Gündem

Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nden Kaybolan Çocuklar Raporu

Diyarbakır’da sekiz yaşındaki Narin Güran’ın kaybolduktan sonra cansız bedenine ulaşılması ve bu süreçte yaşananlar Türkiye’deki kayıp çocuklar gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. Toplum Çalışmaları Enstitüsü, Türkiye’nin gündeminden düşmeyen kayıp çocuklar krizine ilişkin dikkat çeken verilerin yer aldığı bir rapor yayımladı.

Abone Ol

Çözüm bekleyen trajedi…

Toplum Çalışmaları Enstitüsü Direktörlerinden Doç. Dr. Asmin Kavas’ın kaleme aldığı “Kaybolan Çocuklar Krizi: Türkiye ve Dünyada Mevcut Durum, Zorluklar ve Çözüm Önerileri” başlıklı raporda, önemli verilere yer verildi. Raporda, “Her geçen gün daha fazla çocuğun kaybolması, toplumun gözleri önünde yaşanan ve çözüm bekleyen bir trajediyi derinleştiriyor. Narin’in kayboluşu sadece bireysel bir trajedi olarak görülmemeli; bu olay, Türkiye’de çocukların karşı karşıya kaldığı ihmal ve istismarın yaygınlığını ve derinliğini ortaya koyuyor” ifadeleri yer aldı.

ABD’de her yıl 460 bin çocuk kayboluyor

Raporda, Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2008-2016 yılları arasında ülkemizde tam 104.531 çocuk kaybolan olarak bildirildiği, sonraki yıllarda bu konuda bir istatistik tutulmadığına dikkat çekildi. Raporda yer alan ifadelerde, resmi verilere göre, kaybolan erkek çocuk vakalarının yüzde 55’i; Antalya, Diyarbakır, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Adana, Ankara, Bursa, Denizli ve Şanlıurfa gibi illerde yoğunlaştığı, 9 yıl içinde Antalya’da, emniyet birimlerine bildirilen kaybolan kız çocuğu sayısı tam 4.559 olduğu belirtildi.

Dünya genelinde kaybolan çocuklara ilişkin durumun, Türkiye’dekinden farklı olmadığına da değinilen raporda, Missing Children Europe ve AMBER Alert Europe verileri ele alındı. Rapora göre Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde her yıl yaklaşık 250 bin çocuk kayboluyor. Avrupa dışındaki ülkelerde tablo daha da ürkütücü. Hindistan’da her 8 dakikada bir çocuk kaybolurken bu çocuklar ya zorla çalıştırılıyor ya da seks işçiliğine itilerek insan kaçakçılığına maruz bırakılıyor. 

Kurum, kaybolan çocuk vakalarını genellikle şu 5 ana kategoride sınıflandırıyor:

Tehlikedeki kaçak çocuklar (12-18 yaş): Evsiz kalmış, tehlike altında olan ya da kendi isteğiyle evden kaçan çocuklar. 
Aile içi kaçırma (0-18 yaş): Genellikle boşanmış ya da ayrı yaşayan ebeveynlerden birinin, çocuğu diğer ebeveynin bilgisi dışında kaçırması durumu. 

Aile dışı kaçırma (0-18 yaş): Çocukların aile dışındaki bir kişi ya da kişiler tarafından kaçırılması. 

Terk edilmiş veya refakatsiz çocuklar (0- 18 yaş): Göçmen krizlerinde sıkça karşılaştığımız, kimsesiz ya da refakatsiz çocuklar. 
Kaybolan veya yaralı çocuklar (her yaş grubu): Evde ya da dışarıda kaybolan, bir kazaya uğramış veya bilinmeyen bir yerde bulunan çocuklar. 

Yapılan çalışmalara göre 2022 yılında dünya genelinde ülkeler bazında kaybolan çocuk sayıları şu şekilde kaydedildi:

    •    Avustralya’da her yıl yaklaşık 20 bin çocuk,
    •    Kanada’da her yıl yaklaşık 45.288 çocuk, 
    •    Almanya’da her yıl yaklaşık 100 bin çocuk,
    •    Hindistan’da her yıl yaklaşık 96 bin çocuk, 
    •    Rusya’da yaklaşık 45 bin çocuk,
    •    İspanya’da her yıl yaklaşık 20 bin çocuk, 
    •    Birleşik Krallık’ta her yıl yaklaşık 112.853 çocuk, 
    •    Meksika’da 120 bin çocuk, 
    •    Brezilya’da 40 bin çocuk, 
    •    Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl yaklaşık 460 bin çocuk. 

‘Türkiye gerekli ağlara üye bile değil’

Söz konusu geniş toplumsal iş birliklerinin kayıp çocuklarının bulunmasını hızlandırmak ve hatta önlemek adına önemli adımlar içerdiğine dikkat çeken Toplum Çalışmaları Enstitüsü Direktörü Doç. Dr Asmin Kavas, enstitünün raporunda “Çalışmanın en çarpıcı bulgusu, Türkiye’nin kaybolan çocuklar konusundaki uluslararası ağlara üye olmaması ve dolayısıyla, çocukların bulunması için hayati önem taşıyan küresel işbirliği fırsatlarından yararlanamamasıdır. Türkiye özelinde etkili çözümler üretebilmek için, ulusal düzeyde kapsamlı stratejiler geliştirilmesi ve uluslararası işbirliği ağlarına aktif katılım sağlanması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

Kayıp çocuklar için 10 maddelik kurtarma planı

Toplum Çalışmaları Enstitüsü, raporda Türkiye’nin kaybolan çocuklar sorununa etkili çözümler üretebilmesi için ulusal düzeyde geliştirmesi gereken stratejileri şöyle sıraladı:

•    Ulusal Acil Uyarı Sisteminin Kurulması: Türkiye’de kaybolan çocuk vakalarına hızlı ve etkili müdahale için, AMBER Alert benzeri başarılı uluslararası modelleri örnek alan ulusal bir acil uyarı sistemi kurulmalıdır. Bu sistem, medya kuruluşları, telekomünikasyon şirketleri ve sivil toplum örgütleriyle sıkı işbirliği içinde çalışarak, toplumun tüm kesimlerini kapsayan ve anında harekete geçiren bir mekanizma olarak tasarlanmalıdır. Veri Toplama ve Analiz Kapasitesinin Artırılması: Kaybolan çocuk vakalarına ilişkin verilerin toplanması, analizi ve paylaşımı için kapsamlı ve entegre bir ulusal veri sistemi oluşturulmalıdır. Bu sistem, vakaların detaylı profillerini çıkararak, kaybolma nedenlerini derinlemesine analiz etmeli ve bu analizler ışığında önleyici stratejiler ile etkili müdahale yöntemleri geliştirmeye olanak sağlamalıdır. 
•    Toplumsal Farkındalık Kampanyaları: Kaybolan çocuklar konusunda toplumsal farkındalığı artırmak için, geniş kapsamlı ve sürdürülebilir bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmelidir. Bu kampanyalar, aileleri ve toplumun tüm kesimlerini hedef alarak, çocukların kaybolma risklerini, alınabilecek önlemleri ve kaybolan durumunda izlenecek adımları etkili bir şekilde anlatmalı; ayrıca medya, eğitim kurumları ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği içinde yürütülerek, konunun sürekli gündemde kalmasını sağlamalıdır.
 •    Uluslararası İşbirliği ve Entegrasyon: Türkiye, kaybolan çocuklar konusundaki uluslararası ağlara aktif katılım sağlayarak küresel işbirliği fırsatlarından azami ölçüde yararlanmalıdır. Bu katılım, sınır ötesi vaka yönetimini iyileştirecek, veri paylaşımını hızlandıracak ve uluslararası en iyi uygulamaların ülkemize adapte edilmesini kolaylaştırarak, kaybolan çocukların bulunma oranını artıracaktır. 
•    Teknoloji ve Sosyal Medyanın Etkin Kullanımı: Kaybolan çocukların bulunmasında ileri teknoloji ve sosyal medya platformları stratejik bir şekilde kullanılmalıdır. Yapay zeka destekli görüntü tanıma sistemleri, konum bazlı uyarı mekanizmaları ve viral sosyal medya kampanyaları gibi yenilikçi dijital çözümler, bilginin hızla yayılmasını sağlayarak; toplumsal katılımı maksimize edebilir ve arama süreçlerinin etkinliğini önemli ölçüde artırabilir. 
•    Hukuki Düzenlemeler ve Cezai Yaptırımlar: Kaybolan çocuk vakalarına yönelik mevcut yasal çerçeve, güncel ihtiyaçlar ve uluslararası standartlar doğrultusunda kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmeli ve güçlendirilmelidir. Çocuk kaçırma, insan kaçakçılığı ve istismar gibi suçlarla mücadelede daha etkili ve caydırıcı yasal düzenlemeler yapılmalı, bu suçların faillerine yönelik cezalar artırılmalıdır. Bu yasal iyileştirmeler, suçları önleme, mağdurları koruma ve failleri adalet önüne çıkarma konularında daha güçlü bir sistem oluşturarak, çocukların güvenliğini artırmayı ve potansiyel suçluları caydırmayı hedeflemelidir. 
•    Kurumlar Arası Koordinasyon ve Kapasite Geliştirme: Çocuk koruma ve kaybolan çocuk vakalarıyla ilgilenen kurumlar arasında koordinasyon ve işbirliği güçlendirilmelidir. Emniyet birimleri, sosyal hizmetler, sağlık kuruluşları, eğitim kurumları ve ilgili sivil toplum örgütleri arasında etkin bir iletişim ve işbirliği ağı kurulmalıdır. Bu kurumlar arası koordinasyon, vakaların daha hızlı ve etkili bir şekilde ele alınmasını sağlayacak, risk altındaki çocukların erken tespitini kolaylaştıracak ve kaybolan vakalarının önlenmesine katkıda bulunacaktır. Ayrıca, bu kurumların personeline yönelik düzenli eğitimler ve kapasite geliştirme programları düzenlenerek, kaybolan çocuk vakalarına müdahale konusunda uzmanlıkları artırılmalıdır. 
•    Önleyici Tedbirler ve Risk Değerlendirme Sistemleri: Kaybolan çocuk vakalarını önlemek için proaktif bir yaklaşım benimsenmelidir. Risk altındaki çocukları erken tespit etmek ve koruyucu önlemler almak amacıyla kapsamlı risk değerlendirme sistemleri geliştirilmelidir. Bu sistemler, çocukların aile durumu, sosyo-ekonomik koşulları, eğitim durumu, sağlık geçmişi gibi faktörleri analiz ederek potansiyel riskleri belirleyebilmelidir. Ayrıca, okullarda ve toplum merkezlerinde çocuklara yönelik güvenlik eğitimleri düzenlenmeli, çocukların kendilerini koruma becerileri geliştirilmelidir. Ebeveynlere ve bakıcılara yönelik bilinçlendirme programları uygulanmalı, çocuk güvenliği konusunda pratik bilgiler ve stratejiler sunulmalıdır. Bu önleyici yaklaşım, kaybolan çocuk vakalarının sayısını azaltmaya yardımcı olacak ve çocukların genel güvenliğini artıracaktır. Türkiye’nin kaybolan çocuklar sorununa etkili çözümler üretebilmesi için uluslararası düzeyde geliştirilmesi gereken stratejiler şunları içermelidir: 
•    Uluslararası Standartların Belirlenmesi: Kaybolan çocuk vakalarının tanımlanması, raporlanması ve yönetilmesi için uluslararası standartlar oluşturulmalıdır. Bu standartlar, Türkiye ile diğer ülkeler arasında tutarlılığı sağlayarak, veri toplama ve paylaşım süreçlerini kolaylaştıracaktır. Ayrıca, bu standartlar, kaybolan çocuk vakalarının raporlanmasında kullanılan terminolojiyi, veri toplama yöntemlerini ve veri paylaşım protokollerini standardize edecektir. Bu sayede, ülkeler arasında veri paylaşımı ve koordinasyon daha etkili bir şekilde gerçekleştirilebilecek ve kaybolan çocukların bulunma olasılığı artacaktır. Uluslararası standartlar, kaybolan çocuk vakalarının daha hızlı ve etkili bir şekilde ele alınmasına yardımcı olacaktır. 
•    Küresel Veri Paylaşım Ağı: Türkiye, uluslararası veri paylaşım ağlarına katılmalıdır. Bu ağlar, kaybolan çocuklarla ilgili bilgilerin hızlı ve güvenli bir şekilde paylaşımını sağlayarak, sınır ötesi işbirliğini güçlendirecek ve kaybolan çocukların bulunma sürecini önemli ölçüde hızlandıracaktır. Ayrıca, bu ağlar, kaybolan çocuk vakalarının daha etkili bir şekilde izlenmesini ve analiz edilmesini de sağlayacaktır. Bu sayede, kaybolan çocuk vakalarının nedenleri ve trendleri daha iyi anlaşılacak ve önleyici tedbirler alınabilecektir. Uluslararası veri paylaşım ağlarına katılım, Türkiye’nin kaybolan çocuk vakalarına karşı mücadele etmede daha etkili olmasını sağlayacaktır. 
•    Eğitim ve Kapasite Geliştirme: Türkiye, uluslararası kuruluşlar, hükümetler ve sivil toplum örgütlerinin, kaybolan çocuk vakalarına müdahale edebilecek yetkinlikte personel yetiştirmek için eğitim programlarına katılmalıdır. Bu eğitim programları, kaybolan çocuk vakalarının tanımlanması, raporlanması ve yönetilmesi için gerekli becerilerin geliştirilmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca, bu programlar, kaybolan çocuk vakalarında etkili müdahale için gerekli olan koordinasyon ve işbirliğini de güçlendirecektir. Uluslararası çapta tüm bu adımlar, dünya genelinde kaybolan çocuk vakalarının önlenmesi ve çözülmesi için ortak bir politika izlenmesini mümkün kılacaktır. Bu politika, tüm ülkelerin kaybolan çocuk vakalarına karşı ortak bir yaklaşıma sahip olmasını sağlayacak ve kaybolan çocukların bulunma şansını artıracaktır. Türkiye de dahil olmak üzere, tüm ülkelerin bu uluslararası standartları benimsemesi ve uygulaması, kaybolan çocuk vakalarının önlenmesi ve çözülmesi için önemli bir adım olacaktır. Bu sayede, kaybolan çocuk vakalarında uluslararası işbirliği ve koordinasyon daha etkili bir şekilde gerçekleştirilebilecek ve kaybolan çocukların bulunma olasılığı artacaktır. Ulusal düzeyde ise Türkiye, kaybolan çocuklarla mücadelede daha entegre ve veri odaklı yaklaşımlar benimsemelidir. Özellikle kaybolan çocukların geri dönme oranlarını artırmak ve suç örgütlerinin tuzağına düşmelerini engellemek için sınır ötesi iş birliği şarttır.