Ercan Çankaya - Haber Merkezi
Türkiye'de bu yıl orman yangınlarında geçen yıla göre büyük artış oldu.
Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye'de geçen yıl 1 Ocak-19 Ağustos döneminde 1419 orman yangını çıkarken, bu yılın aynı döneminde 2 bin 529 yangın kayıtlara geçti. Yine aynı dönem mukayese edildiğinde yanan orman alanı 8 bin 865 hektardan 17 bin 456 hektara yükseldi.
Türkiye’deki orman yangınlarını, son yıllardaki artışın sebeplerini ve alınabilecek önlemleri Tarım ve Orman İş Sendikası Başkanı Şükrü Durmuş’la konuştuk.
Şükrü Durmuş
Hemen “her yıl Temmuz ve Ağustos aylarında yangınlar çıkar, fakat bu yıl Haziran ayında başladı” diyen Durmuş, son yıllarda hem orman yangınlarının sayıca fazlalaştığını hem de yakıcılığının arttığını söyledi.
İklim krizi temel sebep
Orman yangınlarının şiddetini giderek artırmasının sebebinin iklim krizi olduğunu vurgulayan Durmuş, iklim krizinin giderek şiddetini artıracağını, dolayısıyla da orman yangınlarının artmaya devam edeceğini belirtti.
Türkiye’nin 78 milyon hektardan fazla yüzölçümüne sahip olduğunu belirten Durmuş, bunun 23 milyon hektardan fazlasının orman olduğunu belirtti.
Bu ormanların denetiminin, dolayısıyla da yangınlarla mücadelenin Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü’nde olduğunu dile getiren Durmuş, Türkiye ormancılığının bir dönem dünyaya örnek olduğunu dile getirerek bunun son yıllarda giderek bozulmakta olduğunu vurguladı.
Ormancılığın hedefinin ormanların sürekliliğini sağlamak olduğunu dile getiren Durmuş, 80 sonrası dönemde dünyayla birlikte Türkiye’nin de neoliberal bir yola girdiğini belirterek ormancılık anlayışının bu dönemde değişmeye başladığını söyledi.
Kırılma noktası 2002
Türkiye’de ormancılığa yönelik anlayışın değişmesinde kırılma noktasının 2002 yılında başlayan AK Parti iktidarı olduğunu vurgulayan Durmuş, 2002’de AK Parti iktidara gelir gelmez o dönemin Tarım ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin orman vasfını kaybettiğini öne sürdüğü “2B arazileri satarak IMF’ye olan borçları ödeyeceğiz” açıklaması yaptığını hatırlattı.
Ormancıların ormanı ağaç ve keresteden ibaret görmediğine, faunası ve florasıyla bir bütün olarak değerlendirdiğine dikkat çeken Durmuş, bu dönemde gelişen “devlet değil, millet ormancılığı yapacağız” söyleminin halka şirin gözüktüğünü, oysa bu alanın da kuralları olduğunu, bunun Anayasa’nın 169, 170, 171, 172’nci maddelerinde açık olduğunu dile getirdi.
Millet ormancılığından kastedilenin çokuluslu şirketler ve rantçı anlayış olduğunun daha sonra anlaşıldığının altını çizen Durmuş, son 22 yıllık süreçte neoliberal politikalarla orman köylüsünün ormanla olan bağının giderek zayıflatıldığına dikkat çekti.
Bir dönem ormanlardaki kesme, taşıma, yeniden ağaçlandırma işlerinin orman köylüsünce yapıldığını ifade eden Durmuş, orman aynı zamanda evi olduğu için köylülerin ormanla hısım ilişkisi geliştirdiğini, ormanların korunmasında önemli roller üstlendiklerini vurguladı.
Yaşadıklarımızın sebebi Orman Genel Müdürlüğü’nün yanlış politikaları
“Orman yangınları bir tercihin sonucudur” diyen Durmuş, şu an yaşadıklarımızın sebebinin başta Orman Genel Müdürlüğü’nün yanlış politikaları olmak üzere ormanda insan hareketinin çoğalmasının, ormanlardan geçen enerji nakil hatlarının bakımının düzenli yapılmamasının olduğunu söyledi.
Örneğin, ısının 44 dereceyi aştığı durumlarda trafolarda soğutma sisteminin otomatik devreye girmesi gerektiğini söyleyen Durmuş, mevcut durumda çoğu trafoda bu soğutma sisteminin olmadığını söyledi.
Orman Genel Müdürlüğü’nün orman yangınlarına ilişkin önleyici tedbirler almadığına dikkat çeken Durmuş, ormancılık anlayışının kesme ve satmadan ibaret hale geldiğini söyledi.
Sadece hava araçları değil, yer araçları ve insan kaynağı da eksik
Şiddetli orman yangınlarında kamuoyundaki infialin genelde hava araçları eksikliğinden kaynaklandığını söyleyen Durmuş, hava araçlarının yangınların söndürülmesinde yüzde 30’luk bir payı olduğuna, esas faaliyetin yer ekipmanlarıyla yürütüldüğüne dikkat çekti. Arazöz gibi yer ekipmanlarında da eksiklikler olduğuna dikkat çeken Durmuş, asıl eksikliğinse insan kaynağında olduğunu belirtti.
Yangına müdahale için geçmişte İzmir ve Antalya’da 2 eğitim merkezi olduğuna dikkat çeken Durmuş, İzmir’dekinin arazisinin Katip Çelebi Üniversitesi’ne satıldığına, Antalya’dakinde ise son yıllarda yalnızca birkaç tane eğitim yapıldığına dikkat çekti.
Orman yangınlarıyla mücadele edecek eleman seçiminde liyakate uygun alımlar yapılmadığına dikkat çeken Durmuş, İzmir’de 2021 yılında çıkan yangın sırasında işe yeni alınmış 110 kg’luk bir elemana rastladığını, fiziksel engelinden dolayı ormanda çalışmaya uygun olmayan kişilere de sırf birilerine yakınlıklarından dolayı iş verildiğini söyledi.
Bir kesimin üzüntü, bir kesimin de rant kaynağı
Ayrıca orman yangınları sonucunda ortaya çıkan ölü ağaçların da ucuz hammadde olarak satıldığına işaret eden Durmuş, halkı üzüntüye boğan yangınların bir kısım rantçının ekmek kapısı olduğunu vurguladı.
Yangına havadan müdahalenin bazı firmalara devredildiğini, bu firmaların uçakların ödemelerini yapmadığı için eksik uçakla müdahale yapıldığına da işaret eden Durmuş, millet ormancılığı rantçılara ve belirli kesimlerin yandaşlarına yaradı ifadesini kullandı.
Orman yangınlarına müdahale için geliştirilen bazı yasal önlemlerin de suistimal edildiğine dikkat çeken Durmuş, yangınlarla mücadele için Orman Genel Müdürlüğü’ne ihalesiz, doğrudan alım yetkisi verildiğine, bu ödenekle 28 Orman Bölge Müdürü’ne fiyatları 10 milyonu geçen lüks araçlar alındığına dikkat çekti. Durmuş, öte yandan orman işçisinin yangına üzerlerinde klasik, polyester elbiselerle müdahale ettiğine, ısının arttığı durumlarda bu kıyafetlerin yapıştığına, sırf bu yüzden ölümler olduğuna işaret etti.
Orman işçisinin yangınlar sönene kadar günlerce ormanlık alanda sabahladıklarına dikkat çeken Durmuş, tasarruf tedbirleri kapsamında fazla mesai ödeneklerinin kesildiğini hatırlatarak orman işçisinin yangına mesai almadan da müdahale edeceğini, fakat makam araçlarından tasarruf yapılmadığını söyledi.
İmar barışları ciddi bir tehdit
Öte yandan sıklıkla çıkarılan imar barışları yüzünden ormanlık alan yakınlarındaki usulsüz yerleşimlerin arttığına dikkat çeken Durmuş, cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle ormanlık alanların orman dışına çıkarıldığına işaret ederek bu konuda anayasanın 177. maddesine riayet edilmesi gerektiğini belirtti.
22 iktidarı süresince AK Parti’nin ormancılık anlayışının açık ve net bir biçimde ortaya çıktığını söyleyen Durmuş, ne muhalif siyasi partilerin ne de muhalif aydınların ve sendikaların bu konuda net bir tutum geliştiremediklerine işaret etti.
Yurttaşların ve aydınların itirazlarını yüksek sesle dile getirmeleri gerektiğini söyleyen Durmuş, aydınlara seslenerek “Susuyorlarsa aydın değiller” diye konuştu.