Obeziteyle mücadelede altın kural: Ölçülü beslenme Obeziteyle mücadelede altın kural: Ölçülü beslenme

Kekemelik, konuşmanın akıcılığını bozan bir dil ve konuşma bozukluğu olarak tanımlanıyor. Genellikle ses, hece veya kelimelerin tekrar edilmesi, uzatılması ya da duraklamalarla kendini gösteren bu durum, kişinin kendini ifade etmesini ve sosyalleşmesini zorlaştırabiliyor. Uzmanlar, kekemeliğin genellikle 2 ila 7 yaş arasında dil gelişimi sürecinde ortaya çıktığını belirtiyor.

Genetik ve çevresel faktörler rol oynuyor

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Hazel Ezgi Dündar, kekemeliğin kesin nedenlerinin tam olarak bilinmediğini ifade ederek genetik, nörolojik ve çevresel faktörlerin etkili olabileceğini söylüyor. “Kekemelik aniden ortaya çıkmaz fakat çevresel stres, travma veya ani dil gelişimi gibi durumlar kekemeliğin görünürlüğünü artırabilir” diyen Dündar, erken belirtilere dikkat çekiyor.

Kekemelik belirtileri nelerdir?

Kekemelik genellikle konuşma sırasında ses, hece veya kelimelerin tekrar edilmesi, uzatılması ya da aralarda duraklamalar şeklinde kendini gösterir. Çocuklarda özellikle cümle kurma sürecinde konuşmanın akışını bozan bu duraklamalar, tekrarlar ve uzatmalar erken belirtiler arasında yer alır. Ayrıca konuşurken göz kırpma, yüz kaslarında gerilme veya baş sallama gibi fiziksel tepkiler de kekemeliğin eşlik edebileceği işaretlerdir. Uzmanlar, bu tür belirtiler fark edildiğinde erken müdahalenin önemini vurguluyor.

Dil ve konuşma terapisinin önemi

Dündar, dil ve konuşma terapisinin kekemeliğin yönetiminde oldukça etkili bir yöntem olduğunu vurguladı. “Doğru terapi yöntemleriyle, kekemelikle başa çıkma becerileri geliştirilerek kişinin iletişimde daha rahat olması sağlanabilir” ifadelerini kullanan Dündar, ailelere ve yakın çevreye de önemli sorumluluklar düştüğünü belirtti.

Kekemeliğe karşı sabırlı ve destekleyici olunmalı

Kekemelik yaşayan bireylerle iletişimde sabırlı olmanın önemine dikkat çeken Dündar, şu önerilerde bulundu:

Kişiyi acele ettirmeyin ve ne söylemek istediğini sabırla bekleyin.
“Nefes al, yavaş konuş” gibi ifadelerden kaçının, bu tür sözler zaman baskısı yaratabilir.
Kekemeliğe değil, kişinin mesajına odaklanın.
Dündar, kişinin potansiyelini anlamanın ve onu desteklemenin önemine vurgu yaparak, “Kekemelik bireyin akademik başarısını doğrudan etkilemese de, ifade zorlukları dolayısıyla dolaylı bir etkisi olabilir” dedi.

“Odağımız kişinin kendisi olmalı”

Her bireyin farklılıklarının bir değer olduğunu hatırlatan Dündar, “Kekemelik yaşayan bireylere yargılamadan ve baskı kurmadan yaklaşılmalı. Pozitif iletişim ortamları yaratmak ve kişinin yalnızca konuşmasına değil, tüm potansiyeline odaklanmak önemlidir” şeklinde konuştu.

Dil ve konuşma bozuklukları konusunda uzman desteği almanın önemine dikkat çeken Dündar, kekemelik belirtileri fark edildiğinde bir dil ve konuşma terapistine başvurulması gerektiğini belirtti.

Editör: Elif Erbay