Prof. Dr. Tarhan, LGS ve YKS sınavları öncesi ebeveyn tutumlarının nasıl olması gerektiğine işaret ederek, beyin temelli öğrenme varsa kişinin stresini daha iyi yönettiğini söyledi.
Amacı olmayan kişilerin motivasyonlarının da olmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Tarhan, gençlere bir amacı kovalamaları tavsiyesinde bulundu.
Anne-baba kaptan değil, kılavuz kaptan olmalı!
Yüksek motivasyonlu olan çocukların daha çok hata yapma eğiliminde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarhan, motivasyonu olmayan çocukların ise ders çalışması için bir nedeni olması gerektiğini ifade ederek, “Z kuşağı varlık içinde başarılı olmak zorunda. Eski kuşaklar yokluk için başarılı olmak zorundaydı. Z kuşağının kendilerini aşan hedefleri olmalı. Gençler kendilerine hedef koyarlarsa o zaman başkaları ile kendilerini kıyaslayıp özgüvenlerini düşürmezler.” dedi.
Çocukların kendilerine tarihten rol modeller alması tavsiyesinde de bulunan Prof. Dr. Tarhan, “Anne babanın rolü çocuğun hayatının kaptanı olmak değil, kılavuz kaptanı olmak.” diye konuştu.
Prof. Dr. Tarhan, ailelerin çocukları eğitmek ve buyurgan tarzda olmak yerine çocuklarına yol arkadaşı olmaları konusunda da önerilerde bulundu.
İnsan hem olumlu hem olumsuz duygulardan oluşan bir karışımdır
Prof. Dr. Tarhan, kişisel gelişim ve başarı teknikleri konusuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, şunları söyledi:
“Kişisel gelişim başarı teknikleri hedefi belli olan genç için faydalı oluyor. Hedefi belliyse o hedefe ulaşmak için çeşitli başarı tekniklerini öğrenmesi, kendini harekete geçirmesi, kendini yönetebilmesi için faydalı. Ama başarı tekniği değil de kişisel gelişim tekniği gibi kullanılırsa o teknikler kişiye sahte bir özgüven oluşturuyor. Kendini beğenmiş oluyorlar. Kendi olumsuz yönlerini görmeden sadece olumlu yönlerini görüp bir çocuğu harekete geçirmeye çalışmak çocuğu hata yapmaya itiyor.
İnsan hem olumlu hem olumsuz duygulardan oluşan bir karışımdır. Olumsuz duygularını yok sayarak yaklaşan, psikoloji teorilerine uymayan kişisel gelişim, başarı teknikleri var. Hedefi belli olan kişiler ona ulaşmak için motivasyon tekniği olarak kullanabilir. Ama hayat başarısı için kullanılmaz. Akademik başarı için kullanılabilir başarı teknikleri.”
Eğitimde adil olmayan bir sınav sistemi var
Eğitim sistemine de atıfta bulunan Prof. Dr. Tarhan, “Hepimizi aşan bir sistem var. Şu andaki eğitim sistemimiz bir insanın hayat başarısını lise sondaki bir sınava bağlıyor. Bu adil olmayan bir sistem. Bir yıl içerisinde insanın bütün yıllarını birikimini değerlendirip onun hayatı ile ilgili karar veriliyor.” dedi.
Şu anki sınav sistemindeki yarışma adil bir yarışma değil, kaygıyı artıran bir şey
Dünyada bu sorunun çözüldüğünü ve böylece çocuklarda sınav kaygısının olmadığını da dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Çocuğun 2-3 saatlik bir sınava odaklandığı zaman kaygısız olması mümkün değil. İdeal olan ruh sağlığına uygun bir sistem. Bu bilindiği halde eğitim sistemimizde bir statüko var. O statüko ciddi şekilde direniyor. O zaman dershanelere de çok ihtiyaç kalmayacak. Özel hoca tutmaya da çok ihtiyaç kalmayacak. Şu anki sınav sistemindeki yarışma adil bir yarışma değil, kaygıyı artıran bir şey.” dedi.
Tarhan: “Başarı sağlığın önüne geçmemeli”
Prof. Dr. Tarhan, sınav öncesi çocuklara performans artırıcı ilaç ya da takviye verilmesi konusuna da değinerek, şu uyarılarda bulundu.
“Eğer bir anne baba doktor tavsiyesi olmadan çocuğa performans artırıcı ilaç veriyorsa, o çocuk ileride hap kullanımına meyilli olur. O çocuklar üniversiteye girdikten sonra hap almadan ders çalışamıyorlar. Sonra bize getirilen çocuklar var, böyle yetiştirilmişler. O ilaçlar artık tesir etmediği için başarılı olmak için metamfetamin gibi ilaçlar alıyorlar. En güzel performans artırıcı ilaç çay, kahve…
Bu çocuk ileride madde kullanmadan derse odaklanamayan, çalışamayan bir çocuk oluyor. Çocuğun beynini zehirliyorlar. Başarı sağlığın önüne geçmemeli.”
Çocuk büyütmek koreografisi zor bir dans gibi…
NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı ve Psikiyatri Hizmetleri Genel Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, çocuk büyütmenin koreografisi zor bir dans gibi olduğunu ifade ederek, ailelerin çocuğun kişilik özellikleri, ilgi ve becerileri konusunda hâkim olmaları gerektiğini söyledi.
“Çocuğun ruh sağlığından anne babalar sorumlu.” diyen Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, anne babaların çocuklarına “Ülke koşulları böyle, bu sınava girmek zorunda olmanı istemezdik ama koşullar bu, bizim önceliğimiz senin ruh sağlığın” demesinin önemine de işaret etti.
Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş: Sınav kaygısı yönetilebilir
Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, ergen bireylerde son zamanlarda artış gösteren psikiyatrik rahatsızlıklar ve kaygı yönetimine ilişkin tedaviler, sınav kaygısı gibi konulara değinerek, “Son zamanlarda ergenlik döneminde psikiyatrik rahatsızlıklarda artış gözleniyor. Ergenlik, bireyin kimlik ve kişilik gelişiminin yoğun bir şekilde yaşandığı, fiziksel ve duygusal değişimlerin hızla gerçekleştiği bir dönemdir. Bu süreçte ergenler, pek çok psikolojik sorunla karşılaşabilirler ve bu da psikiyatrik rahatsızlıkların artmasına neden olabilir.” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, sınav kaygısının yönetilebileceğini dile getirerek, medikal tedavilerin uygulanabildiğini, ailelerin kulaktan dolma bilgilerle çocuklarına ilaç kullandırmamalarının önemini vurguladı.
Bulantı, kusma gibi fiziksel belirtiler yaşanıyor
Çocukların bireysel özelliklerinin desteklenmesinin önemine işaret ederek Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, ailelerin çocukları dürtüklemek yerine desteklemeleri gerektiğini söyledi.
Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Sınav stresi, ergenlerde kaygı bozukluklarının, depresyonun, panik atakların ve hatta okul fobisinin ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Bulantı, kusma gibi fiziksel belirtiler yaşanıyor. Sınav kaygısıyla başa çıkmak için ergenlere ve ailelerine çeşitli destek ve tedavi yöntemleri öneriliyor.” dedi.
Ebeveyn-ergen ilişkilerinin etkili bir şekilde yönetilmesi önemli
Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Çocuk Ergen Uzman Klinik Psikolog S. Aybeniz Yıldırım ise ergen psikolojisi yönetimi, ebeveyn ve ergen arasındaki ilişki yönetimi ve iletişim konularını ele alarak, “Ergenlik dönemi, bireyin hayatında önemli bir geçiş sürecidir ve birçok fiziksel, duygusal ve sosyal değişiklikleri beraberinde getirir. Bu dönemde ergenler, kimliklerini bulma, bağımsızlık kazanma ve kendi kişiliklerini geliştirme sürecinde önemli adımlar atarlar. Ancak, ergenlik dönemi hem ergenler hem de aileleri için zorlu bir süreç olabilir. Bu nedenle, ergen psikolojisi yönetimi ve ebeveyn-ergen ilişkilerinin etkili bir şekilde yönetilmesi büyük önem taşıyor.” dedi.
Ergen psikolojisi yönetiminin, ergenlerin duygusal, zihinsel ve sosyal ihtiyaçlarının anlaşılması ve desteklenmesini içerdiğini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, “Ergenlik dönemindeki gençler, kimlik krizleri, kimlik arayışı, roller arası çatışmalar gibi birçok zorluğa maruz kalabilirler. Bu nedenle, ebeveynlerin ergenlerin duygusal dünyasını anlamaları ve onlara empatiyle yaklaşmaları önemlidir. Ayrıca, ergenlerin kendi duygularını ifade etmelerine, sorunlarını açıkça konuşmalarına ve destek aramalarına olanak tanınmalıdır. Ebeveynler, ergenlerin özgüvenlerini artırmak ve duygusal güvenliklerini sağlamak için onları dinlemeli ve anlayışla karşılamalıdırlar” diye konuştu.
Her öğrencinin bireysel zorlanmaları olabiliyor
Her öğrencinin bireysel zorlanmaları olabildiğini ve seanslarda bunların üzerinde çalıştıklarını anlatan Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, hedeflerine ilişkin plan yapan öğrencilerin sınav sürecini daha iyi yönettiğini dile getirdi.
Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, LGS öncesi yaşlardaki çocukların da Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 1, 2 ve 3. sınıflar için yapılan Bilsem Sınavı için kaygı yaşadıklarını söyledi.
“Sınav dönemleri, birçok öğrenci için stresli ve zorlayıcı zamanlar olabilir.”
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Çocuk Ergen Uzman Klinik Psikolog Elvin Akı Konuk da sınav döneminde empati ve sınav stresinin yönetilmesine yönelik önerilerde bulunarak, “Sınav dönemleri, birçok öğrenci için stresli ve zorlayıcı zamanlar olabilir. Bu dönemde kaygı çeşitli biçimlerde kendini gösterebilir. Kalp atışında hızlanma, terleme, titreme, nefes alıp vermekte güçlük, iştahsızlık, baş ağrısı, beslenme veya uyku düzensizliği gibi fiziksel belirtilerin yanı sıra gerginlik, sinirlilik, karamsarlık, endişe, huzursuzluk gibi duygusal belirtiler de görülebilir. Bu belirtileri hisseden çocuklar sıklıkla ders çalışmayı bırakma, sınavı yarıda bırakma veya sınava girmeme, ders çalışmayı erteleme, aşırı hareketlilik ya da tam tersi donakalma gibi hareketsizlik biçiminde davranışlar sergileyebilirler.” dedi.
Rezil olacağım korkusuyla yanıtları unutur, hatalar yapabilirler
Uzman Klinik Psikolog Elvin Akı Konuk, “Sınav stresini yaşayan çocuklar bildiklerinin hepsini unuttuğunu düşünme, başarılı olmayacağını veya sınavı geçemezse her şeyin biteceğini düşünme, unutkanlık, dikkati toplamakta güçlük, rezil olacağı inancı gibi zihinsel belirtiler de ortaya koyabilirler. Bu durum var olan akademik performansın kullanımını engellemeye sebep olur. Bu düşünceler nedeniyle sınavda okuduğu soruları anlayamaz, dikkatini o esnada sorulara ve çözümlere veremez, çok iyi bildiği sorularda bile ufak hatalar yapabilir veya yanıtları unutabilir. Bu durum çocuğun hem akademik performansını hem de kendine güvenini olumsuz biçimde etkiler.” tespitleriyle ailelerin sınava az bir zaman kala çocuklarını bu kriterlerde gözlemlemelerini önerdi.
Ailelerin sınava sonuç odaklı baktıklarını ifade eden Uzman Klinik Psikolog Elvin Akı Konuk, sürece odaklanmak gerektiğini söyledi.
Ebeveynlerin ergenlerin sınav süreçlerine ve kaygılarını yenmelerine katkıda bulunmalarının önemine dikkat çekerek Uzman Klinik Psikolog Elvin Akı Konuk, “Geleceğe yönelik umut aşılamak lazım.” dedi