Dünya

Tüm boyutlarıyla İngiltere’deki göçmen karşıtı protestolar… Kim neyi hedefliyor?

İngiltere’de yaşayan gazeteci Özgür Özkaya, ülkedeki göçmen karşıtı olayları tüm boyutlarıyla Samimi Haber’e değerlendirdi. Ülkede Brexit sürecinde oluşan ekonomik buhranın olayların arka planını oluşturduğu değerlendirmesinde bulunan Özkaya, Muhafazakâr Parti’nin gösterilerden İşçi Partisi hükümetini devirmek için yararlandığını söyledi.

Abone Ol
Ercan Çankaya - Haber Merkezi

İngiltere'nin kuzeybatısındaki Southport kasabasında bir dans atölyesine düzenlenen bıçaklı saldırıda üç kız çocuğunun öldürülmesinin ardından ülkede başlayan "sığınmacı ve göçmen karşıtı" protestolar günlerdir devam ediyor.

Ülkenin birçok noktasında aşırı sağcı gösteriler devam ederken bir yandan da faşizm ve ırkçılık karşıtları sokaklara dökülüyor.

Sığınmacı karşıtı gösterilerin sarstığı İngiltere’de, çok sayıda işyeri kepenk kapattı. İngiltere Başbakanı Keir Starmer olayları "aşırı sağcı haydutluğu" olarak nitelendirdi ve şiddet olaylarına karışanların "yasaların tüm gücüyle karşı karşıya kalacağı" uyarısında bulundu.

İngiltere’nin birçok şehrinde göçmenler ve Müslümanlarla ilgisi olmayan bir cinayet üzerine başlayan göçmen karşıtı gösterileri İngiltere’de yaşayan gazeteci Özgür Özkaya’ya sorduk. Özkaya’dan olayların ne zaman yatışacağıyla ilgili tahminlerini alırken aynı zamanda eski adıyla Twitter’ın sahibi Elon Musk’ın İngiltere’deki hükümete karşı yaptığı açıklamaları da sorduk.

Özgür Özkaya

Ekonomik sıkıntıların temelinde Brexit süreci var

İngiltere’deki bu olayların ekonomik buhranın bir sonucu olduğuna değinen Özkaya, “İngiltere çok kısa süre içerisinde çok ciddi ekonomik sıkıntılarla boğuşma aşamasına geldi” dedi. Özkaya, konuyla ilgili şunları kaydetti:

Aslında İngiltere’nin ekonomik sıkıntılarla boğuşmasının temelinde Avrupa Birliği’nden Brexit adı altında çıkması yatıyor. Brexit’le beraber iyi planlanamamış bir takım pazar paylarında handikaplı sonuçlar doğuran çeşitli gelişmeler görüldü. Örneğin, Avrupa Birliği’ne mensup tır şoförlerinin İngiltere’ye girişi yasaklandı. Nedeniyse vizelerinin olmaması… Fransa’yla da aralarındaki ticaret hacmi de erimeye başladı. Sırf işin içerisinde bürokratik engeller olması nedeniyle.

İyi ayarlanamayan Brexit modeliyle birlikte İngiliz ekonomisi giderek kan kaybetmeye başladı. Bir de bunun üzerine Covid pandemisi ve Rusya’ya Ukrayna arasındaki mücadele patlak verdi. İngiltere, hem bir taraftan Ukrayna’ya çeşitli yardımlar yaptı hem de pandemi döneminde kendi halkına bedelsiz hibeler verdi. Bu noktada da faturayı İngiliz halkı ödemeye başladı. Hem vergiler noktasındaki çeşitli problemlerle ödediler hem de yaşam standartlarının mevcut konfor alanının dışına çıkmasıyla ödediler. Bu noktada İngiliz toplumu, çok uzun yıllardır enflasyon denilen şeye çok alışkın olmayan bir toplum. Enflasyonla karşı karşıya kalınca bunu yadırgadı, rahatsız oldu ve bu noktada çeşitli çatlak sesler çıkmaya başladı.

Popülizmi sağ politikacılar körüklüyor

“Dünyanın neredeyse her yerinde sağ politikacıların popülizm eksenli politikalar ürettiğini” söyleyen Özkaya, “o popülizm endeksli olarak yapılan politika kendini İngiltere’de de gösterdi ve neredeyse onlarca yıldır bu ülkeyi yöneten Muhafazakar Parti, mevcut ekonomik sıkıntıların, ekonomik buhranın temel nedeni olarak topluma göçmenleri lanse etmeye başladı” diye konuştu.

Özkaya, konuyla ilgili şunları söyledi:

Toplum, karşısında problemlerin temeli olarak göçmenleri gösteren bir siyasi aktöre kayıtsız şartsız inanmaya başladı. Hal böyle olunca giderek yükselerek bir nefret boyutuna ulaşan çeşitli düşünceler ortaya çıktı. Hem de bir taraftan bu düşüncelerin hayata geçmesi, göçmenlerin cebren ya da farklı metotlar kullanılarak ülkeden gönderilmesi düşünülmeye başlandı.

Göçmenleri Ruanda’ya gönderme uygulamasından vazgeçildi

Liz Truss’la başlayıp Rishi Sunak’la devam eden İngiltere’ye gelen göçmenleri Ruanda’ya gönderme uygulamasının İşçi Partisi Hükümeti döneminde terk edildiğini hatırlatan Özkaya, “Hükümet, görev başına geldiğinde bunun insan haklarına aykırı, İngiliz demokrasisinin dünya üzerindeki saygınlığını bir şekilde zedeleyebilecek bir durum olduğu gerekçesiyle Ruanda planını askıya aldı” dedi.

Özkaya sözlerine şöyle devam etti:

Hal böyle olunca zaten oldukça sıkışan, ekonomik anlamda problem yaşayan, daha önce bu ekonomik problemlere alışık olmayan İngiliz toplumu da kendilerini bir noktada marjinalize hissetmeye başladı. Yani bugün Londra denilen şehrin yüzde 70-80’i neredeyse göçmen. Çok az bir İngiliz nüfusu vardır Londra’da. Dolayısıyla bu da İngilizler tarafından oldukça acı bir tablo olarak görülüyor. Zaten İngilizlerin milliyetçiliği, vatanseverliği, devlete bağlılığı onlar için çok önceden kendi zihinlerine kodlanmış temel bir gerçeklik. Bu noktada çok kuralcı bir toplum İngilizler. Durum böyle olunca İngilizler çok uzun süredir halı altına süpürülen bir tepkiyi gün yüzüne çıkardı. Fakat o tepkinin gün yüzüne çıkma aşaması burada düşünmemiz gereken en önemli mesele.

Göçmenlerde entegrasyon problemi var

“Meseleyi bir de İngiliz halkı açısından değerlendirmek lazım” diyen Özkaya, İngiltere’ye giden “göçmenlerin sosyal statüleri gerçekten çok düşük. Kişilik yapıları problemli insanlar” değerlendirmesinde bulundu. Göçmenlerin birçoğunun travma yaşamış ve kendi ülkelerinde tutunamamış insanlar olduğunu belirten Özkaya, şöyle devam etti:

Buraya geldiklerinde, bizim dışarıdan medeniyet diye tabir ettiğimiz Batı dünyasında insan hakları gereği bu insanlara ev tahsis ediliyor, iltica başvurularında bulunmaları için bir otele yerleştiriliyor bu insanlar… Örneğin İngiltere’de bir mülteci kampı yok, çadırlarda ağırlanmıyor bu insanlar, otellerde ağırlanıyor. Dolayısıyla bu otellerin ücretleri de vergi mükelleflerinin cebinden çıkıyor. Tüm bunları yanı sıra bir de sosyal yardım var. Burada mülteciler oturum aldıklarında 2 bin poundluk bir evde yaşadıkları varsaydığımızda bin 700 pound devletten destek alıyorlar. Bunun yanı sıra asgari geçim tutarında bir hibe de alıyorlar. Üniversiteye gittikleri takdirde devlet bir destek daha veriyor. Yaşamları boyunca sürekli bir asalak gibi devletin sırtına yüklenmiş bir şekilde yaşamlarını devam ettiriyorlar.

Dil öğrenme konusunda oldukça isteksizler. İngiliz toplumunun kültür sanat aktivitelerine katılma noktasında oldukça isteksizler. İngilizlerin kültür sanat, kişilik yapıları, devlet yönetme şekli ya da devlet kültürlerine de oldukça yabancılar. Bunlara saygı göstermiyorlar. Mesela geçtiğimiz günlerde bazı Müslümanlar Londra’nın göbeğinde şeriat istediklerine dair miting yaptılar. Bir İngiliz açısından bunu düşünün. Kendi ülkenizde şeriattan kaçıp misafir olduğunuz ülkenin düzenini değiştirmeye çalışıyorsunuz. Burada bir hassasiyet olmalı ve insanlar bir noktada çizgiyi aşmamalı. Ama İngiltere’de durum bu şekilde değil.

Göçmenlere yönelik burada devasa bir hoşgörü vardı, Covid sürecine kadar. Fakat bu süreçten sonra işin rengi değişmeye başladı. Ekonomik istikrarsızlık ve dengesizlik, İngiltere’nin ve İngiliz vatandaşlarının içinde bulunduğu durum bu buhrandan kurtulmak adına hedef tahtasına göçmenlerin oturtulmasını sağladı. Göçmenlerin de bu noktada çeşitli problemleri vardı. Ama burada göçmenlerle alakası olmayan, Müslümanları uzaktan yakından ilgilendirmeyen bir cinayet silsilesinden sonra işin ucunun Müslümanlara ve göçmenlere dönmesi daha önceden planlanmış bir protesto silsilesine neden oldu.

Bir yerlerden düğmeye basılmış gibi…

İngilizlerin, protestolarda “çok hızlı bir şekilde mobilize olduğunu” belirten Özkaya, “İngilizler aslında böyledir. Örgütlü bir şekilde hareket etmeyi çok severler. Çok kısa sürede örgütlü hale gelirler” diye konuştu. Özkaya, bu gösterilerdeki farklı bir noktaya dikkat çekerek “ama bu gösterilerin çok kısa sürede içerisinde birden fazla kente yayılması, hemen her kentte benzer sloganların atılması, benzer manzaralarla karşı karşıya kalınması, protesto gösterilerinde bir anda insanların sokağa çıkması ve aynı zamanda Amerika’dan da gelen etkiler, mesela Elon Musk’ın ifadelerini de göz önünde bulundurduğumuzda, bir yerden düğmeye basılmış izlenimi veriyor” dedi.

Özkaya, sözlerine şöyle devam etti:

Buradaki ilk ve ana hedef göreve yeni başlayan Keir Starmer hükümeti. Bu protesto silsileleri Starmer’ı göçmenlerin aleyhinde göçmenlerin aleyhinde bir politikaya teşvik etmeye çalışıyor. Ama Starmer de deyim yerindeyse sağlam bir şekilde duruyor ve ipin ucunu kaçırmamaya çalışıyor. Bu gösterilere karışanların da en sert şekilde cezalandırılacağını ifade ediyor.

Şu ana kadar İngiltere’de 400’ü aşkın kişi gözaltına alındı. 3 gün gibi kısa bir zaman zarfı içerisinde yargılamaları yapılacak. 3 gün içinde onlara verilen ceza kamuoyuna da duyurulacak. Burada tabii amaç Starmer’ın ne kadar ciddi olduğunu İngiliz toplumuna göstermesi ve protestocuları da caydırmaya çalışmak bir noktada. Mesele ne kadar sürer bu önemli bir soru. Burada bir hafta, bir ay diyebileceğimiz bir takvim yok. Burada tamamen Starmer hükümetinin geliştirdiği özel polis ekipleri var. Bu polis ekipleri hem Galler’den hem İskoçya’dan hem de Kuzey İrlanda’dan İngiltere’ye geldiler ve İngiltere’nin çeşitli noktalarında görev alıyorlar. Şu ana kadar sadece göstericilerle mücadele etmeye çalışan 6 bini aşkın polis memuru var. Burada ortaya koyulan güvenlik tedbirlerinin sahaya nasıl yansıyacağıyla ilgili gelişmeleri hep beraber göreceğiz. Şu an itibarıyla sosyal medya üzerinde oluşan, sosyal medya üzerinden gerçekleşen bu örgütlü topluluğun içine sızmaya çalışıyor İngiliz istihbaratı.

Olaylar bastırılamazsa iyice kitleselleşir

"Güvenlik güçleriyle göstericiler arasındaki durum aslında sonucu belirleyecek. Güvenlik güçleri çok kısa bir süre içerisinde sonuç alırsa eğer bu gösteriler diner” diyen Özkaya, “ama güvenlik güçleri göstericileri bastırma noktasında sıkıntılar yaşarsa bu kez çok daha süratli bir durumla karşı karşıya kalabiliriz” diye konuştu.

Özkaya, sözlerinin devamında şunları söyledi:

Çok kitlesel bir hale bürünebilir bu durum. Çünkü işin içerisinde organize olmamış, bir düğmeye basılarak haberdar edilmemiş masum İngilizler de var. Bu insanlar gerçekten mültecilere yönelik öfkeleri, devlete yönelik kontrolsüz göçün önüne geçmemesinden doğan öfkeleri ve aynı zamanda polisin de kendi ülkesini savunamadığı düşüncesinden hareket ediyorlar. Bu insanlar çok masum bir şekilde protesto yapmak adına sahaya çıkıyorlar, sokağa iniyorlar.

Psikoloji “zihin mekaniği” diye bir kavram olduğundan bahseden Özkaya, “Bu bir psikolojik savaş tekniğidir. Yani burada bir zihin mekaniği söz konusu. Siz kitlelere nasıl hareket edeceğini belli bir aşamadan sonra gösteremezsiniz. Yani sağduyulu insanlar çıksa da o kitleyi bir noktadan bir noktaya sevk etme hususunda başarılı olamayacaktır. Tıpkı bugün Starmer Hükümeti’nin de yapmaya çalıştığı gibi…” diye konuştu. Özkaya, Starmer hükümetini kastederek “Onlar da aslında suçu kendilerinden önceki muhafazakâr başbakanlara atıyorlar. Yani bu muhafazakâr başbakanlar gereğini yapmıyorlar, itidal çağrısında bulunmuyorlar, hatta ve hatta gösterilerden oldukça hoşnut bir şekilde hareket ediyorlar, bunların ne yapmaya çalıştıklarını bilmiyoruz ama biz bu protesto gösterilerini bastıracağız şeklinde açıklamalar yapıyorlar” dedi.

Irkçılık karşıtları da sokağa indi

Özkaya, sözlerine şöyle devam etti:

Bu açıklamaların hemen akabinde bir taraftan Müslümanlar diğer taraftan Afrikalı göçmenler de sokağa indiler ve onlar da kendi haklarını savunmaya çalıştılar. Ama diğer taraftan ırkçılık karşıtı gösteriler de oluştu burada. Onları da oluşturan yine İngilizlerdi. Yani bu insanlar buraya geldiler, ırkçılık yapmamak lazım gibi… Zaten İngiliz demokrasisi çeşitli mozaiklerden oluşuyor. Burada dünyanın en çeşitli toplumları var ve bu toplumlar burada neredeyse hiçbir çatışma olmadan yaşamlarına devam ediyorlar.

Başta New Castle olmak üzere çeşitli şehirlerde sokağa inen ırkçılık karşıtı İngiliz vatandaşları vardı. Bu ırkçılık karşıtları ülkeyi Nazilere teslim etmeyeceğiz şeklinde sloganlar attı. Yani bir tarafta göçmenlere kin kusanlar var diğer tarafta da göçmenlere kin kusanlara haddini bildirmeye çalışan İngilizler var. Burada da kafa karışıklığı oluşmaya başladı. Çeşitli açıklamalar geldi, özel birliklerin sahaya inebileceğine ilişkin.

Gösteriler ekonomiye ciddi bir darbe vurdu

“Bu gösteriler, şu anda İngiltere ekonomisine çok ciddi bir şekilde darbe vurdu” diyen Özkaya, gösterilerin ekonomiye etkisini şu sözlerle özetledi:

İngiltere’nin birçok kentinde tiyatro binaları kapandı. Esnaf kepenk açmamaya başladı ve hastanelere ulaşımda çeşitli problemler yaşanmaya başladı. Bazı tren seferleri durdu. İngiltere demir ağlarla örülmüş bir toprak parçası. Burada demiryolu ulaşımı oldukça elzem ve önemli. Hem insanlar korkudan dolayı işlerini bırakıyorlar. Dolayısıyla tren seferleri iptal edilme aşamasına geliyor. Diğer taraftan esnaf kepenk açamıyor. Onlar ekonomik anlamda sıkıntı yaşıyorlar. Açtıklarında ise dükkanları yağmalanıyor yine bu göçmen karşıtı olduğunu ifade eden İngilizler tarafından. Yani burada bir vandalizm de var esasında. Yani bu bir demokratik gösteri, demokratik talep olmaktan çok öte, hükümeti devirmeye, baskılamaya yönelik, İngilizlerin gözünde küçük düşürmeye yönelik adımlar haline geldi.

Gösterilerde Amerikan parmağı olabilir mi?

İngiliz basınında komplo teorilerinin de dillendirilmeye başladığını dile getiren Özkaya, şunları söyledi:

Komplo teorileri de gelmeye başladı bu durumda. İstihbarat savaşlarından da söz ediliyor. Örneğin Amerika ve İngiltere arasında en ciddi ihtilaf meselesi Çin. İngilizler Çin’i destekleme noktasında hamle yapmaya çalışırken Amerika durumdan oldukça rahatsız. Amerika’nın esasında bu gösterileri bir şekilde organize ederek İngiltere’yi kendi içerisinde istikrarsızlaştırmaya çalıştığı vurgulanıyordu. Tam böyle bir dönemde Elon Musk’ın açıklamaları da oldukça düşündürücü. Musk’ın politik bir kimliği var. Hem ekonomik güç açısından hem nüfuz açısından hem de aslında dünyanın birçok ülkesinde tanınırlık açısından. Burada Musk’ın sözlerinin ne anlama geldiğini de tartmak gerekir.

Musk’ın olaylardaki rolü ne?

Elon Musk’ın ABD’de Trump hükümetine yakın olduğunu hatırlatan Özkaya, Musk’ın tutumunun bu noktadan değerlendirilebileceğini ifade ederek şöyle konuştu:

Trump hükümetinin göçmen karşıtı bir tavır takındığını da biliyoruz. Hal böyle olunca Musk’tan da göçmen karşıtı bir tavır gelmesi gayet normal, eşyanın tabiatı gereği. Fakat Starmer’a doğrudan neler yapacağını söylemeye çalışması, Starmer’ın nasıl bir politika izlemesi gerektiğini söylemesiyse burada biraz düşündürücü. Aslında bu bir nevi kendi düşüncesini ifade etmekten daha ziyade bir ayar verme, bir kendine çekidüzen ver, Müslümanları savunma şeklinde bir açıklamaya da dönüşebilir. Zaten algısal olarak da bu açıklama buna dönüştü.

Son İsrail ziyareti Musk’ın son derece önemli. Musk Filistin gösterilerine destek veren birisiydi. Apar topar İsrail’e çağrıldı. İsrail’de çeşitli ziyaretlerde bulundu ve bu ziyaretlerden sonra Musk’ın politik düşüncelerinde biz 180 derece farklı olarak görmeye başladık.

Her ne kadar münferit bir açıklama olduğu düşünülse bile esasında derinden derine burada bazı kodlar var, bazı parametreler var. Bu ifadelerin okunmasıyla ilgili anlam çıkarabileceğimiz. Bu da dünyanın her yerinde artan mülteci ve Müslüman aleyhtarı politikalara hizmet etmek anlamına gelen cümlelerden ibaret. Bu cümleler çok tehlikeli. İngiltere’de başlayan bu göçmen karşıtı durum, dünyanın geri kalan ülkelerinde de zaten fokurdayan bir kazan varken oldukça trajik bir duruma evrilebilir. Örneğin, Avrupa’nın birçok kentinde benzeri olaylarla karşılaşabiliriz.

Göçmenlerin birçok ülkede silahsız güç haline geldiğini vurgulayan Özkaya, İngiltere’de bu sorunun kaşınmaya başladığını belirterek şunları belirtti:

Gidişat aslında kaygı verici, çünkü sosyal hayat burada zaman zaman aksıyor. Bunun bir aşama sonrası az önce de ifade ettiğim gibi Starmer hükümetinin istifası.

Gösterilerin çok kısa sürede bastırılabileceğini belirten Özkaya, “Netice alınamazsa dünyanın pek çok ülkesini sıkıntılı bir süreç bekliyor. Bu ülkelerden birisi de Türkiye” diye konuştu.