Ercan Çankaya - Haber Merkezi

Sahipsiz hayvanlara yönelik düzenlemeler içeren Hayvanları Koruma Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin TBMM Başkanlığı'na sunulmasının ardından tartışmalar sürüyor. Tartışmaların odağında ise hayvanların uyutulmasını içeren madde yer alıyor. Hayvanseverler bunun yerine rehabilite ve kısırlaştırmayı savunurken Hayırsız Ada katliamı da gündemdeki yerini koruyor.

Tarihimizin en büyük köpek katliamlarından biri olan Hayırsız Ada’daki katliam 1910’da gerçekleşti.

20’nci Yüzyılı sürekli birbirini tekrar eden tartışmalarla geçiren ülkemiz, 21’inci Yüzyılı da benzer tartışmalarla geçirecek gibi duruyor.

Bilindiği gibi 20’nci yüzyılın ilk çeyreği Türk halkı için pek çok ulusun tarihinde kolay kolay şahit olamayacakları trajedilerle geçen bir dönem olmuştu.

1911’de Trablusgarp Harbi’yle başlayan savaşlar dizisi neredeyse hiç aralıksız olarak Eylül 1922’ye kadar devam etmiş; bu savaşlar sonunda Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış ve Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu.

İstanbul, özellikle Balkan Savaşları döneminde yüzlerce yıllık yurtlarını terk ederek İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Balkan muhacirlerinin göç dalgasıyla da sarsılmıştı. Daha sonra Mütareke Devri’nde bir işgale maruz kalmıştı.

Tüm bu olayların arefesinde, İstanbul’un hafızasında en az sonraki olaylar kadar yer edecek bir facia yaşanmıştı.

Tarihi kalede 700 yıllık tuvalet bulundu Tarihi kalede 700 yıllık tuvalet bulundu

3 Haziran 1910: Kara bir gün…

Sivri Ada ya da daha sonraki adıyla Hayırsız Ada’da 1910’da gerçekleşen köpek katliamı tarihimizin en büyük köpek katliamlardan biridir.

Bu insafsız katliamın başlangıç tarihiyse 3 Haziran 1910’dur. İstanbullular o güne kadar bu ölçüde bir köpek katliamına şahit olmamıştı.

Öte yandan Avrupa’da kozmetik ve kimya sanayinde kullanılmak için sokaklardaki canlar toplanmaya başlanmıştı. Avrupa’da sokaklarda tek bir can kalmamıştı. Bu süreçte Osmanlı İmparatorluğu’na bir teklif geldi. Fransızların getirdiği öneride “İstanbul’daki sokak köpeklerini toplatın, bize satın” deniyordu. Ancak böyle bir şeye alışkın olmayan İstanbul halkı direnmiş, köpekleri vermemişti.

Fransızlara satmak için serserilere köpek toplatıldı

Her köpeğin kendi sokağının bir sakini gibi olduğu İstanbul’da bu katliam için halktan destek bulunamayınca iş serserilere havale edildi.

Toplama sürerken halk isyan etti. Gemiyle Fransa’ya gönderilmek üzere Tophane'de bekletilen binlerce köpeği baskın yaparak kurtardı.

Fransa’yla bir anlaşma yapan hükümet bu işten vazgeçmedi, sokak köpekleri daha organize bir şekilde yeniden toplatıldı.

Askerler halka karşı köpeklere bekçi yapıldı

80 bin köpek yeniden toplatıldı ve Tophane’de bekletilmeye başlandı. Ancak halkın yine köpekleri kurtarmaması için bu sefer başlarına asker dikildi.

Fransa’dan bir türlü yükleme talimatı gelmeyince köpeklerin beslenmesi ve bakımı sorun olmaya başlamıştı. Fransızlardan beklenen yanıt gelmeyince hükümet köpeklerin fiyatını indirdi, sonra bedavaya vermeye bile razı oldu ama Fransa'dan yine çıt çıkmadı. Köpekleri artık Tophane’de bekletme olanağı kalmamıştı. Kentten uzak bir yer, Sivri Ada seçildi. 80 bin köpek Sivri Ada’ya nakledildi. Köpeklere burada bir süre daha bakıldı. Bu süreçte Fransızlar anlaşmayı feshedince canlar kaderine terk edildi. Halk bir süre yiyecek taşıdı ama bir süre sonra artık bu da imkânsız bir hale geldi.

Hayırsız Ada Köpek

Anadolu Yakası sahilleri köpek çığlıklarıyla inledi

Köpekler, ulaşabilecekleri suyun bile olmadığı boş bir adada açlıktan ve susuzluktan can verdiler. Anadolu Yakası sahilleri günlerce köpek çığlıklarıyla inledi.

Ölümler başlayınca Anadolu Yakası sahilinde kokudan durulmaz hale gelmişti. Evlerini boşaltıp başka yerlere göçenler oldu. Halk 1912’deki yüzlerce kişinin can verdiği İstanbul Depremi’ni ve daha sonraki trajedileri köpeklerin lanetine bağladı. Bugün hâlâ resmi kayıtlarda Sivri Ada olarak geçen adanın adı da Hayırsız Ada oldu.

Hayırsız Ada

Emri kim vermişti?

İttihat ve Terakki Partisi’nin ülkenin yönetiminde olduğu ve bu partinin Enver ve Cemal Paşa’yla birlikte en önde gelen 3 liderinden biri olan Talat Paşa’nın Dahiliye Nazırlığı (İçişleri Bakanlığı) döneminde gerçekleşen bu katliam, yıllarca emri verenlerin üzerinde kara bir leke olarak kaldı.

Talat Paşa

Editör: Ercan Çankaya