19 Mayıs 1919 günü, geçmişten bugüne kadar bir sürü makaleye konu olan en büyük zaferlerden biridir. Türkiye Cumhuriyeti’nin dönüm noktasıdır. Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı tarih olan 19 Mayıs "Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı" olarak bilinse de bu bayram sadece gençler için değil, biz çocuklar için, ruhundaki çocuğu yaşatanlar için, bu ülkede yaşam süren her insan için değerlidir.
Bayramlar çocuklara göre her zaman heyecan verici olmuştur. Özellikle yaşadığı ülkenin zaferlerini anlatan bir bayramsa, o gün bütün evlerde parayla satın alınamayacak kadar özel bir heyecan ve coşku var olur. Bayramlarda yapılan bu heyecanlı kutlamalar "Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir." diyen Atatürk için bir minnet göstergesidir.
Annemizin ve babamızın anlattıklarına göre eski bayramlar daha coşkulu geçse de, şimdiki bayramlar eskiye nazaran daha sönük olsa da toplumun milli bayramına olan saygısı hiç değişmemiştir. Çocuk olmak en çok böyle bayramlarda özeldir, güzeldir, kıymetlidir. Liseli ablalar ve abiler ellerinde bayraklarla sokak sokak yürürken onları izleyen ailelerin göğsü kabarır, çocukların kalbi heyecanla atar, unutmamak gerekir ki bir toplum ancak bu tarz özel günlerde bütünleşir. 19 Mayıs gibi değerli olan her bayram milleti bir yumruk hâline getirir, o gün dünyadaki en gururlu ve en heyecanlı millet o bayrama sahip olan millettir.
19 Mayıs'ı asıl özel yapan şey her kitleye hitap etmesi değil, arkasında çok büyük bir başarı ve yeniden doğuş taşımasıdır. Türk Milleti çaresizce kurtuluş yolu ararken, büyük bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk ani bir kararla Samsun’a ayak basıp o kurtuluşu halkına, bizlere, bu topraklara hediye ettiğinde 19 Mayıs Atatürk'le beraber adını tarihe kazımıştır. Bu kutlu günü Türk gençliğine armağan eden Atatürk aslında kocaman bir topluma da her yıl heyecanla kutlayacakları bir zafer armağan etmiştir. Her yılın o günü geldiğinde evlerin camlarına asılan bayraklar, mahallenin çocukları olarak üstümüze giydiğimiz kırmızı beyaz tişörtler, okullarda coşkuyla okunan İstiklâl Marşı, gençlerin sabahın erken saatinde toplu bir şekilde yürümesi bu bayramın öneminin hiçbir zaman yok sayılamayacağının kanıtlarıdır. Eskiden daha coşkulu, daha heyecanlı kutlansa bile şimdi ve önümüzdeki yıllarda da evlerden bayrak, dillerden marş eksik olmayacaktır. 19 Mayıs geldiğinde yine tüm öğrenciler dışarıda buluşup çeşitli gösteriler yapacak, şiirler okuyacak, yarışmalara katılacaktır.
Atatürk yıllar önce koca bir ülkeye yeniden doğma şansı verdiğinde o ülkede o an yaşayan ve ileride yaşayacak olan herkese "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir. Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir..." demiştir. Atatürk'ü anlamak, 29 Ekim'i anlamak demektir. Atatürk'ü anlamak, 19 Mayıs'ı anlamak demektir. Atatürk'ü anlamak, uğruna binlerce can verilen bu ülkenin kıymetini bilmek demektir. Tam da bu yüzden ülkemizin kurtuluş sembolü olan 19 Mayıs'ı hiçbir zaman eksilmeyen bir coşkuyla kutlamak, sadece Atatürk'ü anlamak değil, aynı zamanda kendimizi de anlamaktır. Çünkü insan bugüne nereden ve nasıl geldiğini unutmamalıdır. Geçmişte savaşarak elde edilen bu zafer, sonsuza kadar bayram olarak kutlanmalıdır.