Ercan Küçük - Haber Merkezi

İsrail, Gazze’nin ardından Lübnan’da da katliamlarına devam ediyor. Hizbullah, liderleri Hasan Nasrallah’ın İsrail’in düzenlediği hava saldırısında öldüğünü doğruladı. Hizbullah’ın vereceği tepki merak ediliyor.

Gazze’de hastane, okul, kamp demeden binlerce Filistinli’yi katleden İsrail bir yandan da Lübnan’da Hizbullah’a saldırmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Hizbullah’ın haberleşmek amacıyla kullandığı çağrı cihazları ve telsizleri siber saldırıyla patlatarak onlarca kişiyi öldüren İsrail, son olarak düzenlediği hava saldırısında Hizbullah’ın liderliğini vurdu. Saldırıda hayatını kaybedenlerden birisi de Hizbullah lideri Hasan Nasrallah oldu.

İsrail son dönemdeki saldırılarında kendisine direnen grupların liderlerine yönelik suikastlara yöneldi. Temmuz ayında Hamas lideri İsmail Haniyye’nin ardından şimdi de Hizbullah’ın lideri Nasrallah’ı düzenlediği hava saldırısında öldürdü. Bölgeyi yıllardır takip eden Avukat-Yazar Onur Sinan Güzaltan, İsrail’in sıkıştıkça daha da agresifleştiğini belirtti. İsrail’in stratejisini ‘tam saldırı pozisyonu’ şeklinde nitelendiren Güzaltan şunları söyledi:

“Sıkıştıkça daha da agresifleşiyor”

“İsrail her anlamda askeri siyasi ekonomik alanlarda, diplomatik alanda sıkıştıkça daha da agresifleşiyor. Nasrallah’ı hedef almasının arkasında aslında bu strateji yatıyor. Çünkü normalde bu karşılıklı savaş adı konulmamış kurallar içinde bugüne değin ceyran ediyordu.

Ve İsrail var olan aktörler üzerinden bu savaşı sürdürüyordu. Fakat bütün hamlelerle karşısındaki direniş hareketlerini de daha agresif politikalara ittiriyor aslında. Liderlik kadrosu yok oldu diye lideri öldürüldü diye Hamas yok olmayacak. Çünkü Hamas artık bir milli direniş örgütü haline gelmiş, yani radikal ufak bir grup değil. Filistin halkının büyük çoğunluğunun iradesini yansıtan bir grup.

3617859

NATO'nun yeni lideri Türkiye'ye geliyor NATO'nun yeni lideri Türkiye'ye geliyor

Keza Hizbullah lideri yok oldu veya üst düzey yöneticileri katledildi diye yok olmayacak. Lübnan'da farklı grupların desteğini alan bir milli kurtuluş örgütü aslında Hizbullah. Liderini öldürmek belki örgütü belli bir süre zayıflatacak fakat o örgütü yok etmeyecek. Bütün Hamas destekçilerini, bütün Hizbullah destekçilerini öldürecek mi? Böyle bir şey olmayacağı aşikar. Tam tersine bu tür eylemler hem Hamas'a Hizbullah’a hem kendi var oldukları ülkelerde coğrafyada hem de dünya çapında desteği arttırıyor. Dolayısıyla İsrail'in şu anda uyguladığı tam saldırı pozisyonu. Bu stratejinin bir sonu yok.

‘İsrail kazandı’ demek…

İsrail hâlâ büyükşehirleri hedef alınan, ekonomik anlamda zayıflamış, büyük şirketlerin iflasları açıkladığı, nüfusu güç üzerine kurulu bir ülke. Bugün nüfusunun büyük çoğunun  tersine göçün başladığını rakamlar gösteriyor. Askeri olarak baktığınız zaman evet Gazze'yi vurdu vs. Fakat Gazze'de hâlâ Hamas faaliyetlerine devam ediyor. Lübnan'ı vuruyor fakat Lübnan'dan hâlâ İsrail'in büyük şehirlerinin üzerine füze yağıyor. Diplomatik alanda baktığınız zaman Netanyahu'nun BM'de yaptığı konuşma da oradaki salon çok şey ifade ediyor. Boş bir salona konuştu, dünyanın dört bir yanında bugün İsrail karşıtı gösteriler var, İsrail'e karşı boykot hareketleri var. Dünya halklarının ve ülkelerin devletlerin de karşı duruşu var. Böyle bir konjonktürde İsrail kazandı demek yanlış bir yaklaşımdır.”

Mezhepçilik tuzağı

İsrail’in saldırılarının kendisine karşı direnen Hamas ve Hizbullah’ı daha da agresifleştireceğini vurgulayan Güzaltan, İran’ın vereceği tepkiye de dikkat çekti. Güzaltan şöyle konuştu:

“Bu savaşı İsrail nereye kadar sürdürecek? Bütün Filistin'i haritadan mı silecek? Lübnan'da Hizbullah'ı destekleyen kim varsa hepsini mi öldürecek? Böyle bir gücü kuvveti olmadığı aşikar. Dolayısıyla evet Nasrallah in öldürülmesiyle beraber Hizbullah kuvvet kaybetmiştir. Fakat orta ve uzun vadede baktığımızda İsrail'in izlediği strateji sürdürülebilir bir strateji değil. Bu tür agresif eylemler İsrail'in aslında sona yaklaştığını da gösteriyor.

Hamas da Haniye suikast sonrası örgütün başına İsrail'e karşı daha agresif politikaları savunan Yahya Sinvar geldi. Şimdi Hizbullah'ın başına da genel yönetim kadrolarına da İsrail'e karşı daha sert daha uzlaşmaz politikaları savunan isimler gelecektir.

İran'ın nasıl bir tepki vereceği önemli. İran uzun yıllardan beri gerek Hamasla gerek Hizbullahla iyi ilişkilere sahip bir ülke. Ve İran'da da yeni bir yönetim var. Bütün seçenekleri masaya koymuş ve hangisini kullanacağını büyük ihtimalle İran yönetimi şu anda tartışıyor. Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan bunlar bölgenin güçlü ülkeleri. Bu ülkelerin nereye kadar hamleler yapıp yapmayacağı önemli. Burada en büyük tuzak Sünni-Şii ayrımı mezhepçilik tuzağına düşmektir. Baktığınız zaman Hamas Sünni bir örgüt İsrail’e karşı savaşıyor. Hizbullah Şii; israil'e karşı savaşıyor. Her iki milli kurtuluş hareketinin de her kesimden destekçileri var. Dolayısıyla burada temel mesele bölgenin mezhepçilik tuzağına düşmeden bir arada İsrail'e ve arkasındaki Amerikan emperyalizmine cevap verme kudretini göstermesidir.

Bu sadece İran'ın önünde değil. Sadece işte Filistin'de Lübnan'da İsrail'i karşılayan örgütlerin değil bütün bölge ülkelerinin önündeki sorudur. Çünkü İsrail ve ABD bu şekilde devam ederse yarın bütün bölge ülkeleri Türkiye’de, Mısır’da, Suudi Arabistan da ABD ve İsrail baskılarını çok daha sert bir biçimde kendi içlerinde yaşayacaklardır. Ancak bölgesel bir reaksiyonla İsrail'in bu saldırgan politikalarının önüne geçilebilir.”

İsrail’in kafasını kurcalayan tarih

İsrail’in Lübnan’a kara harekatının kaçınılmaz göründüğünü vurgulayan Güzaltan, 2006’da Hizbullah’ın İsrail’e karşı kazandığı zaferi hatırlattı.

"İsrail'in sıradaki hedefi tıpkı Gazze'de olduğu gibi Lübnan’ın güneyinde de İsrail'in eylemlerinden kara harekatı olasılığını görüyoruz. Fakat tabii meşhur 2006 savaşı var. Hizbullah direniş karşısında İsrail'in ordusunun kaybettiği, çok büyük kayıplar verip geri çekilmek zorunda kaldığı 2006 örneği var. İsrail'in de kafasını büyük ihtimalle bu kurcalıyor. Bugün yüksek teknolojiye sahip oldukları için Güney Lübnan’ı Beyrut'u farklı şekillerde vuruyorlar, suikastler düzenliyorlar, çağrı cihazlarına patlayıcılar yerleştirip patlatıyorlar vs. Fakat onlar da farkında ki bu tür eylemler Lübnan'daki direnişi belki zayıflatır ama İsrail şehirlerini tehdit etmesini, füzelerle veya başka tür eylemlerle engelleyemiyor. Önümüzdeki süreçte bence başka tür eylemler de gerçekleşebilir. Kara harekatı düzenlemesi lazım. Gazze’de sert bir direnişle karşılaştılar ki Lübnan'ın güneyinde çok daha sert ve çetin olacak. 2006 örneği de tarihte yazılı.

İsrail bir strateji değişikliğine gitmiş durumda. Çok daha agresif bir siyasete yöneldi. Kara harekatıyla bunun devam ettirebilir, fakat tabii bu başarılı olacağı anlamına gelmemektedir. 

Hizbullah hali hazırda İsrail'in büyük şehirlerini Telaviv, Hayfa ve diğer bölgeleri şehirleri füzelerle vuruyor. Buna devam edebilir. İkincisi israil içinde farklı tür eylem metodlarına yönelebilir.

İsrail ordusunun bazı şehirlerde Hizbullah'ın sızmasına karşı önlemler aldığına dair haberler mevcut. Bir önemli gelişme eğer İsrail kara harekatına girişirse zaten bambaşka bir manzara ortaya çıkar. Fakat geniş perspektiften baktığımız zaman bugün Ukrayna cephesinde kaybeden bir batı var. İsrail batının Orta Doğu'daki bir karakolu. Dolayısıyla Avrasya'nın kuzeyinde kaybeden batı, Avrasya'nın güneyinde kaybetmemek için İsrail'i desteklemeye devam ediyor. Fakat İsrail'in arkasındaki kuvvetler bugün her anlamda kaybeden pozisyondalar. İsrail'in de yarın bu savaşı sürdürecek ne askeri ne ekonomik ne de insan kaynağı anlamında gücü olmayacak. Zor çetin bir süreç olacak önümüzdeki süreç. Gelişen bir çok kutupluluk iklimi var. Çok kutupluluk ikliminde İsrail'in şu anda sürdürdüğü politikalarla var olmasına imkan yok. Arkasındaki batı zaten monopol olma özelliğini kaybediyor. Nihai olarak İsrail nihayetinde bu savaşı kaybedecektir.”

Editör: Haber Merkezi