Gündem

İlk hava şehitlerimizi 110 yıl önce verdik peki ilk hava şehitlerimiz kimdi

Abone Ol

Türk Milletinin tarihinde zaferler olduğu kadar hüzünlü, kederli anlar da vardır. Balkan savaşları ve Rumeli'nin elimizden çıkışı işte bu kederli anların belki de en acısı olarak tarihimizde yerini aldı. O dönemlerde Osmanlı birden fazla cephede mücadele ediyordu. Donanma konusundaki eksiklikler özellikle Trablusgarp'ta kendisini ortaya koymuş, ordu içerisindeki tartışmalar ise savaş kabiliyetini engelleyen unsurlar olarak öne çıkıyordu. 

Birinci dünya savaşının yaklaştığı günlerde Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın da talimatıyla Hava Kuvvetlerini daha efektif bir hale getirilme çalışmaları devam etti. O dönemde özellikle Fransız pilotların uçuş kabiliyetleri, Türk komutanlar arasında da beğeniyle takip ediliyordu. Dünyanın tüm emperyalist devletlerinin iştah kabarttığı Osmanlı Devleti'nin bu büyük kurtlar boğuşmasında güçlü ve kuvvetli olması gerekiyordu.

İşte o dönemlerde 8 Şubat 1914'te bir uçak kalktı İstanbul'dan...

Kahire'ye uçuş

Balkan Savaşının acı hatıralarını silmek ve Osmanlı İmparatorluğunun kuvvetini göstererek sarsılan prestijini takviye etmek, Fransız uçucularının Türkiye’de yarattığı hayranlığı Türk Havacılarına çevirmek amacıyla Harbiye Nazırı Enver Paşa, iki tayyarelik bir filonun Kahire’ye gitmesini kararlaştırdı. Bu adım Türk Milletinin savaşa giden dünyaya bir gözdağı olacaktı. İttihat Terakki yönetici ve fedaileri 'Biz buradayız' demek istiyorlardı.

Bu yolculuğa Bleriot marka “Muavenet-i Milliye” uçağıyla, Duperdussin marka “Prens Celaleddin” uçağı katılmıştır. Bleriot uçağı ile Pilot Yüzbaşı Fethi Bey ve yardımcısı Rasıt Üsteğmen Sadık Bey, Duperdussin uçağı ile de Pilot Teğmen Nuri Bey ve Rasıt Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey uçacaktı. Tam bir macera seferi olmasına rağmen yer hizmetleri iyi düzenlenmiş, belirlenen merkezlere benzin ve yedek parça gönderilmişti. Ayrıca uçakları karadan makinistler takip edecek, arızaları tamir edeceklerdi. Seyahat programı ise İstanbul’dan hareketle Eskişehir, Afyon, Konya, Ulukışla, Adana, Halep, Humus, Beyrut, Şam, Kudüs, El-Ariş, Port-Said, Kahire ve İskenderiye’den oluşan toplam 25 saat ve 2515 kilometrelik bir güzergâh üzerinden yürütülecekti. Uçuş planlandığı şekliyle devam ediyordu. Şam'a ulaşan uçaklarımız bir süre sonra tekrar havalanmak üzere bakıma alındı.

27 Şubat'ta Şam'dan tekrar havalandı

Seyahat 8 Şubat 1914’de İstanbul Yeşilköy’den yağmurlu bir havada merasimle başlamıştır. Törene Enver, Talat ve Cemal Paşalar katılmıştır. Şam’a ulaşan Pilot Fethi Bey ve Rasıt Sadık Bey, Kudüs’e gitmek için 27 Şubat’ta Şam’dan havalanmışlar, bir süre sonra uçakları Taberiye Gölü yakınlarında deniz seviyesinden 212 metre alçakta bulunan kayalık bir yerde düşmüş ve her ikisi de şehit olmuştur. Kazanın nasıl meydana geldiği kesin olarak anlaşılmamış, ancak kazaya kötü hava şartları veya teknik bir arızanın sebep olduğu üzerinde durulmuştur.

İlk defin Şam'da oldu

Haberi alan Genelkurmay ve bütün bir millet derin bir hüzne boğuldu. Ülke büyük bir üzüntüye kapılmış, şehitler Şam’a getirilerek bir törenle Selahaddin Eyyübi Türbesi arazisine defnedilmişlerdir. Harbiye Bakanlığı bu ekibin yerine, yeni bir üçüncü ekibin seyahate çıkmasını kararlaştırmıştır. 6 Mart günü “Ertuğrul” adlı Bleriot marka bir uçak ile İstanbul’dan yola çıkan Pilot Salim Bey ve Rasıdı Kemal Bey ancak Edremit’e kadar gidebilmişlerdir.

2’nci ekip olan Nuri ve İsmail Hakkı Bey ise Yafa’ya ulaşmışlar, 11 Mart’ta Yafa’dan hareket esnasında irtifa almak için uğraşırken uçakları hız kaybına uğrayarak denize düşmüştür. Yardım gelinceye kadar Nuri Bey boğulmuş, İsmail Hakkı Bey ise kurtarılmıştır. Nuri Bey de Şam’da diğer şehitlerimizin yanında defnedilmiştir.

Türk Havacılığının ilk adımları şehit kanları ile oldu

Edremit’teki seyahatin iptali ve yerine yapılan 4. sefer, Osmanlı havacılık tarihinde unutulmaz bir hikayeye dönüşmüş durumda. 11 Nisan 1914'te İstanbul'dan Beyrut'a nakledilen "Edremit" adlı Bleriot tipi uçak, orada monte edildikten sonra bir dizi deneme uçuşundan geçerek Kudüs, El-Âriş ve Port-Said gibi önemli noktalara uğramıştır. Ancak, Kahire'ye doğru yapılan yolculukta hava muhalefeti nedeniyle zorunlu bir iniş yapmak zorunda kalmışlardır.

Osmanlı pilotları, Kahire'ye ulaşmak için çaba sarf ederken, bu süreçte yaşadıkları zorluklar ve karşılaştıkları engeller, onların azmi ve kararlılığıyla aşılmıştır. 9 Mayıs 1914'te Kahire'ye varmayı başaran ekip, burada bir dizi gösteri uçuşu yapmış ve ardından İskenderiye'ye geçmiştir.

İskenderiye'den 22 Mayıs 1914'te Romanya'nın Daçya Vapuru'na tayyarelerini yükleyerek İstanbul'a dönen pilotlar, bu seyahat sırasında Kudüs, Port-Said, Tanta ve İskenderiye'den toplanan bağışlarla birer uçak almayı başarmışlardır.

Bu tarihi seyahat sırasında yaşananlar, Osmanlı'nın havacılık alanındaki gelişmelerine ve pilotlarının gösterdiği cesarete ışık tutmaktadır. Bu önemli dönemeç, havacılık tarihinde unutulmaz bir iz bırakmış ve Türk havacılığının ilk adımlarını atmıştır.

Şehzadebaşı'ndan Fatih Camisine doğru giden yolda yürürken etrafınıza iyi bakın. İtfaiye binasının önünde sessiz ve sakin bir parkın yanında duran dikili bir taş göreceksiniz. O dikili taş, bu fakir fukara milletin dünyaya meydan okurken ölümü nasıl göze aldığının anıtıdır, orada bulunan anıt 'Biz buradayız' iradesi gösteren ve heyecanla göreve atılan vatanseverliğin anıtıdır. İstanbul'da ilk hava şehitlerimizin anısına Fatih'te dikilen Tayyare Şehitleri Anıtı, işte bu hüzünlü hikayeden kalan bir tarihi miras olarak yerini koruyor.