman için mümkündür. Bir şahsın ise 81. maddeden beraat edip 281'den hüküm giymesi, biraz yargılamanın aceleye getirildiğini, delillerin tam değerlendirilip ilişkilendirilmediğini ve bu minvalde verilen kararın da çok sağlıklı olamayabileceğini gösteriyor” diye konuştu.

“BU EMSAL KARAR OLABİLİR”

Cinayette adı geçen Nevzat Bahtiyar ile ilgili verilen kararın emsal karar olabileceğinin altını çizen Kurt, ceza indirimi için de sebeplerin olmayacağını söyledi. Öte yandan Nevzat Bahtiyar’ın cezasına itiraz edebileceğini söyleyen Kurt, şu şekilde devam etti:

“Nevzat Bahtiyar, verilen hüküm henüz kesinleşmemiş olmakla birlikte 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 281. maddesinden hüküm giydi. Söz konusu maddede 6 aydan 5 seneye kadar bir ceza öngörülüyor. 6 aydan 5 seneye kadar ceza öngörülen bir suçta mahkemenin hemen hemen üst sınıra yakın bir ceza verdiğini görüyoruz. 4 yıl 6 ay gibi. Burada mahkeme daha alt sınırdan veya daha orta sınırdan da verebilirdi bu kararı ve verilen karar 2 yılın altına düşüp bu ceza ertelenebilirdi. Fakat bu tip davaların emsal olması böyle sonuçlar doğuracak. Bu tip davalarda artık cezalar daha üst sınırdan verilecek. Takdiri indirim sebepleri uygulanmayacak. Haksız tahrik gibi benzeri, daha önce hep söylenen bir laf var ya, ‘kravatını taktı indirimi kaptı’ gibi bunların uygulama alanının bulmamasına ve bunun da artık yerleşik bir uygulamaya dönüşmesine sebebiyet verecek. Yargılamanın bu yönden de katkısı olacaktır tabii ki. Hem mahkemeler açısından hem de bu suçun faili olabilecek kişilere caydırıcı etki yapması bakımından. Bunun da bir nebze olsun önüne geçebileceğini düşünüyorum”.

“VERİLEN KARAR ÇOK SAĞLIKLI OLMAYABİLİR”

Mahkemelerin vicdani kanaatine göre karar verebileceklerini ifade eden Kurt, vicdani kanaate ulaşmadan delillerin tamamen değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. 

Bu değerlendirmeler yapılmadan birtakım hukuksal sorunlara neden olabileceğinin altını çizen Kurt, “Mahkemeler kanuna göre ama Anayasa, vicdani kanaatine göre karar verirler diyor. Ancak, delilleri tamamen değerlendirmeden veya delillerle olaylar arasındaki bağını, ilişkiyi tam kuramadan bir karar verilmiş olması da tabii ki birtakım sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilecektir, vermiş de olabilir. Şu an niye vermiş de olabilir diyoruz? Çünkü birebir olayın asli faili kim mahkemece de şu an bilinmiyor, kamuoyunca da bilinmiyor. Asli fail derken eylemi birebir gerçekleştiren kişiden bahsediyorum. Tabii bunun yanında olaya bizzat dahil olan kişiler de varsa bunlar da asli fail gibi sorumlu olması kaçınılmaz bir gerçek. Ama asli fail olmayıp da o eylemin gerçekleştirilmesine yardım eden veya gözcülük yapan veya olayın ortaya çıkmasına yardım eden, örnek vermek gerekirse kolaylaştıran kişiler de asli fail yanında cezalandırılmaları mümkün. Bütün bunlar sorgulanmadan bir paket program gibi 3 kişinin olayda tamamen çözülemeyen bir durum olduğu için 3 kişinin de iddianamedeki suçlamadan cezalandırılması, verilen kararın da çok sağlıklı olamayabileceğini doğuruyor, gösteriyor” şeklinde konuştu.

“MAHKEME ORTAYA BİR ZARF ATTI”

Avukat Rahmi Kurt, verilen kararla birlikte mahkemenin ortaya bir zarf attığını dile getirerek, gerçek suçlu ve suçsuz arasında bir münakaşa yaratmak istediğini belirtti. Ayrıca, kararın kesin bir karar niteliğinde olmadığını ifade eden Kurt, şunları söyledi:

“Mahkemenin şahısları ayırarak biri hakkında farklı bir karar da vermesi mümkün değildir. Çünkü şahısların üçü de şu aşamaya kadar verilen ifadelerden, dosyadaki delillerden olayın aynı tarafında durmaktadır. Mahkeme gerek suçu birbirlerine atma, gerek suçtan kurtulmaya yönelik eylemleri göz önüne alma, suçun aynı noktasında bulunduklarına kanaat etti. Bizce de şu an görünen o. Zaten burada söylenmek istenen şey şahısların tümünün cezalandırılmasında bir sorun yok. Ne şekilde cezalandırıldığı ve bu kanaate nasıl ulaşıldığı konusunda gerekçe doyurucu olursa zaten bu kararın üst mahkemelerden tasdik edilmesi de kolaylaşacaktır”.

Editör: Figen Karadeniz