ERCAN KÜÇÜK - HABER MERKEZİ
Heyet-i Tahrir el-Şam (HTŞ)’nin başını çektiği rejim karşıtı gruplar Halep’e girdi. Karşısındaki büyük güce direnemeyen Suriye Ordusu geri çekildi. Suriye Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada “Çok sayıda terörist ve çatışma cephelerinin çokluğu, silahlı kuvvetlerimizi, saldırıyı absorbe etmek, sivillerin ve askerlerin hayatlarını korumak ve bir karşı saldırıya hazırlanmak için savunma hatlarını güçlendirmeyi amaçlayan bir yeniden konuşlandırma operasyonu uygulamaya sevk etti.” denildi.
Suriye’den gelen özellikle sosyal medyada paylaşılan bilgilerde yolun dezenformasyon dikkat çekiyor. Hangi bilginin doğru olduğunu anlayabilmek çok zor. Bu konuda bölgeceki gazetecilerin tanıklıkları ve verdiği bilgiler önem arz ediyor. Yıllardır bölgede çalışan Ulusal Kanal İran Temsilcisi Gürkan Demir, bölgeyle ilgili son gelişmeleri Samimi Haber’e aktardı.
M4 ve M5 karayolları
Halep’in konum itibariyle başta siyasi ve askeri olmak üzere birçok önemli özelliği bünyesinde barındırdığına dikkat çeken Demir, 2011’de başlayan Suriye iç savaşının da Halep’in sembolik anlamı olduğunu hatırlattı. Demir Halep’in bölge için önemini şu sözlerle anlattı:
“Suriye’nin en büyük kentlerinden biri ve ticari merkez olması açısından kontrol eden kuvvetlere ekonomik olarak ciddi katkısı olan bir kenttir. ABD’nin 2011’de başlattığı Suriye ayaklanmalarının gelişim döneminde de kontrol eden açısından siyasi olarak sembolik anlam taşıyor. Yine bu dönemde bu bölgeden geçen Şam’a ulaşan M5 ve M4 karayolları lojistik, ticaret ve ikmal hataları bakımından da önem kazandı.”
Demir, Halep’teki son durumu aktarırken son günlerde yaşananların geçmişini de hatırlattı. İsrail’in bölgeye ilgisine de dikkat çeken Demir şunları söyledi:
“Türkiye’de konu tartışılırken dikkatlerden kaçan bir konu olduğunu düşünüyorum. O da şu: İsrail, Gazze ve Lübnan savaşları kapsamında son dönemde Halep’e çok yoğun hava saldırıları düzenledi. Bu saldırıların hedefinde Halep’te bulunan Suriye ordusu ve destekçilerine ait, askeri karargahlar, mevziler, mühimmat depoları ve Halep havalimanı vardı. Bu saldırılar o dönemlerde Türk kamuoyunda çok ciddiye alınmadı ya da Hizbullah cephesine ikmal sevkiyatını engellemek olarak yorumlandı. Ama bugün görülüyor ki bu hamlenin kısa sürede HTŞ için uzun vadede PKK/PYD için sahayı yumuşatma saldırıları olduğu anlaşılıyor. Aynı zamanda, Gazze ve Lübnan cephesine destek için bölgedeki bazı kuvvetlerin Suriye’nin güneyine kaydırıldığı biliniyor. Dolayısıyla bu tablo karşısında HTŞ saldırılarını başlattı. PKK/PYD de bölgede doğacak bazı boşluklardan fırsat kollamaktadır.”
Hücum emri Netanyahu’dan
Suriye Genel Komutanlığı’nın hazırlık yapıp yeniden Halep için mücadele edeceklerini açıkladı. Peki Suriye, Halep'i geri alabilir mi? Demir bu soruya şu şekilde cevap verdi:
“Bu hazırlık sonucunda hızlı ve kolay olmasa da Halep’in yeniden Suriye’nin hâkimiyetine geçeceği kanasındayım. Savaşlarda taktiksel çekilmeler vardır. “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” vurgusundan yola çıkacak olursak hücuma kalkacak olan Suriye ordusunun bu süreçten terör örgütlerini tekrar püskürterek çıkacaktır.”
Demir, Halep’e giren tek grubun HTŞ olmadığına ve zamanlamaya dikkat çekti:
“Öncülüğünü HTŞ’nin yaptığı ama onun etrafında kümelenen, geçen süre içinde İdlib içinde HTŞ’nin yuttuğu grupların olduğu görülüyor. Mesela Uygur ayrılıkçılarının oluşturduğu Türkistan İslam Partisi de onlardan birisi. Kimse terör örgütü HTŞ’yi Türk halkına “Suriyeli muhalifler” diye yutturmaya kalkmasın. Saldırının zamanlamasına son derece anlamlı. Lübnan’da ateşkesin imzalandığı akşam İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu “ Esad ateşle oynuyor” çıkışı yapmıştı. Ardından Halep saldırılarını başlattı HTŞ… Netanyahu’nun bu çıkışı bir “Hücum” emridir. Yani bugün Halep’e giren HTŞ’den çok ABD-İsrail’dir! Gazze’de Lübnan’da bir yılı aşkın süredir istediğini alamayan Washington ve Tel Aviv, yeni bir cephe açmıştır. Burada HTŞ tali, PKK/PYD asli unsurdur. Bölgedeki şehirleri, PKK/PYD himayesine geçmesini sağlayarak birleştirme çabası olduğu görülüyor. Uzun yıllardır tartıştığımız “Kürt koridoru” ya da “İkinci İsrail”i kurmak için atılmış bir adımdır.”
"Şam’ın düşmesine izin vermeyecek”
Suriye’de Esad’a destek veren İran ve Rusya’nın alacağı tavır da merakla bekleniyor. Yıllardır İran’da yaşayan Demir, bu iki ülkenin önümüzdeki günlerde yapacaklarını şu şekilde aktardı:
“Halep saldırısıyla cepheler bir kez daha netleşti. Bir tarafta ABD-İsrail, HTŞ, PKK/PYD, Güney Kıbrıs, Yunanistan; diğer tarafta Suriye, İran, Rusya, Filistin, Lübnan, Yemen, Irak var.
Saldırıların ilk günlerinde danışman sıfatıyla bölgede bulunan İran Devrim Muhafızları Ordusu’ndan bir Tuğgeneral hayatını kaybetti. Yani İran bu sürecin merkezinde olduğunu bir kez daha gösterdi. İran bu mücadelede her türlü desteği Suriye’ye vermeye devam edeceğini duyurdu. Bu arada Pazar günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi Şam’a, oradan da Pazartesi günü Ankara’ya gidecek. Rusya zaten Suriye’nin en büyük destekçilerinden. Şam’ın düşmesini veya Suriye’nin gerilemesine izin vermeyecek, Suriye Ordusuyla birlikte HTŞ ve beraberindeki terör gruplarını püskürtecektir.
Demir özellikle Türkiye kamuoyu tarafından merak edilen soru olan “Olaylarda Türkiye’nin rolü var mı?” Sorusunu da yanıtladı:
“Yukarıda cepheleşmeyi aktardık. Türkiye bu cepheleşmede ABD-İsrail cephesinde yer alamaz. Ve bu cephede yer almadığını, Suriye ve diğer güçlerle birlikte cephede konumlandığını Türk kamuoyuna ve dünyaya bunu açıkça ilan etmelidir. Ayrıca Türkiye’deki gazetelerde ve TV’lerde ABD/İsrail safında algı çalışması yürütenleri engellemeli, onları durdurmalıdır. Sahada da hızlı şekilde adımlarını buna uygun atmalıdır.”