Özel Haber

X’in kırıntı habercileri

Sayıları yüzü bulan, takipçi sayıları ve aldıkları etkileşimlerle geleneksel medya kuruluşlarını geride bırakan künyesiz haber sayfaları bir çok riski ve etik açıdan sorunları beraberinde getiriyor. Prof. Dr. Süleyman İrvan bu sayfalarla ilgili Samimi Haber’e konuştu.

Abone Ol

ERCAN KÜÇÜK - HABER MERKEZİ

Başta Twitter (X) olmak üzere sosyal medyada trollük ya da sahte isimlerle hesap açmak birçok insanın tercih ettiği bir durum. Kullanıcılar bilgilerini gizleyerek istediklerini yazabiliyor, istedikleri kurumlara veya kişilere istedikleri şekilde yorumlar yapabiliyor. Sosyal medyadaki bu yöntemi en çok kullananların başında kendilerini haberci, gazeteci olarak tanıtan hesaplar geliyor. Sağdan soldan aldıkları haberleri, kaynak dahi göstermeden paylaşan bu hesaplar zaman zaman milyonlarca etkileşim alabiliyorlar. Herhangi bir resmiyeti olmayan bu hesapların künyeleri ve internet siteleri bile mevcut değil. Kimlerin yönettiğinin bilinmediği bu hesaplar hem gazetecilik meslek etiğine aykırı davranıyorlar hem de dezenformasyona sebep olabiliyorlar.

İktidara ya da muhalefete yönelik yayınlar yapan bu türde künyesiz, kadrosuz, sahipsiz sözde haber hesaplarını ‘Kırıncı habercilik’ olarak tanımlayan Üsküdar Üniversitesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, bu hesapların etkileşim almak amacıyla yanlış haberleri dahi bilerek paylaştıklarını vurguladı. Bu hesapların başka gazetecilerin yaptığı haberleri kendi haberleri gibi paylaştıklarına dikkat çeken İrvan, manipülasyon uyarısı da yaptı. İrvan şunları söyledi:

“Bunlar haberin bütününü değil de kırıntısını, parçasını 1-2 cümleyle alıp aktarıyorlar. Haberi tamamen almıyorlar. Bugün şu oldu bu oldu gibi daha duyuru şeklinde geçiyorlar. Bunların bazıları milyon takipçili hesaplar aslında. Bunlar kendilerini gazeteci olarak da tanıttıkları için öncelikle haberci formatında, gazetecilik kimliği altında yapıyorlarsa gazetecilik ilkelerine uygun hareket etmeleri lazım.

Sayıları yüze yaklaşan sözde haber hesapları

Başkalarının videolarını kendi yapmış gibi kendileri çekmişler gibi paylaşabiliyorlar. Bir satırla haber aktarmaktan çok daha vahim bir durum, çünkü başkalarının emeği aslında bu. Sahada muhabirlerin çektiği görüntüleri bunlar alıp kendi hesaplarından paylaşıyorlar. Link de vermedikleri için dolayısıyla kaynağını da aslında göremiyorsunuz.  

Bir başka sorun sizin da bunların kim olduğu belli değil. Bu hesabın sahibi kim, bir şey olduğunda kim muhatap alınacak, sorumlusu kimdir? Herhangi bir haber sitesi olmadığı için o konuda da ciddi anlamda sorun var. Ama buna rağmen sayıları yüzlere yaklaşan hesaplar. 

Öncelikle kimlik meselesi ciddi bir sorun. Ondan sonra etik anlamda da başkalarının emeğini alarak çalışıyorlar. Masa başında muhabirlerin ürettiği haberleri alıp paylaşıyorlar. Hatta onlardan daha çok muhtemelen kişiye de ulaştırıyorlar bunları. Daha çok gelir elde ediyorlar. 

Üçüncü sorun olarak bunların işbirliği adı altında paralı paylaşımlar yapmaları. En büyük sıkıntı bence orada. Gazetecilikte bu tür içerik bir paylaşmak, paralı reklam amaçlı içerik paylaşmak etik açıdan yanlış. Ama bunların herhangi bir etik kaygısı olmadığı için aslında her şeyi yapabiliyorlar.

Kimin kime yakın olduğunu açıkçası kestirmek çok kolay değil. Açıkçası orada deklare edilmiş açıklanmış bir şey olmadığı için, manipülasyon yapılıyorsa bile onu tespit etmek çok kolay değil. Seçim dönemlerinde tehlikeli olabilir bu tür hesaplar. Manipülatif içerikler paylaşabilirler, en azından kamuoyunun dikkatini başka yönlere çekmek için.”

Meslek örgütleri yeni ilkeler geliştirmeli

Prof. Dr. İrfan bu tür hesapların gazetecilik örgütleri tarafından tartışılmasını ve standartlarının belirlenmesi gerektiğini de vurguladı:

“Gazetecilik örgütlerinin bunları gündemlerine almaları lazım. Bu hesaplarla ilgili bugüne kadar herhangi bir açıklama yapmadılar enteresan biçimde. O kadar yüksek takipçili hesaplar olmalarına rağmen. Bu hesaplardan bazılarının sahipleri gözaltına falan alındı paylaşımlarından dolayı. TGC o zaman onlara ilişkin açıklama yaptı aslında. Ama bunlar gazeteci mi değil mi, gazeteci ise bunları nasıl sınıflandırmak lazım. Bunların etik ilkelere uymalarını nasıl sağlamak lazım gibi çalışma da yapmak lazım aslında. Burada ciddi anlamda o tür sorunlar da var. Biraz manipülatif olabilirler elbette. Ama bunu tespit etmek ve ifşa etmek falan kimin görevi olacak?

Türkiye'de ben gazetecilik açısından iki konuda ciddi anlamda sorun görüyorum. Biri sokak röportajları, diğeri bu hesaplar. Bunlar çok melez işler. Çok ortada kalan, tam gazetecilik diyemeyeceğimiz ama gazetecilik iddiasını taşıyan şeyler aynı zamanda. 

Bunlar sonuçta yeni medyanın ortaya çıkardığı gazetecilik pratikleri diye düşünüyorum ben. Biraz o çerçevede de değerlendirmek lazım. Belki bunlara ilişkin yeni ilkeler geliştirmek lazım.”

Gazetecilik örgütleri belki bunlara yönelik de çağrı yapabilir. Gazetecilik yapıyorsanız etik ilkelere uygun paylaşımlar yapın, başkalarının paylaşımlarını alırken kaynak verin vs.”

Bak-geç haberciliği

Bu künyesiz sözde haber hesaplarının, bak-geç haberciliği yaptığını vurgulayan İrvan, kendi öğrencileri arasında da bu alanı tercih edenlerin olduğunu belirtti:

“Apple Watch ilk çıktığında haber duyurusu geçen bir şeydi aslında. O zaman bir arkadaşım bunlarla ilgili mesela İngilizce terminolojide ‘glass journalism’ kavramı kullanıyordu. Ben o zaman buna bak-geç gazeteciliği olarak adlandırılabilir dedim. Bu hesapların yaptığı tam anlamıyla yeni nesil okur kitlesinin ihtiyaçlarına karşılık veriyor. Yeni neslin haberleri ayrıntılı okumak gibi bir şeyi yok genelde. Bu hesapların bu kadar popüler olmasının nedeni bence bu. Böyle bir okur kitlesi var. Okur kitlesinin beklentilerine uygun içerik üreten şeyler var. Üstelik maliyetsiz, masa başında yapabiliyorsunuz bu işi. Bir şey çok kişiye ulaşabiliyorsunuz üstelik. Çok para kazanabiliyorsunuz. Yeni medya ortamının yarattığı bir yeni durum aslında bu. Benim öğrencilerimden bir kısmı da bu alana doğru yöneliyor. Önemli olan burada toplumu bilgilendirme işlevini nasıl yerine getiriyor?”

Dertleri doğru haber değil etkileşim

Prof. Dr. İrvan, bu sayfaların amaçlarının gazetecilik yapmaktan öte etkileşim kasmak olduğu ve etkileşim için yanlış haberleri bile bilerek paylaştıklarına da dikkat çekti:

“Bunlarda bir haber ne kadar yanlışsa o kadar iyi. Aslında yanlış haber daha çok, daha çok yayılıyor. Aslında bunlar bilerek isteyerek o yanlış haberleri paylaşmaya devam ediyorlar. Ben birkaç tanesini de uyarmıştım. Ama onların derdi doğru haber paylaşalım değil. Onlar daha çok nasıl etkileşim alırız, nasıl insanlar daha çok tepki verir kaygısında oldukları için. Çünkü onlara yapılacak her eleştiri aslında onların etkileşimlerini artırıyor. ‘Bunu niye paylaştınız bu yanlış’ demeniz bile onların aslında hoşuna gidiyor. Çünkü etkileşim. O anlamda onların derdi doğru gazetecilik yapalım değil. Onların derdi nasıl daha çok etkileşim alırız? Bunun yolu da aslında doğru haberleri paylaşmaktan geçmiyor. Zaten doğru haberler çok etkileşim almıyor maalesef. Haber ne kadar yanlışsa o kadar çok etkileşim alıyor. O yüzden yanlış haberler daha çok paylaşılıyor. Hatta bu konuda yapılan araştırmalar da var. Yanlış haber doğru haberden çok daha hızlı biçimde dünyayı dolaşıyor. Dolayısıyla Türkiye'de de çok bariz. En çok yorum yapılan haberler en yanlış haberler. 

İnsanlar onlara yorum yapmayı seviyor aslında. ‘Sen ne güzel doğru haber yapmışsın’ diyeni ben görmedim.”