Gelişen teknoloji ve dijitalleşen dünya, bireyleri giderek daha fazla bireyselleştirirken, yalnızlık da büyük bir toplumsal sorun haline geliyor. Bu soruna çözüm sunmak isteyen teknoloji şirketleri, yapay zeka destekli "robot-eş" ya da "robot-partner" kavramlarını geliştirerek yeni bir pazar oluşturuyor. Ancak uzmanlar, bu gelişmenin etik, demografik ve sosyo-kültürel açıdan ciddi riskler barındırdığı konusunda uyarıyor.

Üniversitelerin ve bilim insanlarının da gündeminde olan bu yeni olgu, "dijiseksüelite" olarak adlandırılıyor. Bu kavram, yapay zeka destekli robotlarla duygusal ve fiziksel ilişkiler kurmayı tanımlıyor.

Musk’tan X açıklaması: Siber saldırı altındayız Musk’tan X açıklaması: Siber saldırı altındayız

Ünlü sosyolog Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, teknolojik gelişimin yalnızlığı artırdığını ve insan ilişkilerini zayıflattığını belirterek, "Modern toplumda bireyler arasındaki bağlar günden güne kopuyor. Aile kavramı zayıflarken, insanlar sosyal boşluğunu doldurmak için teknolojiye yöneliyor," ifadelerini kullandı.

TEK  BAŞINA YAŞAMAK ARTIK DAHA CAZİP

Toplumsal normlardaki değişimler, "solo yaşam" olarak adlandırılan tek kişilik hane modelini daha yaygın hale getirdi. Artan yalnızlıkla birlikte bireylerin sosyal bağları koparken, teknoloji şirketleri bu boşluğu doldurmak için insana benzer robotlar tasarlamaya başladı. Yapay zeka destekli "robot-eş" modelleri, insan davranışlarını taklit edebiliyor, duygu ve değerlere yanıt verebiliyor.

ROBOT EŞLER TEHLİKE Mİ?

Günümüzdeki gelişmiş yapay zeka teknolojileri, insana benzer şekilde tasarlanan "robot-eş" modellerinin duygu ve davranışları taklit etmesini sağlıyor. Ancak uzmanlara göre, bu robotlar insan ilişkilerindeki gerçek bağ ve duyguların yerini tutamaz. Prof. Dr. Süleymanlı, "Robotlar, itaatkar, sabit yaşta kalan ve sahibinin her isteğini yerine getirebilen varlıklar olarak geliştiriliyor. Fakat insani ilişkilerde en önemli unsur olan duygusal derinlik ve empatiyi sunamıyorlar," dedi.

Ayrıca, yapay zeka destekli bu robotlarla insanların kurduğu bağların, uzun vadede bireylerin zihinsel ve psikolojik sağlığını nasıl etkileyeceği sorusu da endişeyle karşılanıyor. Yapılan araştırmalar, insanların bu robotlarla gerçek insanlardan daha güçlü bir duygusal bağ hissettiklerini ortaya koyuyor.

ROBOTLARLA YAŞAM TOPLUMU NASIL DEĞİŞTİRECEK

Teknolojinin aile yapısına etkisi konusunda da uyarılarda bulunan Prof. Dr. Süleymanlı, şu soruları gündeme getirdi: "Bu robotlarla kurulan ilişkiler insanlığın geleceğini nasıl etkileyecek? Robotlar bir ailenin yerine geçebilir mi? Yoksa gelecekte robot çocuklar da üretilecek mi?" Bu sorular, hem etik hem de sosyal açıdan derin tartışmalara neden oluyor.

YAPAY ZEKAYA BAĞIMLI HALE GELİYORUZ

Gelişen teknolojiye bağımlılığın arttığına da dikkat çeken Prof. Dr. Süleymanlı, "Bilgisayarlar ve akıllı telefonlar zaman içinde vazgeçilmez hale geldi. Bugün insanlığın büyük bir kısmı bu cihazlara psikolojik olarak bağımlı oldu. Aynı durum yakın gelecekte robotlarla da yaşanabilir. İnsanlar, sosyal ilişkilerden kaçarak yapay zeka ile daha fazla zaman geçirmeye başlayabilir," dedi.

AİLE KURUMU RİSK ALTINDA

Yapay zeka destekli robotlarla kurulan ilişkilerin uzun vadede insanlığın geleceğini tehdit edebileceğine vurgu yapan Prof. Dr. Süleymanlı, "Aile kurumunun korunması, sosyal bağların güçlendirilmesi için sivil toplum kuruluşları ve devlet politikalarının bu konuda çalışma yapması gerekiyor. Aksi halde teknolojik gelişmelere bağlı olarak insanoğlu, yalnızlığın pençesine daha da düşecektir," dedi.

Dijital dünya ve yapay zeka gelişmeleri, insan ilişkilerinin geleceğini yeniden şekillendirirken, bu gelişmelere karşı alınması gereken etik ve hukuki tedbirler şimdiden tartışma konusu olmaya devam ediyor.