Kültür-Sanat

Türkiye'nin ilk gotik şiir kitabı: Gecenin isi karanlığa övgü

Abone Ol

Varlık Ergen kimdir, kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz? 

Çocukluğumdan beri edebiyata ve sanata düşkün biri oldum. Üniversite yıllarımda felsefe ve psikoloji üzerine okumalar yapıp notlar alırdım. Sonrasında çeşitli radyo kuruluşlarında yayın ve reklam alanlarında sorumluluklar aldım. Daha sonra ikinci üniversitemi felsefe bölümünde okudum. Yeni Papirüs için Editörlük ve Genel Yayın Yönetmenliği yaptım. Bilimkurgu Kulübü ile tanışınca da bilimkurgu türünde öykü, makale ve inceleme yazmaya başladım. Arada seslendirmeler yaptım. Tüm bu süreçlerin sonunda Model Evren ve Sinestezi isimli bilimkurgu türünde romanlarım oldu. Geçtiğimiz günlerde ise Kara Dua isimli gotik/karanlık türde yazmış olduğum şiir kitabım yayımlandı. 

Bilimkurgu konusundan sonra Gotik türde şiir kitabı yayımlamak fikri nasıl doğdu?

Eskiden beri bir yanım hep karanlık kelimelerle nefesleniyordu. Sahip olduğum sinestezi yetisi de bu yönümü durmaksızın besliyordu. Sağda solda yayımlanmış/yayımlanmamış şiirlerimi derlemek istedim ve en sonunda Kara Dua ile buluştum. Bu kitabın ismini başlangıçta “Mum Işığında Renkler” olarak tasarlamıştım. Ancak şiirler bir araya geldikten sonra ortaya çıkan tablo ağırlıklı olarak bir kara duaya işaret ediyordu. Böylece kitap kendi ismini kendisi seçmiş oldu.

Gotik türde şiirler yazmak ve bilimkurgu türünde incelemeler, öyküler, makaleler, romanlar yazmak birbirine uzak konular gibi görünüyor. Bu kadar geniş bir alanda yazabilmek için özel bir çaban/tekniğin var mı?

Yayımlanan eserleri takip etmek ve her iki türden de beslenmek gerekiyor. Dolayısıyla keskin bir sınır yok, hepsi bir bütün benim zihnimde. Bilimkurgu türünde yazmış olduğum öykülere, romanlara yakından bakıldığında gotik ve karanlık unsurlar görmeniz mümkün. Onları var eden temel bileşenler bunlar. Herhangi bir yazıma göz attığınızda orada aldanma, zorbanın acımasızlığı gibi konularla karşılaşırken içine çekildiğiniz atmosferin gotik unsurlar barındırdığını görürsünüz. Şiir yazmayı ise belki binlerce kelimeden oluşacak bir öyküyü birkaç paragrafa indirgeme çalışması olarak görüyorum ve bu çizgide şiir yazmakta zorlanmıyorum.

Ülkemizde gotik türde şiir kitabı yayımlayan kimseler olmuş muydu? Böyle bir uğraş içinde olan bir şair tanıyor musun?

Ben ve sevgili editörüm Kemal Albayrak ile de bu konu üzerine çok konuştuk. Karanlık sınırların yanından yöresinden geçen iyi şiirler var. Ancak doğrudan gotik/karanlık temalı bir esere ya da bu alanda yazan bir şaire rastlamadık, ulaşamadık. Küçük bir ihtimal yazılmış ama dağıtımı ya da reklamı yapılamamış eserler olabilir, bilemiyorum. Biz karşılaşmadık. Aksi ortaya çıkmadıkça, Kara Dua; ülkemizde yayımlanan ilk gotik şiir kitabıdır diyebilirim.

Okur, Kara Dua kitabında alışagelmişin dışında kavramlarla karşılaşıyor. Örneğin; mezarlıklar, ağıtlar, kara dualar, ölümler, aldanmalar, otorite karşıtı sözler, deniz ve orman… Bu kavramların sende bıraktığı izlerden bahseder misin?

En başından beri hayatı ve varoluşu var eden terimler bunlar. Bizleri onlar emzirdi, onlar büyüttü. Ölüm ve yaşam döngüsü dünya üzerinde çok güçlü birtakım davranış örüntüleri yarattı. Bizler ise bir başımıza çaresiz kaldığımızda sığınacak bir şey ararız. Kara Dua, bu duyguları biliyordu ve dolayısıyla büyümesi zor olmadı. Kara Dua’nın kavgası bazen bireylerle bazen de kalabalığın benimsediği kültürle oldu.

“Işıksaçan” ve “Gece” kavramları ile sıkça karşılaşıyoruz Kara Dua’da. Bu konuya açıklık getirir misin?

Bizi var eden en temel dürtülerimiz, alışkanlıklarımız ve belki de benliğimiz. Aşk, sahip olmak, huzuru koklamak; bu kelimeler etrafında geziniyor. Her ikisi de önemli ve yadsınamaz gerçekler. Gecenin kalbinde ve gündüzün ahmaklığında doğan sanrılar ve bir başınalıklar Kara Dua’nın var olma sebebi. İsli dualar vardır, yakarışlar bitmez gidenlerin ardından.. Işıksaçan ve geceye ait olanlar her yerdeler.

Kara Dua ismi ilk anda akıllara “kara büyü” kavramını getiriyor. Aralarında bir ilişki olduğunu düşünüyor musun?

Evet, Kara Dua’daki bazı şiirler hipnotik telkinlerle süslenmiş birer kara büyü aslında. Bu şiirlerin kimisi açıktan hedef gösterirken kimisi gizliden uzun vadede işleyecek telkinler içermekte. Okurun bakış açısı, yetkinliği ya da ruh hali gizli kalmış bu telkinleri bulmayı kolaylaştırabilir belki.

Kara Dua kitabında sıkça geçen karanlık ve ışık kelimeleri bir varlığa mı işaret ediyor?

Evet, birçok varlığa. Bir dine inanmanın ötesinde yalnız ve çaresiz kaldığımız en kötü anlarımızda, içimizden yükselen o şefkatli sesi anlatıyor. Bu sesin ismi kişiye göre değişebilir elbette. Bitmek bilmeden üzerimize gelen görüleri, yoldaşlığı, sahiplenmeyi ve silkinmeyi temsil ediyor bu varlıklar/sesler/görüntüler...

Kara Dua’da “karanlıktan” bu denli iyi bahsettiğine göre “kötü” kim?

Kara Dua, aynı zamanda bir reddiye kitabıdır. Burada bahsi geçen “karanlık” ise güncel dünya siyasetinde sıkça dile getirilen mafya vb oluşumlardan çok uzakta, hatta alakasız. Kara Dua’nın karanlığı, insanın kendini dinlemesi ve kendi gerçekleri ile yüzleşmesi anlamına gelmektedir. Çürümüş ve yozlaşmış kalabalığın tiksinç sesinden uzakta bir yer var ve Kara Dua, beklenen varlığın bu aşamadan sonra temasa geçmesine işaret eder. Kötülük ise zorbanın vücut bulmuş halidir.

Kara Dua’da, öykülerinde, romanlarında ve sosyal medya hesaplarında hâkim olan atmosfer oldukça karanlık figürler içeriyor. Bunların en başında ise çeşitli sanat eserleri ve kuzgun var. Sebebini kısaca anlatmak ister misin?

Karanlık sanatın her türlüsüne hayranım, onun iyileştirici özelliği vardır. Gerek müzikte gerekse de görsel sanatlarda çok ama çok iyi eserler yaratılmış. Hayranı olduğum Barok Dönemi eserlerinden, gotik mimariye, metal müzik çeşitlerinden karanlık edebiyata kadar çok zengin, çok büyük bir evren ile karşı karşıyayız. Bu eserler ve kuzgun/karga ise geçmiş halk anlatılarından tutun da cadı avlarına kadar hep istenmeyen ve düşman ilan edilen kimselerle ilişkilendirilmiş. Bizler ise karanlık sanatı icra ederken ötelenen ve dışlanan kimseleri bağrımıza basıyoruz. Bu anlamda temsil gücü en yüksek imgelerin başında onlar geliyor.

Kara Dua’nın kapak illüstrasyonu hayli iddialı ve dikkat çekici. Yaratım süreci hakkında konuşmak ister misin?

İllüstrasyon Ebrahel Lruci’nin eseri. Çok uzun süredir onun hayranıyım. Yeni Papirüs döneminde birkaç kez dergi üzerinden denk gelmiştik. Ebrahel Lurci ile bu konuda iletişime geçtiğimde ilk olarak şiir kitapları ile çalışmadığını söylemişti. Ona Kara Dua’dan birkaç şiir örneği gönderdim ve sağ olsun beni geri çevirmedi. Nihayetinde Kara Dua’ya özgü, onu en iyi anlatacak harika bir sanat eseri yarattı. Benim için kapak illüstrasyonundan çok daha öte bir eser oldu o. Serafim meleğinden, düşmüş meleğe kadar sayısız siluetler taşıyan bu eserde saklı kalmış gizli işaretler de bulunmakta. Ona bakan okur ne kadarını görmek istiyorsa o kadarını görecek. Sanatçının diğer çalışmalarına da göz atmanızda fayda var, hepsi mükemmel. Eksik olmasın.

Kara Dua’daki öfkenin hedefi kim ya da kimler?

Bizler modern zamanın cadılarıyız. Ben kendimi böyle tanımlıyorum. İyi olan taraf biziz ve Kara Dua’nın tam karşısında zorbalar var; kalbinde, yanında ise sevdikleri ve huzur kokan karanlığı var. Kısacası her türlü zorbalık Kara Dua’nın hedefindedir. Bu kitap, kimilerini yüceltip, kimilerini yerden yere vurmaktadır. Kara Dua, bazılarına bolluk bereket getirecekken, zorbalar için felaket yaratacak telkinler barındırmaktadır. Dualar da böyle değil midir? Yaratıcıdan istenen tüm o istekler kişinin kendisi için olumlu ve aydınlıkken başkaları için kötüyle bitecek hikâyeler arzulamaz mı?

Bildiğin gibi “Türk Edebiyatı, Yerli Edebiyat, Türkiyeli” konulu bir tartışma var. Sen bu tartışmanın neresindesin?

Türk Edebiyatı’nın art niyetle yapılan ve zorbalıkla sansürlenen bir saldırı altında olduğunu düşünüyorum. Kimi insanların kendi doğallığında yerli edebiyat kavramını kullanması göze batmıyor ancak fonlu olduğu ortaya çıkmış büyük kuruluşların ısrarla “Türk” kelimesine saldırmasını ve buna karşı koyanları ırkçılıkla yaftalaması planlı bir organizasyon. Söylediğimiz ve karşı durduğumuz bu durum beni ırkçı yapmıyor. Örneğin, sayısız etnik kökenden oluşan Fransa, Rusya vb ile ilgili yapılan haberlerde “Fransız Edebiyatı, Rus Edebiyatı” kavramını kullanan bu odaklar, sıra bize geldiğinde “Türk demeyelim ırkçılık olur, siz hepiniz ırkçısınız zaten. Bu nedenle Yerli Edebiyat diyeceğiz ya da Türkiyeli diyeceğiz,” anlayışı var. Aynı kötü niyet başka başlıklarda da kendisini gösteriyor. Örneğin Avrupa’da yaşayan bir gurbetçi kötü bir şey yaptıysa “Türk vahşet saçtı,” diye başlık atılıyor. Ama iyi bir şey yaptıysa “Türkiyeli bilim insanı ayakta alkışlandı,” vb türünde manşet oluyor. Kötü olursa Türk, iyi olursa yerli ya da Türkiyeli… Buradaki organize kötülüğü görmemek için saf olmak gerek. Söylediklerimi googlede kısa bir araştırma yaparak teyit edebilirsiniz.

Bana gelince; ben serlerimi Türkçe yazıyorum ve ortaya çıkan eserlerim Türk Edebiyatı’na hizmet ediyor. Ötesini kabul etmiyorum.

Yeni projelerin var mı?

Elbette. Seslendirme projem var, bir türlü zaman ayıramadığım. Okumaya ağırlık vermek istiyorum bir süre. Kara Dua’nın basım sürecinde çok sevdiğim arkadaşım Banu Aydın’ı kaybetmenin üzüntüsünü yaşadım. Kendisi çini sanatı icra ediyordu. Ayrıca gitar ve mandolin ile şarkılar söylüyordu. Onunla vedalaşma fırsatı bulduğum için çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Sonraki şiir kitabımı bu vedalaşmadan bana kalan “matem” duygusu yaratacak. Şimdilerde ağırlıklı olarak matem ve ölüm üzerine gotik/karanlık şiirler yazıyorum… Birkaç ay sonra ise bilimkurgu türünde yazmayı planladığım üçüncü romanıma başlamayı planlıyorum.