ARZU ERDOĞRAL / HABER MERKEZİ

Dünyanın en görülesi yerlerine, en keşfedilmemiş köşelerine gidebilmenin temel yolu, gezgin bir ruha sahip olmak. Bunun yanı sıra, size dünyanın her yerini gezdiren bir mesleğe sahip olmanız da çok işe yarar.

İşte gemi kaptanı Semih Salgıncı, mesleğinin sürekli gezdirdiği şanslı kişilerden biri. Görevi çerçevesinde ve ayrıca özel olarak gezmek amacıyla gittiği ülkeleri haritalandırmış; gördüğü ülkeleri maviyle renklendirmiş. Gitmediği/görmediği ülke sayısı, kıtasal alanların orta bölgelerinde kalan gri renkli birkaç kara devletinden ibaret. Salgıncı’nın 35 yıllık bir gemici, gemi kaptanı oluşunu göz önüne alınca bu durum gayet mantıklı. 

Semih Kaptan’la sohbete başlarsanız, size, dünyanın en bilinmeyen, en el değmemiş, en gizemli, en şaşırtıcı köşelerinin sahip olduğu inanılmaz özelliklerini saatlerce dinleme şansına sahip olursunuz. E, herkesin bu şansa sahip olamayacağı gerçeğini de dikkate alarak, siz Samimi Haber okurları için Semih Kaptan’ın gittiği sayısız egzotik köşeden birini, Andamanlar’ı onun gözlemlerinden hareketle anlatacağız.

Hindistan’a ait fakat Hintlilerin haberi yok!

Andaman Adaları Bengal Körfezi bölgesinde bulunmasına karşın Hindistan’a ait. Toplam alanı 8 bin 293 kilometrekareyi bulan dördü büyük, toplam 204 adacıktan oluşuyor. Bu adalar topluluğu genellikle ‘Andaman’ diye bilinse de ‘Andaman ve Sentinel Adaları’ diye anmak gerektiğini düşünenler de az değil. Andaman ve Sentinel gruplarına giren toplam ada sayısı 572. Bunlardan 50 kadarında yerlilerin yaşadığı düşünülüyor.

Andaman, bağlı olduğu Hindistan’ın halkı tarafından bile henüz pek bilinmeyen, deyim yerindeyse modern dünyanın henüz elinin değmediği, her yönüyle bozulmamış bir coğrafya. Hükümet görevlileri, yerlilere modern dünyanın/insanın hastalık bulaştırması olasılığına karşı, onlarla doğrudan iletişim bile kurmuyor. 

Ancak Andaman’ın bazı adalarına yeni yeni gitmeye başlayan meraklılar ve turistler de yok değil. Adaların büyük bölümü turizme ve dışarıdan insan girişlerine kapalı. 

Bu adaların bir başkenti bile var: Port Blair. Hindistan’dan gelenlerin yanı sıra, kuzeyden gelen çekik gözlüler de adaların bir bölümünde yaşıyor. Tayland’a çok yakın olmasına rağmen bu adalarda Hindistan’ın saat dilimi kullanılıyor, arada iki saat fark var. 

Andaman’da boyutlar farklı

Göz alıcı renklerde papağanların yaşadığı dünyanın tek ‘papağan adası’ da burada; Andamanlar grubunda bulunan Parrot Adası’nda 1 milyondan fazla papağanın yaşadığı tahmin ediliyor. 

Semih Kaptan, Andaman ve Sentinel’in modern dünyadan tamamen farklı, ilkel bir dünya olduğunu anlatıyor. “Her şeyin boyutu büyük” diyor. Örneğin bir kelebek, iki iri erkek elinin toplamı kadarmış. Yakalanan yengeçler, mevcut en büyük tabaklara zar zor sığdırılabiliyormuş… Ya da balıklar… 20 küsur kilo gelen balıklar orada ‘küçük’ sayılıp avlanmıyormuş. Sonra timsahlar… Adaların çevresindeki sularda, boyu 7 metreyi aşan 2 tonluk timsahların yüzdüğünü görmek sıradan bir durummuş.

Adanın bir ucuna yiyecek atıp, yerliler oraya koşunca…

Buraların asıl yerli/ilkel halkıyla temas kurmak, onların sağlığı, dili ve kültürü açısından tehlikeli sayılıyor. Tabii biraz da saldırgan olmaları açısından… Modern dünyayla ilişki kurmamış izole yerlilerin yaşadığı Kuzey Sentinel kıyılarında devlet bir deniz feneri yapmış. Semih Kaptan; “Arada bir deniz fenerine bakım, kontrol vs. yapmak gerektiğinde, devlet görevlileri adanın öteki ucuna yiyecek atıyor, yerliler o tarafa koşup yiyeceğin olduğu yere toplanınca, görevliler aceleyle deniz fenerine çıkıp işlerini bitiriyor ve hemen geri dönüyorlar” diyor. 

İngilizler orayı da sömürgeleştirmiş!

Bugün bile neredeyse dünyanın bilinmezi durumundaki Andaman Adaları’nın 19. yüzyılda İngilizler tarafından ceza/sürgün yeri olarak kullanıldığını öğrenmek, İngilizlerle ilgili düşüncelerimize tuhaf eklentiler yapıyor. Semih Kaptan bu noktada şu ayrıntıları anlatıyor: “İngilizler Hindistan’a egemen olunca, sorun çıkaran muhalifleri uzaklaştırmak için burasını 1858’den itibaren ceza kolonisi olarak kullanmaya başlamış. Ana adalara çok yakın olan Ross Adası, İngilizlerin Andaman’daki ilk yerleşim yerlerinden biri. İnşa ettikleri binalar ve burada ölen İngilizlerin mezarları halen duruyor. Tropikal ortam, terk edilen yapıları doğanın ele geçirmesini sağlamış, binalar ve mezarlar ağaçlar ve kökler tarafından sarılıp kaplanmış. İngilizler bu adayı komuta merkezi ve yaşam alanı olarak kullanmış; geceleri adaya çekilerek yerlilerin saldırısından korunmaya çalışmışlar”.

Bu egzotik adalar Japonların da ilgisini çekmiş; 2. Dünya Savaşı sırasında 1942-1945 yılları arasında buraları işgal etmişler. Bugün halen duran Japon tahkimat noktalarını da fotoğraflamış Semih Kaptan. İngilizler gibi Japon işgal komutanının da ikamet yeri olan Ross Adası’nda şimdi tavus kuşları, ceylanlar, sincaplar alabildiğine özgür geziniyor. Havelock Adası’nın sahip olduğu plajlarsa, Asya’nın en güzel ikinci plajı kabul ediliyor. 

Vahşi canlılar arasında yürümek…

Semih Kaptan’ın, Andaman adalar topluluğuyla ilgili unutamadığı anılarından biri, çoğu vahşi deniz canlılarının ortasında denizin dibinde konuşarak yürümesi. Diyor ki; “Port Blair’den Ross Adası’na teknelerle ulaşılıyor, orada içine kompresörlerle hava basılan başlıklar takıp, su altında konuşarak yürüdük. Dalış bölgesi ağ ile çevrili, bu nedenle deniz yırtıcılarından korunuyoruz. Tropikal balıklar arasında inanılmaz bir deneyimdi benim için. Sonradan fotoğrafları gösterdiğim çoğu arkadaşım bana inanmadı ve, ‘kask giyip bir akvaryumun arkasında fotoğraf çektirmişsin’ dediler”.
 

Manzara öyle güzel ki Hint parasının üzerine resmini basmışlar

Port Blair, Semih Kaptan’ın anılarında camsız otobüsleri, yol kenarından uzanıp yakalanabilen iri balıkları ve Hindistan’da İngilizlere sorun çıkaran Hintli siyasi mahkumların tıkıldığı Cellular Jail Hapishanesi ile yer etmiş. 

Kaptan, Port Blair’de iyi bir yemek için Sea Shell Otel’in restoranını, bir şeyler içmek içinse aynı otelin çatısındaki barı ya da Nico Bar’ı öneriyor. Port Blair Körfezi’nin çok güzel bir görüntü sunduğunun altını çiziyor Semih Kaptan: “Manzara öyle güzel ki, 20 rupilik Hint parasının üzerinde bu manzara bulunuyor. Buradan kiralanan teknelerle, aktif durumdaki bir volkan olan Barren Adası’na gidebilirsiniz. Volkan nedeniyle ada çevresindeki sular sıcak. Çok da zengin bir deniz yaşamı mevcut burada. Andamanlar’dan bir ada olan Hut Bay’da iki tane güzel şelale var. Plajları çok güzel, tamamen mercan kumuyla kaplı. Rüzgarlı olan kuzey bölgesi sörfçülerin gözdesi”. 

Antalya Kültür Yolu Festivali’nde Fatma Turgut’a yoğun ilgi Antalya Kültür Yolu Festivali’nde Fatma Turgut’a yoğun ilgi

Tamirciyi 3 ay beklemek…

Andamanlar’da en büyük sorunlardan biri, bozulan cihazınızı ya da arabanızı tamir ettirmek. Bunun için iki yol var, ikisi de insanı dert sahibi yapıyor: Ya cihazı/arabayı Port Blair’e götürüp tamir ettireceksiniz, ya da tamirciyi ikna edip yaşadığınız adaya gelmesini sağlayacaksınız. Semih Kaptan, yol kenarında gördüğü, 3 aydır tamircinin gelmesini bekleyen bir arabayı fotoğraflamış. 

Manzara Öyle Güzel Ki Hint Parasının Üzerine Resmini Basmışlar

Yerli kadın Andamanlar’ı Hindistan adına “fethetmiş!”

Semih Kaptan, yerli halktan dinlediği ilginç “adaların kurtuluşu” öyküsünü de şöyle anlatıyor: Adalar İngiliz sömürgesiyken, 2. Dünya Savaşı sırasında İngilizler buralardan çekilince Japonlar işgal ediyor. Bir süre sonra İngilizler yeniden adaları ele geçiriyor ama kısa süre sonra yine çekiliyorlar. Japonlar adaları yeniden işgale geliyor. Bu sırada yerli halktan bir kadın, uzaktan Japon gemilerini görünce, ‘Hint donanması bizi kurtarmaya geldi’ diye düşünüp sahildeki göndere Hint bayrağı çekiyor. Gemilerinden bakıp Hint bayrağını gören Japon komutan, ‘Biz Hint Hükümeti ile savaşta değiliz, onlara ait adaları işgal etmemize gerek yok’ deyip, donanmasını geri çekiyor. Adalar böylece tek kurşun atmadan hiç uğraşmadan Hindistan’ın oluyor”. 

İzole yerli kabileler

Kaptan’ın Andamanlar’la ilgili anlattığı en sıra dışı öyküler arasında, yerli kabileler de var. Dünyanın en ilkel ve izole yerli halklarından sayılan Sentinel halkının dış dünya ile hemen hiç ilişkisi yok. Kuzey Sentinel’e giden iki balıkçıyı ve bir Amerikalı misyoneri öldürdükleri biliniyor; bazıları o insanları yediklerini iddia ediyor. 2004 yılında yaşanan tsunamiden sonra adaya yardım için inen Hint Hükümeti’nin helikopterine bile saldırmışlar. Sentinel yerlileri muhtemelen modern dünyadan nefret ediyor ve ilişki kurmak istemiyor. Kim bilir, belki de geçmişte adaya “medeniyet” getirmek için gelen birileri kötü anılar bırakmıştır kabileler üzerinde. 

Andaman yerlileri, Andaman ve Nicobar adalarındaki ormanlarda izole bir yaşam sürüyor. Yaşadıkları alan ‘özerk bölge’ sayılıyor. Yabancılar onların ‘özerk bölgesini’ boydan boya ikiye bölen araç yolundan özel izinle, araçla ve hiç durmadan, etrafa bakmadan hızla geçmek zorunda.

Editör: Elif Erbay