Ercan Çankaya - Haber Merkezi

Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem ayında İslam tarihinin en acı olaylarından olan Kerbela katliamı vuku bulmuştur. 10 Ekim 680'de, bugünkü Irak sınırları içindeki Kerbela şehrinde meydana gelen olayda Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’le birlikte yol almakta olan küçük bir grubun etrafı Emevi halifesi I. Yezid’in ordusu tarafından kuşatılmış; gruptaki Hz. Hüseyin dahil herkes şehit edilmiştir.

Samimi Haber olarak tüm Müslümanların ortak acısı olan bu olayın günümüzdeki yansımalarını Kerbela üçlemesi romanları Aşkın Şehidi, Aşkın Elçisi ve Aşkın Secdesi’yle yüzbinlere ulaşan araştırmacı yazar Ahmet Turgut’a sorduk.

Ahmet Turgut

Ahmet Turgut

Kerbela’nın en son konu olacağı yer mezhepler tarihidir

Kerbela’nın tüm Müslümanların ortak acısı olduğunu dile getiren Ahmet Turgut, ”Kerbela sosyologların çalışabileceği bir vaka, psikologların çalışabileceği bir vaka, ariflerin çalışabileceği bir vaka, fakat en son konu olabileceği şey mezhepler tarihidir” dedi.

Gazze'deki savaşı, göçü ve kadını anlattı! Gazze'deki savaşı, göçü ve kadını anlattı!

Bizde Kerbela’nın ısrarla mezhepler tarihinin konusu yapılmaya çalışıldığına dikkat çeken Turgut, Ehli Sünnet geleneğin 4 büyük müçtehidinden biri olan Ebu Hanife’nin Kerbela’dan yaklaşık 20 yıl sonra doğduğuna dikkat çekerek buna rağmen tüm mazlumların günü olan Kerbela’yı mezhepler tarihinin konusu haline getirmek isteyen yaklaşımların “ya ezberlerle konuştuğunu” ya da mevzuyu başka yöne çekmek istediğini dile getirdi.

Sünni geleneğin, tasavvuf ekolünün her zaman Kerbela’yı ve Ehlibeyti zikrettiğine dikkat çeken Turgut, Yezid’in ve Emevilerin sorumluluğunu dile getirilmekten çekinilmediğini vurguladı.

Ehlibeyti anmakla yetinmek doğru değil

Siyasetin bu meseleyi gündemde tutmaya çalışmasıyla birlikte bu sadece Şii Müslümanların derdiymiş gibi bir algı oluştuğunu belirten Turgut, konuyu örnekler üzerinden açıkladı.

Geçtiğimiz yıllarda bir gazetenin şehit haberiyle ilgili manşetine dikkat çeken Turgut, haberde askerlerin mayına basıp şehit olduğu yazılırken mayını döşeyenin kimler olduğunun yazılmamasının kamuoyunda haklı tepkilere neden olduğu örneğini verdi.

Yine Cuma hutbelerinde 15 Temmuz’a değinilirken sadece şehitlerin anılmakla kalmadığını, onları şehit eden Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) ve FETÖ’yü azmettiren küresel odakların lanetlendiğini dile getirdi. Buna karşılık hutbelerde sadece Hz. Hüseyin’in ve şehitlerin anılıp onları şehit edenlerin lanetlenmemesinin doğru bir tutum olmadığını kaydetti.

Resulallah’ın ciğerparesini şehit edenler batıldır

Resulallah’ın ciğerparesini şehit edenlerin batıl olduğuna dikkat çeken Turgut, Hz. Hüseyin’in oradan neden geri dönmediğini anlatmanın “ümmet arasında nifak çıkaracağı” söyleminin yanlışlığına dikkat çekti.

Turgut, ölüm yıldönümünde Başbakan Adnan Menderes’i anmak, onu asanları lanetlemek ya da Abdülhamit Han’ın bir darbeyle nasıl devrildiğini anlatmak nasıl nifak çıkarmıyorsa “Resulallah’ın ciğerparesine yapılanları anlatmak da nifak çıkarmaz” diye konuştu.

Seven sevdiğinin acısına ortaktır

Kerbela’nın Müslümanların Resulallah’la ortak acısı olduğunu dile getiren Turgut, Hz. Muhammed’in “Hüseyin bendendir ben de Hüseyin’deyim” sözlerinin aynı zamanda “Hüseyin’in davası benim davamdır” anlamına geleceğini vurguladı.

Hüseyin’e uzanan Kılıç’ın Hz. Peygamber’e uzandığını dile getiren Turgut, Kerbela’yı anmanın bu bağlamda sünneti seniyye olduğunu dile getirdi.

Ariflerin “seven sevdiğinin acısına ortaktır” sözlerine dikkat çeken Turgut, Kerbela’nın Resulallah’ı seven, onun derdiyle dertlenen Türk, Kürt, Acem tüm Müslümanların ortak acısı olduğunu dile getirdi.

Editör: Haber Merkezi