SAMİMİ HABER / HABER MERKEZİ

Ülkü Ocakları’nın eski Genel Başkanı ve akademisyen Sinan Ateş, 30 Aralık 2022’de Ankara’da öldürülmüştü. Cinayetle ilgili duruşmalar 1 Temmuz’dan itibaren başladığında kamuoyu, bu gizemli ve çok su götürür olayın mahkemede aydınlanacağını bekledi. Ancak geçen hafta boyunca Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren duruşmalar, kamuoyunda olayı aydınlatmak yerine daha gizemli, çetrefilli, tuhaf hale soktu. 
Zihinlerde oluşan soru işaretlerinden, tuhaflıklardan bazılarını siz Samimi Haber okurları için araştırdık.

Cübbeli Ahmet'e saldırı! Cübbeli Ahmet'e saldırı!

Ayşe Ateş’in arkasında FETÖ mü var?

Önce maktul Sinan Ateş’in dul eşi Ayşe Ateş’ten başlayalım. Ateş’in sosyal medya hesaplarından paylaşımı, FETÖ’nün sosyal medyadaki tetikçilerinden Cevheri Güven’in yaptığı iddia edildi ve bu iddia yalanlanmadı. Ayşe Ateş’in FETÖ’nün önde gelen isimlerinden, hatta Gülen’den sonra örgütün başına geçmesi beklenen Mustafa Özcan’ı alenen savunması da şaşkınlıkla karşılandı ve; “FETÖ bu olayın neresinde? Sinan Ateş ve Ayşe Ateş’le FETÖ arasında nasıl bir bağ var?” sorularına neden oldu. Daha ilginç olan, FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra MHP bünyesinde kurulan ‘FETÖ Komisyonu’na Sinan Ateş başkanlık yapmıştı. Şimdilerde sorulan soru şu: FETÖ’nün darbe girişimini soruşturmak için MHP gibi bir partinin bünyesinde kurulan komisyona başkanlık etmiş bir ismin eşinin FETÖ ile aynı cümlede anılması biraz garip değil mi? 

Acılı ve yaslı eş Ayşe Ateş’in kameralar önünde poz verir, rol yapar gibi davranması da, davayı takip eden kitleler tarafından garipsendi. Dahası, Ayşe Hanım’ın estetik operasyon yaptırdığı iddiası da özellikle MHP’liler tarafından sık dile getiriliyor ve matem havasında olması gereken bir acılı eşin, medya ya da sosyal medya fenomenliğine soyunur tavırlar sergilemesi şaşırtıcı bulunuyor. Ayşe Ateş’in televizyon kanallarını dolaşması, siyasi parti ziyaretleri yapması da bu çerçevede algılanıyor. 

Savcılarla ilgili FETÖ iddiası

Cinayet soruşturmasının ilk savcılarının adı FETÖ’yle birlikte anılıyor. Hatta haklarında bu çerçevede suç duyurusunda bulunuldu. Ceza Mahkemesi Kanunu’na göre, avukatla müvekkil arasındaki görüşmenin üçüncü bir kişi ya da tarafça dinlenmesi kesinlikle yasaklanmışken, soruşturmayı yürüten savcıların bu olayın zanlılarıyla avukatları arasındaki görüşmeyi gizlice dinlediği de ortaya çıkmıştı. 
Görüldüğü gibi, bu cinayet davasının her köşesinden FETÖ çıkıyor. Sinan Ateş davasını özellikle sosyal medyada köpürten trol hesapların FETÖ yanlısı tutumları da işin cabası. FETÖ’yü işin içine sokan tüm bu iddialar, MHP ve Ülkü Ocakları içinde uzun zamandır kulaktan kulağa fısıldanan “Sinan Ateş’in FETÖ tarafından özel yetiştirilip partiye/ocağa sokulmuş bir Truva Atı olduğu” söylentisiyle birlikte ele alındığında ortaya başka şüpheler çıkıyor.

Bahçeli’nin sakladığı sır ne?

Olayların odağındaki MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin; “Kendimde sır olarak sakladığım (Sinan Ateş’i) görevden alma nedenlerini yeri geldiğinde açıklarım” ifadesi, soru işaretlerini daha da çoğalttı. Bahçeli’nin bu sözü, gözleri Sinan Ateş’in Ülkü Ocakları ve MHP içindeki faaliyetlerine yöneltiyor ve sorular arka arkaya geliyor: Bahçeli’nin sır olarak sakladığı, gerektiğinde açıklayabileceğini duyurup koz olarak ileri sürdüğü, rest dediği bu görevden alma gerekçesi ne olabilir? Bu sır, Sinan Ateş’in bir açığını mı içeriyor? Bu sırrın Sinan Ateş cinayetiyle ilgisi var mıdır? Bu sır, Sinan Ateş cinayetinde zan altında bırakılan MHP’yi hedef olmaktan kurtaracak bir sır mıdır?
Sinan Ateş’in otopsisi yapılırken görüntü çekilmemesi ya da çekilmişse bile ortada olmaması bu olaydaki tuhaflıklardan sadece biri. Mermi çekirdeklerinin kaç silahtan çıktığı, birden fazla silahtan çıktıysa bunların kimlere ait olduğu konusu da aydınlığa kavuşmuş değil. 

Sinan Ateş’in silahı neden saklandı?

Cinayet işlendiği sırada Sinan Ateş’in yanında bulunan Ahmet Keçik’in davranışı da soru işaretleri doğurdu. Olayın en sıcak anlarında Sinan Ateş’in belindeki silahı alıp önce o silahla birkaç el ateş eden, ardından Ateş’in koruması ve yaralı durumdaki Selman Bozkurt’un da silahını alıp koşarak ofise götürerek saklayan Keçik’in bu davranışı da merak uyandırıyor. Keçik’in yaralılara yardım etmek ya da cankurtaran çağırmak yerine silahları iki kişinin belinden alıp saklamasının ardındaki gerekçe, açıklanması gereken önemli bir ayrıntı.

Editör: Elif Erbay