MERT SAYAN – HABER MERKEZİ
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un PKK/YPG ile ilgili “silahsızlandırılma ve Suriye ordusuna katılma” yönündeki açıklamaları hem tartışmalara neden oldu hem soru işaretleri doğurdu.
Almanya Dışişleri Bakanının açıklamalarının çoğunu olumlu bulduğunu dile getiren Prof. Dr. Hüsamettin İnaç, Türkiye'nin katılabileceği önermeleri içerdiğini belirtti. Ancak, Baerbock’un YPG’nin silah bırakarak Suriye Milli Ordusu’na (SMO) katılmasının mümkün olmayacağını vurgulayan İnaç; “Ancak burada olmayacak olan bir şey var. Bu da nedir? YPG'nin silah bırakması ve Suriye Milli Ordusun (SMO)’ya entegre olması. Bu mümkün değil. YPG’ye özellikle malum olduğu üzere son dönemlerde, Ayn el-Arab, Haseke ve civar bölgelere Kamışlı’ya bir operasyon düşünülüyor” şeklinde konuştu.
“ABD, YPG/PYD’YE DESTEĞİNİ ÖNEMLİ ÖLÇÜDE ÇEKMEK ZORUNDA”
İnaç, YPG’nin içinde önemli ölçüde bir çözülme olduğuna dikkat çekerek, bu operasyonların bekletildiğini söyledi. Ayrıca, bu operasyonların bekletilmesinde en büyük nedenin YPG’nin önemli bir kısmının Arap aşiretlerinden oluştuğunun altını çizen İnaç; “Zamanında İran'ın, Rusya'nın, rejimin özellikle Suriye topraklarında olduğu dönemde Arap aşiretleri kendilerinin güvenliğini sağlayamadıklarından dolayı kerhen ve mecbur oldukları için YPG/PKK'nın şemsiyesi altına sığınmışlardı. Ama bugün, çok şükür ki ne Esad rejimi var ne Rusya var ne İran var. Amerika'da desteğini önemli ölçüde çekmek zorunda. Çünkü bölge halkının özellikle YPG/PKK'ya destek vermediği ortaya çıktı. Özellikle Haseke'de, Rakka'da ve özellikle Deyrizor'da biliyorsunuz insanlar taşlarla kovalayarak PKK militanlarını, teröristlerini bölgeden uzaklaştırdılar. Dolayısıyla burada kesinlikle YPG'nin orduya entegre edilmesi gibi bir proje ne HDP'nin programında var ne de Türkiye böyle bir şeyi kabul eder. Çünkü bunlar teröristler. Burada aslında Türkiye'nin de Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ)'nin de buradaki devrim hükümetinin de önerdiği şey, özellikle PKK'lıların, yabancı savaşçıların ve örgütün yöneticilerinin özellikle ülkeyi terk etmesi” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Hüsamettin İnaç, Türkiye’nin YPG’yi bir ordu olarak kabul edip, SMO’ya katılmasını kabul etme niyetinin olmadığını belirtti. Türkiye’nin, bir öneride bulunduğunu ifade eden İnaç; “Bunlar büyük ihtimal Ebu Kemal sınır kapısından Irak'a geçecekler. Öyle görünüyor, kaçacaklar. Diğerlerinin de silahlarını bırakarak teslim olmaları ve normal Suriye vatandaşı olarak hayatlarını idame ettirmeleri noktasında Türkiye bir öneride bulunuyor” diye konuştu.
“HER AN BİR OPERASYON GELEBİLİR”
Baerbock’un açıklamaları doğrultusunda, Ayn el-Arab bölgesine her an bir operasyon sinyali aldığını söyleyen İnaç, Türkiye’nin özellikle 15 Temmuz 2016 sonrasındaki Suriye operasyonlarıyla batılı güçlerin, Türkiye’nin güvenliğinin tehdit edilmemesi gerektiğini anladıklarını vurguladı. İnaç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye terör devletinin yapısını kesti. Bugün de geldiğimiz noktada ciddi bir şekilde bu yapının oluşmaması için mücadele ediyor. Ama benim anladığım kadarıyla burada daha fazla terörist öldürmek ya da kan dökmek yerine bu yapının kendi kendine çökmesini bekliyorlar. Türkiye bunun çok hızlı bir şekilde gerçekleşeceğini düşünüyor. Çünkü tabii ki, özellikle PKK'lıların Kobani dedikleri bölge ciddi bir kuşatma altına alınmış durumda. Türkiye her an operasyon yapılacakmış psikolojisi uyandırarak, bu bölge dinamiklerinin değişmesi ve oradaki yerel halkın ya da ordu içerisinde yer alan farklı güçlerin silah bırakarak normal bir Suriye vatandaşına dönüşmesini bekliyor”.
AVRUPA'NIN GÜVENLİĞİ VE ARTAN GÖÇ RİSKİ
İnaç, Alman Dışişleri Bakanı'nın Türkler ile Kürtler arasındaki çatışmanın Avrupa'nın güvenliğini tehdit ettiği şeklindeki açıklamasını değerlendirerek, bu durumun ciddi şekilde Avrupa'ya göçün artmasına yol açabileceğini vurguladı.
Ayrıca, Avrupa’da teröristlerin ciddi bir şekilde korunduğunu belirten İnaç, şunları söyledi:
“Avrupa’da PKK, PYD, YPG diasporası var. Buradaki çatışmalar aynı şekilde Avrupa içlerine de yansıma içerisine girecektir. Tabii Mazlum Kobani denen terörist elebaşının da mutlaka Türkiye'ye teslim edilmesi gerekir. Çünkü bu kişi malum geçmişte Abdullah Öcalan'la çok yakınlaşmış. Daha sonra işte kendi ideolojisini tabiri caizse satarak Amerika'nın bir aparatı haline gelmiş olan bir teröristtir. Dolayısıyla bu terör yapılanmasını bitirmek için bu tür yöneticilerin de mutlaka ortadan kaldırılması gerekir. Özellikle bu terörist elebaşının da mutlaka Türkiye'ye verilmesi gerekir. Dolayısıyla ben bu yönde oldukça iyimserim. Bu yönde, Avrupa'nın da Amerika'nın da yeteri kadar ikna edildiği kanaatindeyim. Çünkü bu tür emperyalist güçler artık kullanamayacağı aparatları bir şekilde terk etmek durumunda kalırlar”.
“TÜRKİYE’YE AMBARGO UYGULANABİLİR”
Almanya Dışişleri Bakanı Annelena Baerbock’un, Türkiye’nin güvenliğini Suriye’nin kuzeyinden tehdit edilmemesini gerektiğini savunan açıklamalarına değinen Siyaset Bilimi ve Uluslararası Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hüsamettin İnaç; “Burada çok küçük bir ihtimal de olsa, PKK/YPG yönetici kadrosuyla bir çatışma olabilir. Bununla birlikte SMO ile HTŞ birlikte hareket edecektir. Türkiye de sınır ötesinden topçu atışlarıyla ve mevziyi yumuşatmak suretiyle bu mücadelenin bir an önce bitirilmesi konusunda yardımcı olacaktır" diyerek nedenini şu sözlerle açıkladı:
"Burada zaman Türkiye'nin ve devrim hükümetinin aleyhine işlemektedir. Bir an önce, hatta Trump yönetimi devralmadan önce mutlaka bu sorunun bir şekilde çözülmesi lazım. Bu iş uzadığı müddetçe, Amerika'da malum olduğu üzere Lindsey Graham başta olmak üzere birtakım senatörler, Türkiye'ye ambargo uygulanması gibi birtakım pazarlık süreçlerini geliştirmektedir.
Mazlum Kobani denen elebaşı da işte bu bölgenin, YPG/PKK'nın şu an için elinde tuttuğu yüzde 22'lik alanı, çatışmasızlık bölgesi ilan edilmesi, burada silahların bırakılması ama yönetimlerin kendilerine bırakılması gibi bir takım tekliflerde bulunmaktadır. Ancak biz biliyoruz ki Türkiye, Suriye'nin istikbali ancak federal olmayan üniter bir devlet yapısından geçmektedir. Özerk yapıların oluşması durumunda pek çok dinin, mezhebin, etnik kökenin olduğu bir coğrafya olarak Suriye'de parçalanmışlığın önüne geçilemez. Lübnanlaşma tehlikesi söz konusudur. Etnik kökenleri dinlere, mezheplere göre kontenjanların ayrılması, yerel ya da bölgesel özerklik verilmesi, bölgenin Lübnanlaşması anlamına gelir. Bu, aslında birkaç sene sonra Suriye'de tekrar büyük bir iç savaşın başlamasına da yol açacaktır”.