Dava kapsamında, çetenin yöneticisi ve üyesi olduğu iddia edilen 47 sanık yargılanıyor. Bu kişilerden 22’si tutuklu olarak hakim karşısına çıkacak. Örgütün, yenidoğan bebekleri anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek yüksek meblağlarda haksız kazanç elde ettiği ve bu süreçte ihmalkar davranışlarla bazı bebek ölümlerine neden olduğu öne sürülüyor.
Duruşmanın gerçekleştiği İstanbul Adalet Sarayı’nda tutuklu sanıklar sabah saatlerinde salona getirildi. Bugünkü oturumda, davanın en dikkat çeken ismi olan Fırat Sarı’nın detaylı bir savunma yapıyor.
Yoğun bakım servislerinde usulsüz epikriz yazımı, 112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki, hastaların basamaklarında oynamaya yapıp ve gerçeğe aykırı şekilde ilaçları SGK'ya fatura ettirme gibi eylemler ile nitelikli dolandırıcılık suçunu da işlediği tespit edilen Fırat Sarı savunmasında, "Yaklaşık 2 ay önce savcı tehdidi olayından sonra benim avukatlarım ayrıldılar. Bir süre önce yakınlarım bana savunmamı ertelememi önerdiler, ben katılmadım. Savunmamı yapacağım. Savcı tehdidinden sonra kamuoyunda infial oluştu. Benim hayattan artık bir beklentim, umudum kalmadı. Burada içtenlikle her şeyi anlatmak istedim. Akla hayale sığmayan şeyler anlatıldı. Üniversitede bir gösteriye katıldık. Terör örgütüne üyelikten suçlandım. Bir süre cezaevinde yattım. Ben mesleğimi çok seviyorum, hizmet etmek istedim insanlara. İnsan olmaya dair ne varsa içimden söküldü. Tıp fakültesini bitirdim. Medyada söylendiği gibi olmadı hiçbir şey. Ben zorunlu hizmetimi Esenyurt Devlet Hastanesi'nde yaptım. Zorunlu hizmetimden sonra Reyap Hastanesi'nde çalışmaya başladım. Esenyurt Hastanesi’nden tanıdıklarım vardı. İlker Gönen ile tanışmıştım bir dönem. İlker ile kafamız uyuştu. O da ben gibi çalışmayı seven bir arkadaştı. Hastanelerde özel sağlıkta yeni doğan bakımlarını işletmek olan bir şey. 112 sevkleri bana güvendikleri için yapılıyordu. Tıp merkezleri beni kendilerine yakın buluyordu, beni arayıp ‘hasta nasıl?’ diye ulaşıp sorabiliyorlardı, o yüzden hasta gönderiyorlardı bana” dedi.
"Tapelere benim çok itirazım var, güvendiğiniz insanlara daha rahat konuşursunuz, özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıdı"
Örgüt lideri Sarı savunmasının devamında, "Ben özel hastanecilikten yanayım ama en nihayetinde işletme orası. Hasta bulunması isteniyordu. Bu sistemi ben kurmadım, ben işletmiyorum, biz çalıştırmaya devam ettik. Ben 112 sevklerini tıp merkezlerinden aldım. Tanıdığım yönlendirdi ya da. 112’ye rüşvet vererek hasta almak mümkün değil. Bugün siz bile 112’yi arasanız hangi hastaneye kaç hasta gönderildiğini söylerler. 112’den hasta alma durumumuz yok. Biz tıp merkezlerinden aldık. Aileler bizi arardı hatta süreç uzadığında sevk olmak istediklerini söylemek için. Doğan bebek sevk edilmezse zaten orada ölecek. Tapelere benim çok itirazım var. Birincisi 2 insan konuşuyor, burada konuşurken her şeyi söylemem. Burada filtreden geçirip söylerim. Ama güvendiğiniz insanlara daha rahat konuşursunuz. Özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıdı. Ama bu kamu önünde yapılan bir konuşma değil ki? Tapelerle yargılandığımız için bunu söylüyorum” şeklinde konuştu.
“Bütün algı yönetimi bizim üzerimize”
“Bu tapelerden kamuoyu laçka işler oluyor gibi düşündü ama hastane ciddi bir kurum. Toplumda infial oluşturuldu. Doktorlar ateşe atıldı. 10'a yakın hastane kapatıldı. Oradaki insanlar işsiz kaldı. Sağlık Bakanlığı yetkilileri buradaysa operasyondan önceki dönem ile sonraki dönemi karşılaştırsınlar. Biz kötü bir şey yapıyorsak operasyon sonrası hastanelerin bulunduğu ilçelerde ölüm oranları artmaz. Ama ben böyle olacağını düşünmüyorum. Hastalar için de kötü. Ben 1 aydır haber izlemiyorum. Bütün algı yönetimi bizim üzerimize. Kadan bebek ölüyor, 1 gün sonra İlker ile konuşuyoruz. Mesleki bir tartışma yapıyoruz. Bu bebek doğmuş ve 1 saat içinde ölmüş. Hasta doğduktan sonra hemen ölmüş. Nasıl durumunu kötüleştirebiliriz? Bu raporda yazıyordu. Bu durum bile raporun kötü niyetli olduğunu ortaya koyuyor. İstanbul'da çocuk yoğun bakımı çok az. Allah korusun birimizin çocuğunun başına bir şey gelse yer bulma sıkıntısı var. Ben gece boyu hastanelere uğrardım bir sorun çıkarsa. Halime bebek doğduğunda 1 saat canlandırma işlemi yapılmış. Ben bu bebeğin yaşayamayacağını, yaşasa da engelli kalacağını biliyordum. Hastanın kötü gittiğini söylüyorlar zaten. Bebek eks oluyor bana haber veriyorlar. Ben babaya ölüm haberini vermek istedim. ‘Bekletin ben geleyim ben kendi sistemimden ölümü gireyim ve babaya haber vereyim' dedim” şeklinde konuştu.
“Benim ölüm oranım Türkiye'deki hekimlerin ölüm oranının altında”
Sarı savunmasının devamında, “Burada hak gasp edildi. Kendimi katmıyorum da, bu durum çok incitici. Hekim, hakim aynı kökenden geliyor. Ben bir hekime nasıl hastanı daha erken taburcu et diyeyim? Ben nasıl düzey yükselt diyeyim? Bunu talep bile edemezsiniz, meslek etiği gereği söyleyemem. Hemşire arkadaşlar gençler, ben merkezli bir konuşmaları var. Ama sistem hekimin kontrolünde. Kesinlikle epikrizler hekimler tarafından yazıldı. Hastaların yatış süreleri de uzun değil. Olayda infial olunca, toplumsal kıyamet olunca herkes aynı bakış açısı ile baktı olaya. Benim ölüm oranım Türkiye'deki hekimlerin ölüm oranının altında. Cani olsam, vahşi olsam oranlardan çıkar. Anneler için bebeğini yoğun bakıma yatırmak bir travma. Ve bu haberler ile travma tekrarlanıyor” dedi.
“Savcı tehdit edilince dosyanın rengi değişti”
Örgüt lideri Fırat Sarı savunmasının devamında “Bir bebeğin ilacını hastane niye kısıtlasın, hastane neden prestijini zedelesin? Savcı tehdit edilince dosyanın rengi değişti. Savcı tehdit edilince bize karşı tavrının değiştiğini düşünüyorum. İddianame kolluk fezlekesi ile aynı. Bütün suçlar zaten CİMER şikayetinin içinde. Şikayeti yapan adam, 2023’te yapmış. O tarihten sonra da benim hastanemde çalışmış. Buradaki insanları en çok şok eden insan şikayeti yapan Deniz. Vatan millet bilmez o yazılanlar ona ait değil. Onun bu tarz bir konuşması yok, üslubu o değil. Deniz’de vatan millet sevgisi yok. ‘Gözlerimin önünde bir sürü çocuk öldü’ diyor. O zaman neden bizimle çalışmaya devam etti. Savcı da ‘hiç gel de sen anlat nasıl oldu bu ölümler?’ diye sormadı. Deniz’in bunu siyasi bir eylem olarak yaptığını düşünüyorum. Gözaltına alındığımızda arabada 11 kişiydik. Deniz bize ‘arkadaşlar canınız yanacak ama ben sisteme karşı yaptım’ dedi. Buradaki 11 kişi de şahittir” ifadelerini kullandı.
“Bana tepki gösteren anne ve babalar haklılar”
Sanık Sarı savunmasının devamında “Deniz Korkmaz'ın bunu siyasi bir eylem olarak yaptığını düşünüyorum. Çünkü genç yaşlarımda örgüt tecrübem var oradan biliyorum. Benim çocuklarım, 'babam hastalarıyla ilgilenmekten bizimle ilgilenmiyor' diyorlardı. Şimdi düştüğüm hale bak. Basit bir insanım ben, bana tepki gösteren anne ve babaları anlıyorum haklılar” dedi.
“Hasan Basri ve Hakan Doğukan Taşçı benim hayatımı kararttı”
Sarı savunmasında “İlaç alınış 300 liraya, 500 liraya satılmış. Bu ilaçlar saklama şartları önemli olan ilaçlar. Bu ilaçları sanık Hasan'ın poşete koyup götürdüğünü gördüm. Bu işleri Hasan Basri ve Hakan Doğukan Taşçı yaptı ve benim hayatımı kararttı” şeklinde konuştu.