Filistin halkının tarihi haklarının korunması ve kimliğinin güçlendirilmesi konusunda çalışmalar yapan Filistin Diyalog Grubu’nun Başkanı Sadık Abu Amer, Gazze’de sahada yaşanan durum, bölgesel ve küresel etkileriyle ilgili açıklamalar yaptı.
Bu kapsamda, Gazze’de çözüm bekleyen son durum, sahadaki durumun bölgesel ve küresel etkisi, İsrail tarafında yaşanan siyasi çatışmaların Filistinlilere yansıması, Çin’in öncülüğünde devam eden Filistinli gruplar arasındaki anlaşmazlıkların çözümü ve iki devletli çözümü değerlendirdi.
Filistin'de "saha durumu"
Filistinliler için "saha durumunun" önemli ve dikkate değer olduğunu vurgulayan Sadık Ebu Amer, "Ortada dengeli bir savaşın olmadığını" ve yaşananın "İsrail'in, Filistinlilere yönelik bir saldırganlığı olduğunu" belirttti.
Ebu Amer, sahadaki durumu, “Esasen tüm direnişçiler meşru müdafaa haklarını kullanan Filistinli siviller. İsrail belirli bir Filistinli grubu değil tüm Filistin halkını hedef alan kapsamlı bir saldırı yürütmektedir. Dolayısıyla askeri bir çatışma ya da saha sonucu diyebileceğimiz net bir sonuç hiçbir şekilde ortaya çıkmayacaktır. Bugün gördüğümüz şey Filistinlilere yönelik sürekli bir katliam ve bu suçlara Filistinlilerin verdiği yanıttır. Bu nedenle, İsrail’in Filistinlilere karşı soykırım veya yerinden etme hedefi olduğu sürece bu savaşın devam edeceğine inanıyoruz. Ancak Filistin halkının kendi topraklarında en üst düzeyde direnç ve kararlılıkla durumu göğüslediği açıktır.” ifadeleri ile değerlendirdi.
"Netanyahu var olduğu sürece savaş da var olacak"
Ebu Amer, işgal rejimi İsrail hükümeti içindeki istifaların ve kavgaların, savaşın gidişatı üzerinde doğrudan bir etkisi olmadığını belirtti.
İsrail’in savaş kabinesi bakanlarından Benny Gantz’ın bir ay önce istifa etmesine işaret eden Ebu Amer, “istifa konuşmasında yıllarca sürecek uzun bir savaştan bahsettiği açıktı. Dolayısıyla İsrail içi bu manevralara güvenilemez. Belki de daha aşırı bir hükümete doğru gidiyoruz. Parantez içinde “ılımlı” olarak tanımlanan Eisencot ya da Gantz gibi üyeler hakkında söylenenler, belki de hükümetin ılımlılardan temizlendiğini ve Gazze, Batı Şeria ya da Lübnan ile Kuzey Cephesi’ndeki savaşta daha aşırılığa doğru gittiğini gösteriyor.” Dedi. Bu istifaların ve iç baskıların Netanyahu'nun kanaatlerini değiştirebileceğine güvenmediklerini vurgulayan Ebu Amer, “Netanyahu var olduğu sürece savaş da var olacak ve biliyoruz ki bu hükümetin tek projesi savaşı sürdürmek ve çeşitli biçimlerde uzatmak.” dedi.
7 Ekim olaylarının küresel etkisi
Filistin'de şu anda yaşananları, insanlığın sömürgeleştirme fikrine karşı verdiği en son savaş olarak ifade eden Ebu Amer, 7 Ekim olaylarının küresel etkisine işaret etti.
Bu savaşın, çok kutuplu bir dünya olasılığı temelinin şekillendiği bir zamanda meydana geldiğine işaret eden Ebu Amer, 7 Ekim’den sonraki sürecin uluslararası kutuplaşmayı daha da derinleştirdiğini belirterek Filistin Devleti’nin inşası konusunda uzlaşı sağlanması halinde, daha adil ve istikrarlı bir küresel sistemin yeniden inşasında, bölgesel ve küresel destek gören Filistin başarısının rol olabileceğini ifade etti.
Ebu Amer, dünyadaki tek taraflı kutuplaşmayı ortadan kaldırabilecek kadar etkili bir olay olarak açıkladığı durumun uluslararası güvenlik ve barış için bir denge ve istikrar noktasında yeni fırsatlar yaratacağına ve Brix bloğu ile 7 grubun varlığı altında güney halkları için daha çoğulcu ve adil bir dünyaya giden yolu açabileceğini söyledi.
Filistinli gruplar arasındaki ayrılıklar
Filistinli siyasi güçler arasındaki engelleri, ideolojik ve siyasi program farklılıkları olarak açıklayan Ebu Amer, bunların aşılabilir iç faktörler olduğunu belirterek şöyle konuştu;
“Hamas'ın Filistin Kurtuluş Örgütü ve Filistin siyasi sisteminin lideri El-Fetih’in programını temsil eden 1967 sınırları dahilinde bir Filistin devletini kabul etmesiyle, Filistinli güçler arasındaki ideolojik ve pragmatik farklılıklar büyük ölçüde kalkabilir. Dolayısıyla tüm taraflar arasında özellikle Gazze'deki Filistin direnişinin temsil ettiği fiili meşruiyet ile Filistin Devlet Başkanı liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü’nü temsil eden resmi meşruiyet arasında bir güven köprüsü kurulması gerektiğine dair bir Filistin bilinci mevcuttur.”
Asıl engel ABD ve İsrail
Ebu Amer, asıl engeli Amerikan ve İsrail faktörlerinin oluşturduğunu vurgulayarak, bu ikisinin Filistin Birliği’nin kurulmasını engelleme ve bu konuyu veto etmekte önemli bir rol oynamaya devam etmesi olduğunu belirtti.
İsrail'in bugün coğrafyada, ekonomik tehdit başta olmak üzere tüm taraflara yönelik şantaj yoluyla, Filistin Birliği’nin kurulmasını engellemek için baskı uyguladığının bilindiğini ifade eden Ebu Amer, bu durumun Filistinlilerin yaşamlarını etkilediğini, Filistin siyasi sistemine etkin bir şekilde yerleştiğini belirtti. Ebu Amer bu duruma, “Filistin yönetimi, Batı Şeria'daki ekonomik ve güvenlik konularında büyük ölçüde İsrail politikalarına tabi hale geldi.Ve aynı durum Hamas'ın Filistinliler üzerindeki ablukanın hafifletilmesi karşılığında sükunetin sağlanmasıyla ilgili müzakerelere girmeye zorlandığı kuşatma altındaki Gazze için de geçerli.” şeklinde örnek gösterdi.
Ayrıca, bu durumun zorunlu olarak Filistinlilerin tek başlarına ulusal birliği sağlayamayacaklarını dayattığını belirtti.
Tüm taraflar "volkanın ağzında"
Ebu Amer, Hamas ve FKÖ arasındaki ideolojik anlaşmazlığı, "Hamas'ın, Mahmut Abbas'ın şartlarını, Abbas'ın Hamas'tan Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından imzalanan tüm anlaşmaları tanımasını talep etmesini, Hamas'ın meşruiyetini zayıflatmaya yönelik bir girişim olarak görüyor. Buna İsrail'in tanınması da dahil. Teorik olarak bu, Hamas'ın temelde bu tür anlaşmaları ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün izlediği siyasi yolu reddetmeye dayanan meşruiyetini zayıflatıyor. Hamas daha sonra Filistin ulusal haklarını elde etmeyen bir çözüm yolu olarak kabul edilen bu yöne karşı Filistin ulusal ihtiyacı olarak doğdu. Buna karşılık Filistin yönetimi, Hamas'ın Filistin Kurtuluş Örgütü’ne katılmasından korkuyor. Çünkü Hamas'ın "ağırlığı ve gücüyle" varlığı önemli bir yasal ve siyasi çerçeve olan Filistin Kurtuluş Örgütü içindeki yönetimi ve El- Fetih'in otoritesini zayıflatabilir." ifaderiyle açıkladı.
Siyasi anlaşmazlığa ilişkin ise 7 Ekim'de yaşananların, Hamas'ın Filistin siyasi sistemine entegrasyonunu ve bölgesel kabulünü reddetmek için Hamas liderliğindeki bir Filistin patlamasını temsil ettiğini belirterek, "Bu sadece Hamas'ın değil Filistin meselesinin bir kenara itilmesi ile bağlantılıydı. Başka bir deyişle, Hamas'ın 2019'da ve ardından 2021'de üzerinde anlaştığı seçim yolunun başarısız olması, Gazze'deki patlamaya yol açan faktörlerden biridir." ifadeleriyle değerlendirdi.
Bugün sadece Filistinliler değil herkesin çok zor bir gerçekle karşı karşıya olduğunu hatırlatan Ebu Amer, "Bölge ülkeleri bile risk ve zorluklarla karşı karşıya ve benzer şekilde işgalciler de kendi koşullarını dayatacak durumda değil. Filistin yönetimi bir çıkmazın içinde. Yani herkes bir volkanın eşiğinde." dedi.
Savaşı sona erdirmenin iki yolu
İdeolojik ya da başka nedenlerle Hamas'ı marjinalleştirmenin, sadece savaşın süresini uzatacağını belirten Ebu Amer, savaşın süresini kısaltmak ve Filistinliler ile bölge üzerindeki maliyetini azaltmanın iki yolunun olduğunu açıkladı.
Birinci yolun, Hamas'ı Filistin meşruiyetine entegre etmek, Filistin siyasi sisteminin bir parçası haline getirmek olduğunu ve bölgeyi, esasen İsrail çıkarına olan bu savaş ve çatışma tünelinden çıkaracak herhangi bir bölgesel düzenlemeye katkıda bulunmasını, bölgesel olarak kabul etmektir. İsrail'in ana projesi savaşın süresini uzatmak ve Gazze Şeridi’nden başka bölgelere çekmektir.
Diğeri de, tüm ülkelerin, Hamas'ı Filistin siyasi sistemine entegre ederek ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün temsil ettiği, siyasi ve hukuki çerçeve içinde kabul ederek, savaşın yayılmasını önlemek ve süresini azaltmak için gerçek çaba sarf etmesi.
Ebu Amer, Hamas'ın defalarca Filistin Kurtuluş Örgütünü kabul ettiğini ve örgütün reforme edilmesi şartıyla, onu siyasi ve hukuki bir çerçeve ve Filistinlilerin tek meşru temsilcisi olarak tanıdığını beyan ettiğini hatırlatarak, direniş gruplarında, Hamas tarafından temsil edilen gerçek meşruiyet ile Filistin'in BM üyeliğinin tam olarak tanınması için BM'de çeşitli hukuki ve siyasi çatışmalara giren Filistin yönetimi tarafından temsil edilen resmi meşruiyet arasındaki boşluğu doldurmanın ancak Filistin yönetiminin Batı şeria ve Gazze Şeridi üzerindeki gücü ve Hamas'ın Filistin Kurtuluş Örgütünün bir parçası olmasıyla mümkün olacağını belirtti. Filistinliler için tek seçeneğin bu olduğunu belirten Ebu Amer, "Hamas, liderlerinin de belirttiği gibi bu yolu benimsemektedir." dedi.
Bunun için, ister Çin ister Türkiye ve Mısır gibi bölge ülkeleri olsun müdahil tarafların istikrarlı bir durum yaratma ve Filistin’in bu aşamaya liderlik edecek ve Filistinlilerin ulusal özlemlerini yansıtacak ve Filistin devletini kuracak birleşik bir Filistin referans oluşturmaya imkan verecek şekilde düzenleme konusunda garanti vermeleri gerektiğini söyledi.
Filistinlilerin birliğinde bölgesel ve küresel desteğin önemi
Filistinlilerin birlik olmayı başarması gerektiğini ancak bunun için bölgesel ve uluslararası güçlerden ekonomik ve siyasi bir güvenlik ağına ihtiyacı olduğunu ifade eden Ebu Amer, “çünkü İsrail hala Filistinlilerin ekonomik, siyasi ve güvenlik hayatının pek çok yönünü kontrol etme kabiliyetine sahip.” dedi.
Ve Filistinlileri birleştirme çabaları başarısız olursa Filistinliler tarafından başarılabilecek her şeyin dağılmaya açık hale gelebileceği uyarısında da bulundu.
“Sınırlı kapasiteleri nedeniyle bu sadece Filistinlilerin sorumluluğunda değil.” diyen Ebu Amer, Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan gibi bölgesel güçlerin desteği, yardımı, korumasının önemine dikkat çekerek, Çin'in sağladığı gibi uluslararası destek olmadan da başarılamayacağını vurguladı.
Ebu Amer ayrıca, Çin'in çabalarının başarılı olmasının da, Filistin sahnesindeki çöküşün durmasının, İsrail planlarının tamamen engellenmesinin ve Filistin meselesinin uluslararası gündemin en önemli meselesi haline gelmesini sağlamanın tek yolunun Filistin birliğinin sağlanması olduğunu belirtti.
Çin'in, Filistin davasına yönelik olumlu rolüne işaret eden Ebu Amer, Filistinli grupların Pekin'e davet edilmesi ve Filistin uzlaşı sürecinin desteklenmesinin önemli ve doğru yönde atılmış bir adım olduğunu açıkladı.
Filistinli gruplar arasındaki görüşmelere ev sahipliği yapan Çin’in başarısının, İran, Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır gibi ülkelerin yardımıyla, Filistinlilerin siyasi temsilcisi olarak hizmet edebilecek bir Filistin liderliğinin kurulmasıyla bağlantılı olduğunu belirten Ebu Amer, çıkar sahibi bölgesel güçlerin yardımına duyulan ihtiyacın iyi anlaşılması gerektiğini vurguladı.
Pekin’in, gerçek bir Filistin uzlaşması ve birleşik uygulanabilir bir Filistin Birliği sağlayabilirse, ki bunu İran-Suudi Arabistan arasında yaptığı arabuluculukta başardığını hatırlatarak, Çin diplomasisi ve Çin'in bölgedeki nüfuzu için büyük bir başarı olacak ve ek kazanımlar sağlayacağını belirtti.
Ebu Amer, bölge ülkeleri için daha az maliyetli olacak şekilde bölgenin işlerini yeniden düzenlemek ve toparlamak için çok önemli bir başlangıç noktası olacağını belirtirken diğer yandan savaşın maliyetini azaltmaya ve Filistinlilerin kanayan yarasını sarmaya yardımcı olarak Filistin devletini inşa etmenin yolunu açacağına dikkat çekti.
Ebu Amer, bugün bölge ülkeleri daha fazla işbirliği ve bazı dosyalarda çabaların başladığını belirterek bölgesel kutuplaşmada bir azalma ve düşüş olduğunu ifade ederken, bu durumun Filistinlilere de yansıması gerektiğini ancak Filistinlilerin devlet kurma ve kendi kaderini tayin etme yönündeki ulusal arzularının gerçekleştirilmesi için bir giriş noktası teşkil eden bu çok hayati dosyanın tamamlanması bunun için de siyasi ve ekonomik bir güvenlik ağı kurulması gerektiğini söyledi.
İki devletli çözüm
"Filistinlilerin, aşamalı çözüm olarak adlandırılan Filistin fikrini somutlaştıran iki devletli çözüm konusunda uzun bir tartışma mirasına sahiptir." diyen Ebu Amer, Filistinliler için adil ve nihai bir çözüm olmadığını açıkladı.
Bu nedenle Filistinliler'in, iki devletli çözümü, bölgesel ve uluslararası gerçekliğin ve İsrail'in ittifaklar ve askeri kabiliyetler açısından sahip olduğu güç ile Filistinlilerin sahip olduğu güç dengesindeki eşitsizliğin tanınması olarak kabul ettiğini belirten Ebu Amer, "Dolayısıyla iki devletli çözüm ya da Filistin Devleti’nin kurulması, Filistinliler arasında 1967 Haziran sınırları içerisinde Filistin Devleti’nin kurulması yani karşılığında bir İsrail devletinin olması konusunda neredeyse bir fikir birliğine varılmış durumda." dedi.
Ancak İsrail devletinin tanınması meselesi ile ilgili gelecekteki Filistin Devleti ile İsrail arasında son aşama olan karşılıklı tanınmaya nasıl ulaşılacağı konusunun müzakerelere tabi olduğunu ifade eden Ebu Amer, bunun aynı zamanda halk iradesine de tabi olduğunu vurguladı ve "Belki de Filistin halkının bu öneri üzerine yapacağı bir referandum, meseleyi aşamalı bir çözümden Filistin halk iradesi ve karşı tarafında onayıyla nihai bir çözüme taşıyabilir." dedi.
Tek devlet meselesi tamamen sona erdi
Tek devlet meselesine ilişkin ise; tarihsel bir yol olduğunu, yeni olmadığını belirten Ebu Amer, "Yahudi göçünün ilk günlerinde Filistinli seçkinler arasında tek bir devlet fikrine inanan temel bir grup vardı. Zamanla işler değişmeye başladı. Ta ki 1974'de kadar. 1974 yılında bu yol neredeyse sona erdi. Filistin Kurtuluş Örgütü, 1964'te ilk tüzüğünde, İsrail'in ırkçı bir devlet olmasını ve bölgedeki sömürge işlevine son verilmesine dayanan demokratik bir devlet fikrini önerdi. Buna göre, Filistinliler ve İsrailliler bir arada yaşamalı ve Filistin'de ikamet eden Yahudiler, Filistin vatandaşlığı almalıdır. Bu öneri, 1974'te kadar Ahmed Şukayrî başkanlığındaki Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından temsil edilen resmi ve meşru Filistin liderliği tarafından dile getirilmiştir." şeklinde anlattı.
Ancak bu savaş bu düşünceyi neredeyse tamamen sona erdirmiştir diyen Ebu Amer, "İsrail'in planı, Filistinlilerin ulusal isteklerinin sona erdirilmesine dayanmaktadır. Planın teması "kararlılık" yani Filistinliler ya İsrail Devleti içinde ulusal istekleri olmadan sadece yerel öz yönetimle yaşamayı kabul etmeli ya da Filistin'de kalmayanlar, İsrail'in yardımıyla ülkeyi terk etmeli. Mevcut hükümetin projesi budur. Dolayısıyla tek devletli çözüm konusu pratik olmaktan çıkmıştır." dedi.
Gelecek nesillerin bunu farklı değerlendirebileceğini ifade eden Ebu Amer, "Şimdi önümüzde duran ve uygulanabilecek olan 1967 sınırlarında ve bu çözümü destekleyen uluslararası kararlara uygun bir Filistin Devleti’nin kurulmasını öngören iki devletli çözümdür." dedi.