Gündem

Bektaşi Halifebabası Hacı Dursun Gümüşoğlu: “Bektaşi devleti girişimi bizim için yok hükmünde”

Arnavutluk, başkent Tiran’da Vatikan benzeri bir Bektaşi devleti kuracağını açıklayınca, bu işin arkasındaki iradenin kimler olduğu, Türkiye’nin Balkanlar’dan kuşatılması gibi konular gündeme geldi. Bir de olayın Bektaşilik inancını ve hiyerarşisini ilgilendiren boyutu var. Tüm bunları, dünya Bektaşiliğinin en yüksek makamı durumundaki Haydar Ercan Dedebaba’nın halifesi Hacı Dursun Gümüşoğlu’yla konuştuk.

Abone Ol

SAMİMİ HABER / ÖZEL RÖPORTAJ

Anadolu kökenli 750 yıllık inanç, irfan ve erdem yolu Bektaşilik bugünlerde küresel bir oyuna alet edilmeye çalışılıyor. Bu oyunun hem Türkiye’ye hem de Bektaşilik inancına yönelik saldırgan yönleri bulunuyor. 

Arnavutluk devleti, başkent Tiran’da Vatikan benzeri bir din devleti, daha doğrusu Bektaşi devleti kurmaya karar verdiğini açıkladı. “Devlet”in(!) başında, gerçekte bir Bektaşi babası olan, ancak tüm tarikat kurallarını çiğneyerek kendini “dedebaba” ilan eden Baba Mondi adında biri olacak. 

Arkasında kimlerin bulunduğu, amacının neler olduğu şimdilik tam açıklığa kavuşmayan bu karanlık girişim hem Türkiye Cumhuriyeti yönetiminden hem Bektaşi tarikatının dünyadaki en yüksek makamı olan Türkiye’deki Dedebabalık tarafından şiddetli tepkiyle karşılandı. Dedebaba Haydar Ercan adına yapılan açıklamada bu girişimin geçersiz ve yok hükmünde olduğu açıklanmıştı. 

Dedebaba Haydar Ercan adına yazılı açıklamayı yapan Halifebaba Hacı Dursun Gümüşoğlu’na, bu girişimin perde arkasını, Arnavutluk Bektaşiliğini, Baba Mondi’nin konumunu ve olayın diğer boyutlarını sorduk. Bektaşiliğin gerektirdiği edep ve erkân içinde konuşan Halifebaba Gümüşoğlu’nun satır aralarında ve imalarla verdiği ince mesajların muhataplarınca gerektiği şekilde anlaşılacağını düşünüyoruz:

“Girişimin altında başka şeyler var”

-Arnavutluk devleti, Tiran’da Vatikan benzeri bir Bektaşi devleti kurmaya karar verdi. Siz, dünya Bektaşiliğinin en yüksek mertebesi olan dedebabalık makamının bugünkü sahibi olan Haydar Ercan Dedebaba’dan sonra gelen 12 halifeden birisiniz. Bu makamda biri olarak bu girişimi nasıl buluyor, nasıl görüyorsunuz? 

Arnavutluk’ta Bektaşilik, devletin resmi olarak kabul ettiği inanç sistemlerinden biri, orada bir sorun yok. Özgür olamama diye bir şey söz konusu değil.

-Ama bu devleti özgür olma amacıyla kurduklarını açıkladı Arnavutluk Başbakanı Edi Rama?

Şimdi burada tam olarak, altında başka bir şeyler olmalı diye düşünüyoruz. 13.09.2024 tarihinde İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Arnavutluk`un başkenti Tiran`da Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile bir araya gelip daha sonra basın açıklamaları yapmış olduğu basına yansıyan bilgiler arasındadır. Ayrıca duyumlarımıza göre İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Baba Mondi ile de görüşme gerçekleştirmesi oldukça manidardır. 
Son zamanlarda, Baba Mondi’nin bazı İsrail din adamlarıyla, askerleriyle çekilmiş fotoğrafları var. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Baba Mondi’nin bu konudaki tutumu nedeniyle rahatsızlığı var. FETÖ bu ülkede cirit atıyor. İran Şiasının birtakım faaliyetleri var, ayrıca Balkanlarda göz ardı edilmemesi gereken bir Vahhabi akım var ve bu akım bir şekilde Arnavutluk’u da etkiliyor. Makedonya’yı daha çok etkiliyor; işte orada Harabati Dergâhı’nı işgal ettiler, kavgalar çıktı, basına yansıdı… Dolayısıyla bir kargaşa dönemindeyiz. Bu bakımdan ayrı bir devlet kurması anlamsız. Bir kere 27 dönümlük alanda devlet mi olur? Komik bir durum. Sembolik gözüken bir şey. Sınırları ne olacak? Bir devletin askeri, polisi, istihbarat teşkilatı olur. Bunlar yok. Küresel bir projenin parçası. 

Yine duyumlarımıza göre buraya pasaport ile girilecek deniliyor. Kara para aklama, uyuşturucu trafiği merkezi, Israil’in Avrupa’daki istihbarat merkezi gibi bir yer olabilir mi endişesi, bu konuda benzer duyumlarımız, dolayısıyla Baba Mondi’nin kullanılması burada Bektaşiliğin adının kirletilmesi ihtimalleri bizleri düşündürüyor.

“Özgürlük gibi gösteriliyor ama…”

-Gözüken, bir din devleti olacağı yönünde. Din devleti olur mu?

Din devleti olmaz, olmamalı. Biz Bektaşiyiz, inancımız bizi ilgilendirir, inanç kişinin kendisini bağlar. Her insanın din anlayışı birbirinden farklıdır. Bu din devleti özgürlük gibi gösteriliyor ama burada, onun altında yatan başka bir problem var. Özgürlük kelimesini kullananlar aslında bir yere köleliği beraberinde getiriyor. Irak’ta böyle olmadı mı, Arap Baharı böyle olmadı mı?

“Arnavutluk’ta kadınlar zaten özgür!”

-Başbakan Edi Rama, kurulacak Bektaşi devletinde kadınların istediği gibi giyineceğini ve içkinin yasak olmayacağını açıkladı. Sizce ne demek bu?

Zaten Arnavutluk’ta kadınlar istediği gibi özgürce giyiniyor, isteyen özgürce içki içebiliyor. Böyle bir söz Afganistan ya da Suudi Arabistan için söylenebilir ama orada böyle bir şey yok. Özgürlük sorunu yok o ülkede. Ha, şu olabilir: Belki Vahhabi ya da aşırı gerici unsurlar kadınlara, ‘Siz bu kıyafetle niye dolaşıyorsunuz, içki haram, siz niye içiyorsunuz?’ demiş olabilir. Ama bu sadece bir olasılık. Bu tür baskı olasılıkları var. Çünkü bir Vahhabi İslam algısını Avrupa’da yerleştirmeye çalışıyorlar, güçlü sermayeleri de var. Kendilerine göre buna bir tepkileri olabilir, işin o tarafı muğlak. Ama bunun için destek alınması gereken yer ABD veya İsrail olmaması gerekir. Arnavutluk Devleti bunlara karşı tedbir alması, daha bağımsız bir hale gelmesi gerekirken aksine kendi içine emperyal güçleri dahil etmesi kendi bağımsızlıkları için büyük risk oluşturmaktadır.

“FETÖ Arnavutluk’ta cirit atıyor”

-Arnavutluk, önüne gelenin etkinlik kurduğu bir yer gibi mi?

Evet. Daha somut bir örnek söyleyeyim: FETÖ’cüler Arnavutluk’ta cirit atıyor. Türkiye, FETÖ’nün orada çok etkin olmasından çok rahatsız. Türkiye, Arnavutluk devletinin FETÖ’yle ilişkisine veya FETÖ’nün bu ülkedeki etkinliğine ilişkin birçok uyarı yaptı ancak Arnavutluk şu ana kadar bu uyarıları yeterince dikkate almadı veya alamadı. 

“Bektaşi dergâhında Amerikan bayrağı asılmıştı”

-Bir Bektaşi ileri geleninin, yani Mondi’nin bazı devletlerin görevlileriyle görüşmesi, fotoğraf çektirmesi Bektaşi erkânına göre doğru bir hareket mi?

Bu asla kabul edilemez. 2011 senesinde Reşat Bardi’nin cenazesine gittiğimde bizzat gözlerimle gördüğüm bir şeyi söyleyeyim: Tiran’daki Dünya Bektaşi Merkezi adını verdikleri Bektaşi tekkesinde Arnavutluk bayrağının yanında Amerikan bayrağı vardı, gördüm. Biz asla böyle bir şey istemeyiz. Amerika’daki Bektaşi tekkesinde Amerikan bayrağının bulunması gayet normal ama Arnavutluk’ta neden bir Bektaşi tekkesine Amerikan bayrağı koyarlar? Düşünebiliyor musunuz, Hacıbektaş’taki dergâhta Amerikan bayrağı asılabilir mi? Olacak iş mi? Tamam, bunların yeteri kadar güçlü ordusu yok, istihbaratı yok, ekonomisi yok, ama bu türden dirsek temasları ve teslimiyetler de onaylanacak durumlar değil, bunun sonu olmaz. 

“ABD ve İsrail orada çok etkin”

-Tekkede Amerikan bayrağı varsa, bu Bektaşi devleti projesinin arkasında da ABD olamaz mı?

Amerika ve İsrail’in bu ülkede oldukça etkin olduğunu görüyoruz. Bu olayın arkasında da bunlar var mı konusu bizi büyük ölçüde düşündürüyor. Israil Cumhurbaşkanı’nın Edi Rama ile birkaç gün önce görüşmesi tesadüf olması mümkün mü?

“Bektaşilik siyaset yolu değildir”

-Bektaşilik siyasi bir yol mu?

Hayır. Bektaşiliğin siyasi konuda fikri vardır ama asla siyasi değildir. Asla maddi çıkarlar üzerine oluşan değil, gönül bağı ile birbirlerine inanmış insan topluluğudur. Haz Ali’nin Malik Ejder’, Mısır’a vali tayin ettiği zaman söylediği bir söz vardır. “Gittiğin yerde herkese adaletle davran çünkü orada göreceğin insanların bir kısmı sana dinde kardeştir; diğer kısmı ise yaratılışta eştir.” İşte bu zamanlar üstü ve tüm devlet başkanlarının göz önüne alması gereken bir kuraldır. Bektaşiler yaşamının merkezine bunu koyar, ağlayana gülmezler. 
Bir milletvekilinden duymuştum. Siyasette samimiyet de olmaz, samimiyetsizlik de olmaz. Mesela Mondi, Ramazan ayında iftara İsraillileri davet etmişti. 7 Ekim’deki HAMAS saldırısında Mondi İsrail’e başsağlığı mesajı gönderdi. Peki acaba Gazze’de yaşayanlara da üstlerine bomba yağan aç susuz ilaçsız inim inim inleyen masum kadınların çocuklara karşı bir girişimi olmuş mudur?
Bektaşi irfanı, hiç kimsenin burnunun bile kanamamasını istemeyi gerektirir. Din adamı İsrail’e başsağlığı yerine, insanı ayırmadan mesaj vermeli, taraf tutmamalı. Dünyada kan bitmeli, barış olmalı, insan hayatı değerlidir gibi birleştirici mesajlar vermek yerine İsrail’e başsağlığı diledi. İslam, barıştır; barıştan yana olması gerekiyordu. 

-Tiran’da bir Bektaşi devleti fikri, İsrail ve Amerika’nın bir projesiyse, bu durumda Vahhabilik riskini öne sürerek mi Arnavutluk devletine bu kararı aldırmış olabilirler?

Etkisi olabilir. Mutlaka böyledir demiyorum, çünkü delil yok. Gözlerimiz, denize düşen yılana sarılır misali, böyle bir olasılığın bulunduğunu düşündürebilir. Ama bu, diğer hatalarını örtmesi için yeterli bir sebep değil. 

-Bu projenin amacı Türkiye’nin Balkanlardaki ve Balkan Müslümanları üzerindeki etkinliğini, varlığını azaltmak, hatta yok etmek olabilir mi sizce?

Bunu biraz düşünmem lazım. 

-Olası bir Bektaşi devletinin etkinliği ne olacak?

Bu çok komik bir şey… Arnavutluk 3 milyondan az nüfusu olan, ekonomisi veya bir başka gücü olmayan, aşağı yukarı Konya büyüklüğünde bir yer. Ne üretti, ne yaptı da, kendi içinde bir küçücük yeri devlet haline getiriyor? Üretimi, ihracatı olacak, askeri olacak.. Ama bunlar yok. Bu devlet projesi başka bir şey, bir çeşit sembol. Acaba bu Bektaşi devleti yarın ne amaçla kullanılacak? Bunları bilmiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bunu düşünmesi lazım, bu bizi aşan bir şey. Biz siyaset bilmeyiz, sadece vatandaş hassasiyetiyle söylüyoruz bunları. 

-Devletimizin büyüklerine, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’a bu konuda bir mesajınız var mı?”

Sayın Cumhurbaşkanımıza buradan şu mesajı iletmemizde yarar olduğunu düşünüyorum.
Hacı Bektaş Veli’nin türbesi ve yaşadığı yer Türkiye’dedir. Bektaşiliğin Aleviliğin merkezi burasıdır. 
Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığımız kurulmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızdan, “Bektaşiliğin Merkezi Türkiye’dir” cümlesini Arnavutluk’a yüksek sesle söylemesini, Amerika’daki, Avrupa’daki ve Tüm dünyadaki Bektaşilerin de bu konuda nefes almasına vesile olması lütfunda bulunmasını özellikle istirham ederiz.

“FETÖ bir maşa”

-FETÖ Arnavutluk’ta çok etkin dediniz. FETÖ böyle bir Bektaşi devleti projesini kaşıyor olabilir mi?

E tabi FETÖ bir maşa, orada da haliyle maşa. Acaba FETÖ’den başka ne maşalar var, bunları da biz bilmiyoruz. Amerika ve emperyal devletler tüm dünyada kendi emellerini gerçekleştirmek için devamlı birtakım maşalar üretip kullanıyor. Bazı şeyleri söylerken elde deliller olması lazım ama genel gidişat, genel fotoğraf, duyduğumuz bazı ince sesler, insanda çağrışımla bir istifham oluşturuyor. 

“Dünyada bir tek dedebaba var, o da Haydar Ercan”

-Gelelim konunun Bektaşilik içindeki yerine… Bektaşilik kurallarına göre Arnavutluk’taki Bektaşiler de Türkiye’de bulunan ve seçilmiş dedebabaya bağlı değil midir?

Kesinlikle öyledir. Erkânımıza göre dünya üzerinde bir tek dedebaba vardır, o da şu anda Ali Haydar Ercan Dedebaba’dır. İki veya daha fazla dedebaba olamaz. Ama Arnavutluk’takiler dedebabalık iddiasındalar. Bu iddiaları geçersizdir. 

“Bedri Noyan Dedebaba icazetname verdi”

-Yakın zamana kadar Arnavutluk Bektaşileri Türkiye’deki dedebabaya bağlıydı, değil mi?

Öyleydi. Enver Hoca döneminden sonra bir özgürleşme alanı oluşunca Reşat Bardi Baba, 
Bedri Noyan Dedebaba’ya müracaat ederek halifebaba olmak, böylece Arnavutluk’ta baba yetiştirme ve icazetname (diploma) verme yetkisini kazanmak istiyor. Bedri Noyan Dedebaba bunu kabul edip Reşat Bardi’yi Türkiye’ye davet ediyor. İzmir’de yapılan bir tören ile halifebabalık icazetnamesi veriyor ve ona, ‘Sakın orada halifebaba olduğunu, buraya, bize olan gönül bağını unutma, orayı kendi içinde nasıl yönetiyorsan yönet’ diye talimat vermiş, o da tamam demiş. Ama buradan Arnavutluk’a gittikten bir süre sonra Reşad Bardi dedebabalığını ilan ediyor. Bu ilan bizim erkânımıza göre geçersizdir, hükmü yoktur. Çünkü kurala göre dedebabalığın hiçbir şartı yerine getirilmemiştir. Tabii, onu bu şekilde bir ilanda bulunmaya iten nedenlerin ne olduğunu siyasal baskıların varlığı hakkında bir şey söyleyemiyoruz şu anda. Biz daha sonra 2007 senesinde buradaki halifebabalarla gittik oraya. Reşat Bardi önce bizi kabul etmek istemedi. Sonra bir nazlı edayla geldi, ‘Sizin kisveleriniz nerede?’ diye sordu. Yani Bektaşi kıyafetlerinizi niye giymiyorsunuz diyor. Anlattık, Türkiye’de devrim yasaları var ve yasalarımıza saygılıyız. Biz o kıyafeti sokakta giymeyiz, yalnızca kendi meydanımızda dini ritüellerimiz sırasında giyeriz dedik. 

“Dedebaba Türkiye sınırlarından çıkarsa dedebabalığı düşer”

-Arnavutluk Bektaşileri, Bektaşiliğin merkezi Arnavutluk’tur iddiasında sanırım?

Tabii. Onların asıl iddiaları şu: Türkiye’de tekkeler açık değil. Siz de Bektaşi kıyafetleriyle sokakta dolaşamıyorsunuz, burada ise tekkemiz açık ve sokakta kıyafetimizle dolaşıyoruz,  dolayısıyla dünyada Bektaşiliğin merkezi burasıdır… Bitti. Asıl savundukları bu. Bir de Salih Niyazi Dedebaba Cumhuriyet’in ilk yıllarında Arnavutluk’a taşındı. Buradan hareketle, dedebaba neredeyse merkez oradadır diyorlar. Salih Niyazi Dedebaba Cumhuriyet’in ilk yıllarında, 1930’da Arnavutluk’a gidip yerleşiyor, 1941’de bazı iddialara göre İtalyanlar tarafından şehit ediliyor ve tekkenin avlusuna defnediliyor. O Hakk’a yürüyünce kendi aralarında yeni bir dedebaba seçtiler ama bu seçim Bektaşilik kurallarına aykırıydı. Bunları yaparken ve savunurken çok önemli tarihsel gerçekleri ve yolumuzun erkânını görmezden geliyorlar. Bir kere Bektaşilikte dedebaba, Türkiye sınırları dışına orada yaşamak amacıyla giderse dedebabalığı düşer ve halifebaba konumuna iner. Bu bir. İkincisi, Salih Niyazi Dedebaba, o zamanın Arnavutluk Kralı Zogo’ya, ‘Ben burada dedebabalık yapıyorum’ deyince kral, ‘Hayır, dedebabalığın merkezi Türkiye’dir, sen dedebaba değilsin, burada bu işi yapamazsın’ diyor. O da bunun üzerine, Türkiye’de yerine vekil bıraktığı Ali Naci Baykal Dedebaba’ya Osmanlıca bir mektup yazıp, ‘Ali Naci evladım, Kral Zogo benim burada dedebabalık yapmamı kabul etmedi, sen asaleten dedebaba olarak görev yap’ diyerek dedebabalığı ona devrediyor zaten. Bu mektup bile başlı başına bir kanıt ama o olmasaydı bile, Bektaşilik erkânına göre dedebabanın Türkiye sınırları içinde bulunması gerektiği, sınır dışına çıkarsa dedebabalığının düşeceği gerçeği bile tek başına onların iddiasını geçersiz kılıyor. 

“Tarikatın devleti olmaz”

-Bedri Noyan Dedebaba’nın ölümünden sonra 1990’larda Türkiye Bektaşiliğinin kendi içinde bir bölünme yaşanması, Arnavutluk Bektaşilerini kendi yollarını çizmeye itmiş olabilir mi?

Hiç alakası yok. O da değil. Onlar azınlık olmanın verdiği bir hassasiyete sahip, ona da saygı duymak lazım. 

-Arnavutluk Başbakanı Edi Rama geçenlerde Birleşmiş Milletler’de Bektaşi devletini kurmaya karar verdiklerini açıklarken, ilham kaynaklarının Rahibe Teresa olduğunu söyledi. 

Edi Rama yanılmıyorsam Hıristiyan. Sorunuzun bununla ilgisi olabilir. Hani bir yerden bir koku gelir, kokuyu alırsınız ama emin olamazsınız, şunun kokusu mu, bunun kokusu mu, tam anlayamazsınız. Bu olayda böyle bir durum var. 

-İslam’da bir tarikat, devlet iddiasında olabilir mi?

Olmaması lazım. Hele tarikat, hiç olmaz. İşin ruhuna aykırı bir şey. Bektaşi 72 millete bir gözüyle bakmak zorunda. İnsan ayırmaz; renk, dil, din, cinsiyet ayırmaz, ayıramaz. 

“Babalık icazetnamesinde devletin bekası için dua vardır”

-Peki, özelde Bektaşiliğin devlet iddiası var mı?

Hayır, ne münasebet? Asla böyle bir şey olamaz. Ne orada, ne Türkiye’de. Aksine, bir babaya icazetname, yani diploması verildiği zaman, o icazetnamedeki şartlardan birine göre, ‘Günün beş vaktinde devletin bekası için hayır dua etmek zorundasın’ denir. Şimdi böyle bir şart varsa, olay bizim için bitmiştir, tartışmayız. Devletin bekası bizim için her şeyden önemlidir. Arnavutluk devletinin bekası da değerlidir bizim için. Dünyadaki tüm devletler kendi toprakları ve kaynakları ile yetinip barış içinde birarada yaşamalıdır bize göre. Atatürk’ün söylediği “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözü gönülden desteklediğimiz, yaşamımızın merkezine aldığımız bir şiardır.

-Bu saydığınız kuralları içeren Bektaşilik erkânı ne zamandan beri var?

Bunun adı Balım Sultan Erkânnamesi’dir ve yaklaşık 550 yıldır vardır. Bu, yol 550 yıl önce kuruldu anlamına gelmez. Peygamberimizin Hz. Ali’ye aktardığı, onun da On İki İmamlar ve onlara gönülden bağlananlarla Ahmet Yesevi, Lokman Parende üzerinden Hacı Bektaş Veli’ye gelerek şekillenmiş, Balım Sultan ile sistematize edilmiş bir yoldur. Bektaşiliğin temel kuralları böylelikle belirlenmiştir. 

“Devlet kurma kararı Arnavutluk’un kararı değil”

-Arnavutluk’un devlet olarak bir Bektaşi Vatikan’ı kurmaktaki amacı, çıkarı ne olabilir sizce?

Arnavutluk’un serbest iradesi var mı acaba? Bir ülkenin alt yapısı, ekonomisi, ordusu güçlü değilse, güçlü olanlara boğun eğmek zorunda kalır. Hepi topu iki üç milyonluk bir ülke. Devlet gücü zayıf olunca, başka güçlü iradeler gelip sizi her türlü yönetir. Yani devlet kurma kararını onlar değil başkaları almış olmalı. 

“Mondi halife olmadan dedebabalık iddia ediyor”

-Şu anda Baba Mondi Bektaşilik hiyerarşisi içinde, tam olarak nerede?

Kendisi kendisini dedebaba ilan ediyor ama bir insanın dedebaba olması için, onun bir alt mertebesi olan halifebaba olması lazım önce. Mondi bir kere halifebaba değil. Nasıl dedebaba olsun? Askeriyede yüzbaşı olmadan general olunur mu? Mondi daha yüzbaşı olmadı ki general olsun. Bilmem anlatabildim mi? O kendisinin general olduğunu iddia ediyor veya ettiriliyor. Bu da, o ülkedeki siyasi hesapların, baskıların veya devletin başka dengelerinin sonucu olabilir; arkasındaki şey ne ise artık. Kendisi bütün dünya Bektaşilerinin temsil makamı olduğunu iddia ediyor ama Türkiye Bektaşileri olarak bu oldu bittiyi kabul etmiyoruz, tanımıyoruz, yok hükmünde sayıyoruz. Bu görüş Türkiye Bektaşileri olarak, yani dünya Bektaşiliğinin en yüksek makamı olan dedebabalık makamının görüşü ve kararıdır. Bu olay ortaya çıktığında Dedebabamız Haydar Ercan, bir beyanat yazmamızı buyurdular. Yazıp açıkladık kamuoyuna. Dolayısıyla Arnavutluk’takiler ve Mondi’nin bu yaptıklarına üzülüyoruz, keşke bu hatayı yapmasaydı. 

“Mondi’nin yaptıkları erkâna aykırı”

-Dünya Bektaşilerinin başı, Babagân koldan bir dedebaba olan Haydar Ercan Dedebaba. Bektaşi Vatikan’ı kurma gibi erkâna aykırı böyle bir girişime karşı dedebabalık makamı, Baba Mondi’ye ya da o girişimde yer alan Bektaşilere yönelik bir tedbir, bir tenzil, bir aforoz ya da başka bir şey düşünür mü?

Bu, evet, erkâna aykırı. Bir kere biz Mondi’nin dedebabalığını kabul etmiyoruz. Halifebaba bile değil. Kendi ilanıyladır bu, erkânın dışındadır. Kendisini dedebaba olarak ilan etmesi erkâna göre değildir, aykırıdır. Kendi başına, hele ki böyle siyasallaşıp da, ‘Ben dünyanın lideriyim’ filan dediğinde cevap vermek zorunda kaldık. Yoksa daha önce karışmıyorduk, kendi başına ne yapıyorsa yapsın deyip, işte orada bir ışığı, bir ateşi söndürmemeye çalışıyor diye hoş bakma eğilimindeydik, idare etmeye çalışıyorduk. Ama şimdi, ‘Burada bir Bektaşi devleti olacak, ben de dünya Bektaşiliğinin lideriyim’ bilmem ne deyince, Bektaşiliğin de inanç olarak adı kullanıldığı için, bu bizi rahatsız etti. Yoksa kendi yağıyla kavrulsa, kimse bir şey demezdi. Kaldı ki onunla defalarca bir araya gelmişliğimiz, aynı sofrada oturmuşluğumuz var. Onların eksiklerine rağmen bir gönül bağımız var, ama bu gönül bağını böyle siyasi işlere alet edip, herkesin üzerinde otorite olduğunu savunmaya başladığında, biz bir dakika deyip kendi duruşumuzu, kendi fikrimizi, kendi kimliğimizi ve kuralları hatırlatmak zorunda kaldık. 

“Bektaşi devleti bize göre yok hükmünde”

-Diyelim Tiran’da bir Bektaşi devleti ilan edildi, böyle bir durumda burada dedebabalık makamı nasıl bir hareket tarzı düşünür?

Bizi hiç ilgilendirmez, herhangi birinin bir şey yapması gibi olur. Kabul etmeyiz. Bize göre yok hükmündedir. 

-Konunun iki boyutu var: Biri dini yönü, ki bu Bektaşiliği ilgilendiriyor. Diğeri de devletlerarası boyutu ki, bu da Türkiye devletini ilgilendiriyor. Bu konuda Dedebabalık makamı devlete nasıl yardımda bulunabilir?

Ona Türkiye Cumhuriyeti devleti karar verecek, bizim ona karışmak haddimize düşmez. Ama biz, ülkemize gelecek an ufak bir zararı asla kabul edemeyiz. Bu konuda milli hassasiyetlerimiz had safhadadır.

-Günümüzde Bektaşi nüfusu Türkiye’de mi daha çok, Arnavutluk’ta mı?

Elbette Türkiye’de çok daha fazla. Tartışmasız. 

“Türkiye’yi Balkanlar’dan kuşatma hamlesi”

-Bu olayda bir, Türkiye’yi Balkanlar yönünden çevirme, kuşatma hamlesi var sayılabilir mi?

Bu her zaman vardı, bunda da var elbet. Son yıllarda dünyanın her yerinde işte özgürlük getirme, Arap Baharı, demokrasi getirme diye başlatılıp sonra felaketle ve işgallerle sonuçlanan birçok Amerikan projesi gördük. Kaldı ki Amerika’nın Balkanlar’da çok sayıda askeri üssü var. Bu da o çerçevede hayata geçirilen, kullanılan bir proje gibi ama fotoğraf şu aşamada ne değil henüz. 

-Geçen hafta İsrail Cumhurbaşkanı Herzog Arnavutluk’u ziyaret etti. Edi Rama’nın Bektaşi devleti açıklaması da bu ziyaretin hemen ertesine denk geldi. Sizce bu bir tesadüf mü?

Devlet geleneğinde tesadüf olmaz. Bunların hepsi önceden planlanmıştır. Hatta bir şey okumuştum geçenlerde; Mondi 2018 yılında Türkiye’den bir akademisyene, ‘İleride burada Vatikan gibi bir şey düşünüyoruz’ demiş. Önceden planlandığı açık.