Erdoğan 11 Haziran’da yani dün Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, kızları Bengisu ve Banuçiçek’i kabul etti. Sinan Ateş’in öldürülmesiyle ilgili eşi ve kızlarını uzun uzun dinledi ve Ayşe Ateş’in ifadesiyle, gerekenin yapılacağını söyledi. Acılı eş ve kızlar da Cumhurbaşkanı’nın yanından, yine kendi ifadeleriyle memnun ve mutlu bir şekilde ayrıldılar. Sinan Ateş’in FETÖ’cü olduğu yönünde birçok iddia var ve sosyal medyada bu iddialar halen dönüp duruyor ama konumuz şimdi bu değil.
Cumhurbaşkanı aynı gün, Ateş ailesini kabulünden birkaç saat önce de CHP’yi ziyaret etmiş, Genel Başkan Özgür Özel’le 1,5 saat görüşmüştü. Görüşmede çok sayıda konu gündeme geldi ama elbette yeni ve sivil anayasa da konuşuldu. Üstelik Cumhurbaşkanı, CHP Lideri’ne, ‘tatlı yiyelim, tatlı konuşalım’ mesajı olarak da anlaşılması pekâlâ mümkün olan bir hediye verdi: Lokum. Görüşmenin ana gündem maddelerinden birinin, belki birincisinin yeni anayasa konusu olduğu herkesin malumu. Böyleyken görüşme sonrasında CHP kanadından yeni anayasa oluşturulması konusunda olumsuz bir hava yansımaması, Erdoğan ve kurmayları açısından CHP’nin ikna edildiği yönünde değerlendirilip, ‘anayasa ittifakı’ adına ‘elde var bir’ sonucu çıkartılmış olduğunu düşünmemek için hiçbir neden/gerekçe yok.
Konumuzun izahı ve anlaşılması açısından açısından önemli bir ayrıntıyı da bu aşamada belirtelim: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni anayasa yapma girişiminden MHP tabanının hayli rahatsız olduğu, hazırlanmak istenen yeni anayasayla Türkiye’nin tek parçalı merkezî devlet yapısının değiştirilmesinin hedeflendiği iddiaları çeşitli zeminlerde dillendiriliyor. Cumhur İttifakı’nın pazara kadar değil, mezara kadar süreceğinin altını defalarca çizen Bahçeli, kendi partisi içinde her ne kadar otoriter bir lider görünümü verse de, MHP gibi bir siyasi partide tabanın bu çerçevedeki rahatsızlığına kayıtsız kalmak mümkün değil. Yeni anayasa girişimine karşı MHP tabanındaki bu tavrın, bu rahatsızlığın Erdoğan-Bahçeli ikili görüşmelerinde gündeme gelmediğini, tartışma konusu olmadığını düşünmek için siyaseten saf ve kör olmak gerek. Zaten siyaset kulislerine yansıyanlar da bu yönde.
Erdoğan’ın aynı gün yaptığı bu iki görüşmenin şifresi de, kilidi de yeni anayasa hazırlığı konusundadır. Cumhur İttifakı’nın sadık ortağı MHP’nin, yeni anayasa konusunda bazı çekincelerinin, itirazlarının, endişelerinin bulunduğu, haftalardır Ankara kulislerinde dillendiriliyor.
Bu iki görüşmenin elbette başka yönleri, başka bağlamları, başka gerekçeleri de var. Ancak ben burada bir yönüne dikkat çekmek istiyorum.
Erdoğan aynı gün içinde birkaç saat arayla yaptığı bu iki görüşmeyle, bize göre MHP’yi yeni anayasa konusunda köşeye sıkıştırma, ‘yola getirme’, destek vermesini sağlama taktiği güdüyor.
Tüm medyanın canlı yayınladığı tantanalı saatler içinde, üstelik bizzat CHP’ye misafir giderek Özel’le görüşmesi, bize göre, ‘Sen destek vermezsen ben destek bulurum’ mesajıdır.
Sinan Ateş cinayetiyle ilgili de Ülkü Ocakları’nı, hatta MHP’yi güç durumda bırakacak bazı iddialar bulunduğunu, hatta bu iddiaların savcılık iddianamesine girdiğini artık herkes biliyor.
Kısaca Erdoğan, yeni anayasa işini oldukça ciddiye alıyor ve bu konuda herhangi bir yol kazasına uğramak istemiyor. Hele ki Cumhur İttifakı ortağı cenahından bir sorun çıkmasını istemiyor. Bu iki görüşme de MHP’ye verilen bir; “Anayasada sorun çıkarma!” uyarısıdır.
Görünen ve anlaşılan o ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, eline geçirdiği iki kozu, CHP ve Sinan Ateş kozlarını (ya da kozlardan yalnız ikisini) bir tek gün içinde göstererek, satranç tabiriyle MHP’ye şah çekti. Yine anlaşılan o ki, Erdoğan açısından yeni bir anayasa yapmak Cumhur İttifakı’nın sürmesinden daha önemli!
Cumhurbaşkanı Erdoğan önümüzdeki günlerde ve haftalarda CHP destekli yeni anayasa çalışmaları ve Sinan Ateş gündemleriyle ilgilenmeye devam ederse, ki görünen budur, pek yakında Bahçeli resti çekip Cumhur İttifakı’nı sonlandırdığını açıklayabilir.
Yeni anayasa girişiminden yalnız MHP tabanı değil, toplumun değişik kesimlerinde siyaseten farklı yönleri ve renkleri temsil etseler de ciddi endişeler ve soru işaretleri taşıyan, çeşitli ortamlarda itiraz sesleri yükselten, karşı çıkan çok sayıda insan da rahatsız.
Henüz tek adres, tek blok, tek ses haline dönüşmemiş, parçalı ve dağınık halde olsalar da bu insanlar özet olarak şu çerçevede bir itiraz/görüş dillendiriyor: Darbe anayasasının değişmeyen zaten kaç maddesi kaldı ki? Neredeyse tümü değişti. Yani anayasa bir anlamda sivilleşti ve olabildiğince demokratikleşti. Durum bu iken anayasanın darbeci zihniyet ürünü olduğu, antidemokratik olduğu gibi gerekçeler göstererek yenisini yapmaya çalışmanın altında başka hesaplar olmalı. Örneğin merkezi devlet yapısının değiştirilip federasyona kapı aralamak. Örneğin Atatürk’ün unutturulması. Örneğin Türklük olgusunun anayasadan silinmesi.
MHP’nin kurmayları ve analizcilerinin, Cumhur İttifakı’nın partiye başından beri kârdan çok zarar getirdiği yönündeki tespit ve eleştirilere sürekli maruz kaldıklarını biliyoruz. Eğer MHP, henüz net bir görünüm kazanmamış ve dağınık durumdaki ‘ihanet anayasasına hayır’cıların yanında resmen ve fiilen yer almanın, Cumhur İttifakı’nın kendilerine sağladığı ‘getiriden’ daha büyük/yüksek bir kazanım sağlayacağını fark ederse Erdoğan’la olan ittifakı ‘mezar’dan önce bir ‘pazar’ vakti sonlandırabilir ve yeni anayasa girişimine karşı çıkışın siyaseten sözcüsü/öncüsü rolünü üstlenebilir.