HİCRAN KIVANÇ / HABER ANALİZ

Ortadoğu’da planlanan yeni dünya düzeni, “Aksa Tufanı” ile bozuldu. Yıllardır hazırlanılan gebelik erken doğum sancısına yakalandı. Tüm tarafları saran sürprizin telaşı, planları boşa çıkardı. Velayet iddia eden en güçlü taraf ise isim bile koyamadı. Oysa adını koymak haktı. Öte yandan hak verilmez, alınırdı. Peki bu hakkı yerine getirenler nasıl yaptı? 

Netanyahu değiştirmek istiyor 

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu 7 Ekim 2023'ün yıldönümüne denk gelen gün düzenlenen kabine toplantısında, Gazze'de işledikleri soykırım saldırılarına verdiği “Savaş Kılıçları" ismini değiştirmek istediğini açıkladı. 

Gazze’deki soykırımı Lübnan’da işlediği katliamlarla devam ettiren Netanyahu, her iki cephede aldığı ağır yenilgileri örtmenin yolunu, savaşın adını “Savaş Kılıçları”ndan "Diriliş Savaşı"na değiştirmekte buldu. 

Gazze'de HAMAS'ın yok edilmesi, esirlerin geri getirilmesi ve tam zafer hedeflerini gerçekleştiremeyen İsrail, Hizbullah’ı yok etme hedefiyle yöneldiği Lübnan’da ise rejimi değiştirme hedefini açıkladı.  

İsrail basınının aktardığı kulis bilgilerine göre, kabinede bazı bakanlar, Netanyahu’nun karar verdiği “Diriliş Savaşı” ismine, İsrail'in 1948'te kuruluşundaki bağımsızlık savaşını hatırlatacağı gerekçesiyle karşı çıktı. 

İsrail kamuoyunda bu isim tartışmaları sürerken, İran’ın gerçekleştirdiği “Sadık Vaat-2” operasyonuna karşı beklenen yanıtla bu isim koyma sorununun çözülmesi de hedeflerin arasında. 

Çünkü İran’a verilecek yanıt, kelimenin tam anlamıyla 7 Ekim’de ölen İsrail mitinin diriltilmesi olacak. 

İran’ın sabrı taştı

1 Ekim akşamı 200’den fazla hipersonik balistik füzeyle İsrail’in askeri noktalarını hedef alan İran, operasyonun adını "Sadık Vaat-2" olarak isimlendirdi. 

‘Doğru söz, gerçek vaat’ gibi geniş anlamlara sahip "Sadık Vaat" ile İran, Nisan ayında İsrail'in Şam'daki konsolosluk binasını bombalamasına karşı SİHA ve balistik füzelerle, tehditlerinin içi boş slogan olmadığını göstermiş oldu. 

İsrail’in saldırılarına ve suikastlarına devam etmesi “Sadık Vaat-2”yi gerekli kıldı. Tahran’da HAMAS Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye suikastı, Beyrut’ta Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ve birçok Devrim Muhafızları Ordusu komutanının öldürülmesi İran’ı, daha şiddetli bir yanıt vermek durumunda bıraktı. 

İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, operasyonda planladıkları “tüm hedeflere” ulaştıklarını açıkladı. 

Silahlar ‘ati’den, isim ‘mazi’den 

Soğuk Savaş döneminden kalma silah teknolojisi değişti. Sahada yapay zekadan balistik füzelere, askerî uydulardan casus uydulara kadar değişen çeşitlilikle en modern silahlar kullanılır oldu. Ancak 21. yy savaş konseptleriyle kabiliyetlerini sergileyen ülkeler bu savaşlara halkların aşina olduğu isimler vermekten vazgeçmedi. 

Psikolojik savaşın bir boyutu da savaşa isimler vermek

Uzmanlar, tarafların operasyonlara verdikleri isimleri psikolojik bir unsur olarak kullandığını belirtirken, verilen adlarda dini boyutun ağır bastığına dikkat çekiyor. 

Filistin direnişi, İsrail’e karşı verdiği mücadele tarihinde; hakla batılın mücadelesi anlamına gelen “Furkan”, Ebabil kuşlarının attığı taşları hatırlattığı için 'Siccil' gibi isimlerle kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Peygamber’in sünnetinden ilham aldı. 

İsrail’in seçtiği isimlerde ise dinin yanı sıra; doğa olayları "Yaz Yağmurları" (2006) "Bulut Sütunu” ve "Solomon Operasyonu" (1991) gibi İncil'deki kavramlar dünyasından da yararlanıldığı görüldü. 

Ayrıca insana cesaret veren duyguları harekete geçirecek kelimeler, örneğin; "Demir Kılıçlar" adı, 2008'de Gazze Şeridi'ne yönelik gerçekleştirilen “Dökme Kurşun Operasyonu” isminde olduğu gibi bir ciddiyet ve kahramanlık duygusu uyandırma amacı olarak kullanıldı.  

İsrail’in isim seçme şeklini anlama

Bu konuda, 2010 yılında Bar Ilan Üniversitesi'nden Dr. Dalia Gabrieli-Nuri’nin “IDF’in Operasyonlar ve Savaşlar İçin İsim Seçme Şekli” üzerine yaptığı araştırma, isim seçiminde hiçbir tesadüfün olmadığını ve her ismin kendi içinde açık ve gizli hedefler kodladığını gösteriyor. 

Gabrieli-Nuri, savaşın adını seçerken amaçlardan birini, savaşın can kaybı, altyapı ve çevrenin tahrip edilmesi gibi zor yönlerini gizlemek olduğunu belirtiyor. Diğer bir amacınsa ahlaki şüpheleri susturmak ve zor soruları hafifletmek olduğunu vurguluyor.  

Dr. Nuri araştırmasının sonuç kısmında, bir savaşın adının halk tarafından başarı ya da başarısızlık olarak algılanma şeklini etkileme gücüne sahip olduğuna dikkat çekiyor. Bu anlamda, "Gazap Üzümleri" gibi belirsiz anlamlara sahip isimlerin yüksek beklentiler yaratmayacağını ve dolayısıyla barışın boyutlarını da en aza indireceğini belirtiyor. Ona göre, “Celile'de barış ve huzur sağlandı mı, sağlanmadı mı?” İsim net bir hedefe işaret etmeli, neyin vurgulandığı ve neyin gizlendiğini halk fark edebilmeli. 

Adını koyan savaşı kazanır

Mirasını gelecek nesline benzetme yaparak kalıplar halinde aktarmayı kolaylaştırdığını keşfeden insanoğlu, aylar ya da yıllar sürecek savaşlarda tek kelime ile psikolojik üstünlüğü kazanmanın önemini yüzyıllar önce keşfetmişti. 

Taraflar bu yolla halklarına, iletilen bilgiyi düşünmeyi, savaşın sebebini kavramayı ve süreci anlamlandırmayı vb. kolaylaştırmayı amaçladı. Çünkü adını koymak, onun, üzerinde uzlaşılmış bir anlama ve sınırlara sahip olması demekti.

Dolayısıyla eğer ismi eksik veya yanlış olarak konursa, amaçlananın aksine düşmanın da kullandığı aynı silahı kendine doğrultmak olacaktı. 

İsrail bir gazeteciyi daha öldürdü! İsrail bir gazeteciyi daha öldürdü!

7 Ekim’de “İsrail” vuruldu 

7 Ekim Aksa Tufanı, “güçlü olmanın yeterli olmadığını” ve kelime seçiminin, savaş için doğru silah seçimi kadar önemli olduğunu gösteren son örnek oldu. 

Bir savaşa isim bulmanın, bir söz savaşı, hatta zihin savaşı olduğu görüldü.  

İsrail’in bugün düzeltmeye çalıştığı imajı artık yayıldı ve 7 Ekim, Netanyahu Hükümeti’nin seçimleriyle yaptığı acıyı, kaybı ve aşağılanmayı zihinlere kazıdı. 

Bu yüzden Netanyahu, 1500’den fazla İsraillinin öldüğü, binlercesinin yaralandığı saldırılara karşı, “Savaş Kılıçları ya da Demir Kılıçlar” diyerek başlattığı savaşının adını daha ilk aylarda değiştirme fikrini açıkladı.

Ancak dünyanın gözü önünde işlediği sivil katliamlar, yerleşimcilere yönelik artan nefrete ve İsraillileri de Netanyahu’nun teklifini tartışma ve şüpheyle karşılamasına, liderliğine yönelik tepkisine sebep oldu.  

İsrail basını, o günlerde Netanyahu’nun savaşın adını değiştirmek istediğini aktardığı haberlerinde; “Neden önemli? Savaşın bu aşamasında, henüz sona ermemişken isim değişikliği gerçekten en gerekli ve önemli eylem midir?” şeklinde sorularla eleştirdi. 

Netanyahu böylelikle büyük bir psikolojik-politik güçle yüklü anlam içeren savaş adını değiştirme hedefini de gerçekleştirmede başarısız oldu.

Editör: Elif Erbay