HABER, FOTOĞRAF VE GÖRÜNTÜLER: ALİŞAN HAYIRLI

Kahramanımızın adı Hüseyin Dulkadir… İstanbul’daki rahat hayatını ve işyerini terk edip, memleketi baba ocağı Doğanşehir’in Sürgü kasabasına döndü ve bomboş tarlasını işleyip böğürtlen bahçesi yaptı. 

Yöre halkını böğürtlenle tanıştırmanın yanında, geçimini de eşi Emine Hanım’la birlikte böğürtlenden yapıp sattığı ürünlerden sağlıyor.

Böğürtlen

Böğürtlen yetiştiriciliği az rastlanan bir uğraş. Hele ki yabani böğürtlenlerin sadece dikenli çalılar şeklinde algılanıp dışlandığı Anadolu’nun derinliklerinde bu işi meslek edinmek, ancak Hüseyin Dulkadir ve Emine Hanım gibi irfan sahibi bir ailenin aklına gelirdi. Bu haliyle buradaki böğürtlen yetiştiriciliği eşine az rastlanır bir uğraş. Hüseyin ve Emine Dulkadir, 4-5 yıl önce büyük kentin yapay ve sağlıksız konforunu bırakıp köylerine döner dönmez, Sürgü’deki babadan kalma 7 dönümlük kurak araziyi böğürtlen bahçesine dönüştürmüşler. Bahçeyi sonradan genişletip 20 dönüme çıkarmışlar. 

Dulkadir Ailesi şimdi hem bu işten geçimini sağlıyor hem istihdam oluşturuyor hem de karınca kararınca ülke ekonomisine katkı yapıyor. 

Böğürtlenden 10’a yakın ürün yapılıyor

Şimdilerde meraklılar bu tarım mucizesinin yer aldığı Sürgü’ye, bu böğürtlen bahçesine geliyor. Gönlü cömert ailenin bahçesinde bizzat dalından böğürtlen yiyorlar, fotoğraf çektirip bahçeyi geziyorlar. İsterse Emine Hanım’ın köklü Anadolu tecrübesi ve temizliğiyle böğürtlenden yaptığı envayıçeşit doğal ürünlerden satın alıyorlar. Reçelinden pestiline, sucuğundan içeceğine kadar 10’a yakın yan ürün elde ediyor aile. 

Hepimizi sarsan 6 Şubat depremleri Malatya ile birlikte Doğanşehir ve Sürgü’yü de yerle bir etti; evler yıkıldı, insanlarımız enkaz altında kaldı. Hüseyin Dulkadir, deprem sonrasında memleketini terk etmeyi bırakın, böğürtlen bahçesini daha da genişletip 20 dönüme çıkarmış. Şimdi, depremle birlikte evini, dükkanını, ekmek kapısını yitirip gariban kalmış kişileri bahçesinde çalıştırıp, onların da yarasına merhem oluyor. 

Duyan böğürtlen bahçesine koşuyor

Hüseyin Dulkadir’in tek amacı tarımsal bir ürün üzerinden sadece ticaret yapmak değil, hemşerilerine moral vermek, bahçede oluşturduğu doğal, sade ve çiçeklerle donatılmış ortamda huzur vermek ve gelenlerin Allah’ın bu nimetlerinden faydalanmasını sağlamak. Bunda da çok başarılı olmuş. İnsanlar, bir rençberin böğürtlen bahçesi kurabileceğine, dahası buradan geçimini sağlayacağına önce inanmak istemiyor:

-Hüseyin ve Emine Dulkadir Sürgü’de böğürtlen bahçesi kurmuş!

-Yok yahu! Öyle şey mi olur? Böğürtlenden bahçe mi olur? 

Eski manken Deniz Akkaya, kızına şiddet uygulamaktan 4 ay 27 gün hapis cezasına çarptırıldı Eski manken Deniz Akkaya, kızına şiddet uygulamaktan 4 ay 27 gün hapis cezasına çarptırıldı

-Hem de ne güzel olmuş. Üstelik bahçede yetiştirdiği ürünlerden çeşit çeşit ürünler elde ediyor.

-Çok merak ettim, haydi gidip görelim.

Bu türden konuşmalar, son yıllarda Malatya ve Sürgü çevresinde sıkça yapılıyor. Şimdi hem Malatya’dan hem de çevre illerden insanlar cennet bahçelerinden bir bahçeyi andıran bu böğürtlen bahçesine geliyor.

Hüseyin Dulkadir gelenleri karşılıyor, bahçedeki çardaklarda misafir edip ikramda bulunuyor ve herkesle sohbet ediyor. Emine Hanım’ın, şekerini bile şeker pancarından yapıp kattığı, tamamen doğal böğürtlen yan ürünlerini bahçenin bir kenarına kurdukları tezgâhın üzerine dizmişler. 

Boş Araziyi Böğürtlen Bahçesi Yaptı

Hem çiftçi hem filozof

Dulkadir, kimsenin alışveriş yapıp yapmadıklarıyla pek ilgilenmiyor. Para kazanmaktan çok insan kazanmayı hedefleyen Dulkadir, misafirleriyle ülkemizde tarımın geliştirilmesi, manevi ve milli değerlerimizin korunması ve iyi bir insan neslinin yetişmesi gibi konular üzerinden sohbette bulunuyor. “Bizim, evet iyi tarımsal ürünler üretmemiz önemli ama kaliteli insan yetiştirmemiz daha önemli” diyor. 

Yani Hüseyin Dulkadir sadece bir çiftçi değil, aynı zamanda bir filozof edasıyla bahçesindeki güzellikleri ve Allah’ın verdiği nimetleri misafirlere anlatıp nasihat eden bir öğretmen… 

“Tabi ki çalışmak, üretmek, ekonomik yönden kalkınmak gerekir, fakat eğer yetişmiş, kaliteli, ahlaklı bir nesle sahip değilsek sade maddi kalkınma bizi mutlu etmez ve ileri de götürmez” diyor. 

Dulkadir Ailesi halkla iletişimleri, gönüllerinin zenginliği, ölmekte olan köy tarımcılığını yaşatmaya yönelik çabalarıyla çevre halkın büyük saygısını kazanmış durumda.

Editör: Elif Erbay