Bu yıl Michelin Yıldızları listesinde beni mutlu eden iki isim vardı.
İkisi de sıra dışı insanların yarattığı mekanlardı.
Önce gerçek bir köylü kadının başarısından başlayacağım.
Milas’ın, adını bile hiç duymadığım bir köyünden, adını bile duymadığım pansiyoncu bir kadının hikayesi bu.
Adı Agora Pansiyon…
Üstelik bir değil, iki dalda dünyaca ünlü Michelin Listesi’ne girdi.

TÖRENDE EN ÖN SIRADAN GÖRDÜKLERİM, HİSSETTİKLERİM…

2025 Michelin Yıldızları, önceki akşam Four Seasons Bosphorus Oteli’nin salonlarında açıklandı.
Töreni en ön sıradan dikkatle izledim.
Ödül alanları dün sosyal medyada ve çeşitli internet sitelerinde okudunuz tahmin ediyorum.
Ben de size bugün gözlemlerimi ve salonun havasını anlatayım.
Bu yıl benim için en güzel sonuç, Milas’ta bir köylü bir kadının açtığı Agora Pansiyon’un restoranının iki ayrı dalda Michelin Listesi’ne girmesi oldu.

BAFA GÖLÜ’NÜN KENARINDAN KAÇ KERE GEÇTİM; FARKETMEMİŞİM

Bafa Gölü benim solcu gençlik yıllarımın, efsane köylü direnişlerinin adıdır.
O gölün kenarından ne zaman geçsem aklıma hep 60’lı yıllarda gölün devletleştirilmesi mücadelesini veren köylüler gelir. Bir de İsviçre’nin, Kuzey İtalya’nın gölleri gelir.
Meğer o gölün kenarında Agora Pansiyon isimli bir mekan varmış.
Kapıkırı köyünde, tam anlamıyla bir köy pansiyonu.
İşte önceki akşam o pansiyonunun restoranı bir yeşil yıldız aldı.
Ayrıca “Bib Gourman” denilen kategorisinde de Michelin Listesi’ne girdi.
Anlayacağınız, resmen bir köy pansiyonu Türkiye Michelin Rehberi’ne iki ayrı dalda girmeyi başardı.

ZİYARETÇİ YORUMLARINA BAKTIM, HEMEN HEPSİ MÜKEMMEL NOTU VERMİŞ

Ödül almaya gelen Özgün Serçin’i dikkatle izledim.
Kendi halinde tipik bir Milas kadını…
Girip, turizm bilgisi veren internet sitelerine baktım.
Hemen hepsinde misafir yorumları 8.5 puanın üzerinde.
Bazıları “olağanüstü” diye nitelenen seviyede.
Demek ki müthiş bir “müşteri tatmini” sağlamış.
Kısa konuşması da tıpkı kendisi gibi son derece mütevazı…
Öyle hesaplı, planlanmış bir tevazu değil.
Doğal, organik bir tevazu bu…

MUKADDERAT FİLMİNİN KAHRAMANI SULTAN’I HATIRLADIM

Onu seyrederken geçenlerde izlediğim “Mukadderat” filminin kahramanı Sultan geldi gözümün önüne.
Hikayeleri aynı değil ama başarıları aynı.
Dün arayıp hem kutladım hem de biraz sohbet ettim.
Burayı 38 yıl önce eşi Orhan Serçin’le birlikte kurmuşlar.
Bütün aile birlikte çalışıyorlarmış.
Yaptıkları yemeklerin bütün sebzelerini bahçelerinden alıyorlarmış.

O GÜN EBEGÜMECİ VARSA ONU PİŞİRİYORUZ

Orhan Serçin; “O mevsimde ebegümeci mi var; onu pişiriyoruz” diyor.
Tabi bu başarıya bir başka gözle de baktım.
Son yıllarda, hayatın her alanındaki başarı konusunda en çok sözü edilen ölçü, “sürdürülebilirlik” oldu.
Düşünün, 38 yıldan beri bu pansiyonu, hem de gözlerden uzak bir köyün kenarında sürdüren bir aile bu.
Orhan Serçin; “Müşterinin gelmediği Covid zamanlarında bile mutfağı kapatmadık” diyor.
İlk fırsatta Tansu’yla gideceğiz.

BEŞ MASALIK MEKANDAN GELEN MICHELİN YILDIZI

Önceki gece benim için en büyük ikinci başarı hikayesi, Urla’nın bu yıl bir Michelin Yıldızı daha alması oldu.
Böylece Urla şu an için Türkiye’nin en bilinen gastronomi güzergahı haline geldi.
Daha da sevindiğim dördüncü Michelin yıldızını “Narımor” restoranın alması oldu.
Burası Urla ilçesinin en kenar mahallesinde Narımor Oteli’nin kenarında beş masalık bir restoran.
İlk defa 2 yıl önce gitmiştim.
Benim gözümde tadım menüsü artık yorgun düştüğüm bir kavram.
Ama Narımor, bu tür aşçılığa çok farklı ve yeni boyut vermiş bir şefin mekanı.

BURNT SİENNA RENGİNDE BİR TOSCANA MEKANI

Restoranın bulunduğu yere girdiğiniz andan itibaren kendinizi bir mikro İtalya atmosferinde buluyorsunuz.
Renk tam anlamıyla “Burnt Sienna” denilen renk.
Yani Sienna yanığı…
Beş masalık çok küçük bir restoran burası.

DEDESİ NAZİ ZULMÜNDEN TÜRKİYE’YE SIĞINMIŞ BİR ALMAN SOLCUSU

Şefi Attila Heilbron.
Dedesi Nazi döneminde kaçıp Türkiye’ye sığınan bir Alman sosyalistiymiş.
Burada bir Türk kadını ile evlenmiş ve çocukları olmuş.
Atilla Heilbron işte o Alman’ın torunu. 
Almanya’da doğup büyümüş.
Sonra gelip Urla’da bu otelin restoranının şefi olmuş.

MICHELIN MÜFETTİŞLERİNİN YAZDIĞI ÇOK ÖZEL NOT

İçine kapanık bir genç adam.
Zaten dün Michelin Ödülü’nü alırken de sadece iki kere üst üste “Teşekkür ederim” dedi, o kadar.
Urla artık bir gastronomi destinasyonu ama sırf Narımor için de.
Nitekim Michelin müfettişleri de raporlarına şu ifadeyi yazmışlar:
“Mutlaka tecrübe edilmesi gereken bir deneyim.”
Bana göre bu ifade Narımor’a şimdiden ikinci bir yıldız yolunu da açabilir.
Arkasında büyük sermaye olmayan böyle küçük şef restoranlarını çok seviyorum…

URLA’DA İLK BAĞ RESTORANI DA MİCHELİN LİSTESİNE GİRDİ

Bu arada Urla’nın üç restoranı Od Urla, Teruar ve Vino Locale geçen yıl aldığı Michelin yıldızlarını korumaya devam etti.
Ayrıca bir bağ restoranı olan Hus Şarapçılık’ın tavsiye listesine girmesini de bu bölgenin “Bağ Yolu” kavramı açısından çok önemsedim.
Tabi Urla’nın bir özelliği de Od Urla’nın şefi Osman Gezener’in biri Urla, öteki Bodrum’da iki restoranı ile Michelin yıldızı alması oldu.
Ayrıca onun somelier’si Yunus Öztürk de yılın somelier’si ödülünü aldı.

ELTON JOHN’UN GİTTİĞİ, ÖMER KOÇ’UN SEKİZ KEDİ, DÖRT KÖPEKLİ ŞEFİNİN RESTORANI İKİ DALDA LİSTEDE

Bu yıl İstanbul’da en çok konuşulan restoranlardan biri Ömer Koç’un kurduğu “Telezzüz” oldu.
Elton John sırf bu restoran için geçtiğimiz günlerde İstanbul’a gelmişti.
Telezzüz bir yeşil yıldız aldı ayrıca tavsiye listesine girdi.
Restoranın genç şefi Bahtiyar Büyükduman aslında bir arkeolog.
“Ben hayata toprağı kazarak başladım, sonra ekerek devam ettim, sonra ektiğimi topladım, şimdi de topladığımı pişirerek devam ediyorum” dedi.
Ayrıca şu cümle ile de büyük alkış aldı:
“Sekiz kedim, dört köpeğim ile mutlu bir halat sürüyorum”.
Sekiz kedi ve bir köpekle yaşayan ben de bu cümleyi çok sevdim tabi…

CADDE’DE HERKESİN KONUŞTUĞU RESTORAN TAVSİYE LİSTESİNE GİRDİ

Son zamanlarda kime rastlasam bana Bağdat Caddesi’ndeki “Nazende’nin” yemeklerini övüyor.
Üstelik önem verdiğim yemek yazarlarının da dilinden düşmüyor.
Ben de bir kere gitmiştim.
İşte o Nazende de önceki akşam Michelin tavsiye listesine girdi.

TÜRKİYE YEŞİL YILDIZDA REKORA KOŞUYOR

Michelin ekibi giderek “Yeşil Yıldız’a” daha önem verir hale geldi.
Çevre dostu, yemek pişirdiği ürünleri çevreden alan, mekanda çevre koşullarına önem veren restoranlar da yeşil yıldızla ödüllendiriliyor.
Geçen yıl 6 yeşil yıldız vardı. Bu yıl 4 tane daha ekmendi ve Türkiye’nin yeşil yıldızlı restoran sayısı 10’a yükseldi.
Nitekim Michelin Dış İlişkiler Direktörü Elisabeth Boucher-Anselin de konuşmasında buna özellikle dikkati çekti.

KARADENİZ KIYISININ İLK MICHELİN YILDIZI CASA LAVANDA’YA

Bu yılın ikinci yeni Michelin Yıldızı, Şile sahilinde tam bir kır oteli ve restoranı olan Casa Lavanda’ya verildi.
20 dönüm arazi üzerinde, verdiği yemeğin malzemesinin yüzde 50’sini kendi arazisinden alan bir restoran burası.
İstanbul’da özellikle 30-40 yaş grubunun sevdiği bir mekan burası.
Bir aile işletmesi.
Hem Yeşil Yıldız aldı hem de Michelin Yıldızı.

EN ÖNEMSEDİĞİM DALLARDAN “BIG GOURMAND” İÇİN 9 YENİ ÖDÜL

Özellikle gurmelerin ve gezginlerin en önemsediği ödül belki de bu.
Çünkü bir restoranda aldığınız tadı, servisle fiyat arasındaki uyum da etkiliyor.
Yani fiyat/kalite dengesi en iyi restoranlar diyebilirsiniz.
Fiyatlardan şikayetin alabildiğine arttığı şu günlerde bence 9 yeni restoranın bu ödülü alması iyi haber.
Bunların 4’ü İstanbul, 2’si İzmir, 3’ü de Muğla’da.
Aralarında ocakbaşı, meyhane ve lahmacun gibi günlük yemekleri sunan restoranlar var.

MUĞLA’DA YILDIZLAR BODRUM DIŞINA DA YAYILDI

Hoşuma giden sonuçlardan biri de Muğla ilinde, Bodrum dışında üç mekanın listeye girmesi oldu.
Milas’daki Agora Pansiyon dışında İstanbul’da Neolokal ile Michelin Yıldızı alan Maksut Aşkar, Marmaris’te “Divia by Maksut Aşkar” ile, Fethiye’de de Mori adlı restoranla rehbere girdi.
Bu arada “Yılın genç şefi” ödülünün de Bodrum’a gittiğini ekleyeyim.
Ödül Mezra Yalıkavak’ın genç şefi Serhat Doğramacı’ya gitti.

MÜFETTİŞLER NİYE ANTALYA’YA GİTMEDİ?

Törenden önce Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’la sohbet ettik.
Mehmet Ersoy arkeoloji alanında yaptıkları ile çevremde çok insanın takdirini topluyor.
Ayrıca Michelin’in Türkiye’ye gelmesinde en büyük katkıyı o yaptı.
Bir turizmci olduğu için tabi ki Antalya’nın da değerlendirmeye alınmasını istiyor.
Ama Michelin, Antalya’yı değerlendirme kapsamına almadı.

ANTALYA’DA REZERVASYONLA GİDİLEN RESTORAN ÇOK AZ

Ersoy bunu şöyle açıkladı:
“İyi restoranlar var ama Michelin’in bir şartını karşılamıyor. Bunların rezervasyonla gidilebilecek restoranlar olması gerekiyor. Oysa Antalya restoranlarının büyük çoğunluğu otellerin içinde”.

GAZİANTEP NEDEN BU YILKİ DEĞERLENDİRMEYE ALINMADI?

Tabi bir de Gaziantep var.
Hemen herkese göre burası gerçek bir gastronomi destinasyonu.
Orada da sorun şu:
Michelin, yıldız vermek için o destinasyonun çevresinde geniş bir gastronomi ve hayat tarzının varlığına bakıyor.
Yani sadece o bölgenin mutfağı değil, dünyanın çeşitli gastronomi tarzlarına açık olması ve bunun etrafında çok çeşitli bir gastronomi deneyimine imkan tanımasını amaçlıyor.
Gaziantep bu bakımdan henüz Michelin şartlarına uymuyor.
Bu yılki ödüllerle ilgili gözlemlerim bunlar.
Üç şehirdeki Michelin ödüllerinin hepsini görebilmeniz için ekte tam listeyi de veriyorum…