Ercan Çankaya - Haber Merkezi

Geçtiğimiz günlerde AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin ekim ayında çalıştay düzenleneceği açıklamıştı. Yazıcı’nın açıklamalarının ardından yeni bir açıklama da Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’dan gelmiş, sosyal medya hesabından açıklama yapan Uçum'un mesajında 'yüzde 50+1' sisteminin korunması önerisi dikkat çekmişti.

AK Parti’nin ve Beştepe’nin anayasa değişikliğiyle neyi hedeflediğini, muhalefetin tutumunun ne olacağını TBMM Anayasa Komisyonu üyeleri AK Parti Amasya Milletvekili Haluk İpek ve CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç’a sorduk.

Ticaret Bakanlığı: İsrail'e gümrük sistemi kapalı Ticaret Bakanlığı: İsrail'e gümrük sistemi kapalı

Haluk Ipek

AK Parti Amasya Milletvekili Haluk İpek

Anayasanın bütünlüğü bozuldu

AK Parti Amasya Milletvekili Haluk İpek, “Şu ana kadar anayasada birçok kez değişiklik yapıldığını hatırlatarak bu değişiklikler içinde çok olumlu maddeler de olduğunu belirtti.

“Anayasa yaparak kural koyduğunuzda zamanı dondurursunuz” diyen İpek, oluşacak yeni şartlara göre bu maddelerin güncellenmesi gerektiğini söyledi.

Bugüne kadar yapılan değişikliklerle anayasanın bütünlüğünün belli ölçülerde bozulduğunu dile getiren İpek, anayasanın bütünlüğünün yeniden sağlanması gerektiğini belirtti.

İktidar ve muhalefet kanadı arasındaki bugüne kadarki bu konuyla ilgili tartışmaların anayasayı farklı yorumlamaktan kaynaklandığını dile getiren İpek, anayasa değişikliği için AK Parti olarak muhalefetle bir mutabakat zemini aradıklarını dile getirdi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın bu mutabakat zemininin oluşması adına çalışmalar yürüttüğüne dikkat çeken İpek, daha önceki anayasa değişikliklerinde de bu konuya özen gösterdiklerine ifade etti.

AK Parti’nin ya da MHP’yle birlikte AK Parti’nin Meclis’te anayasa değiştirecek çoğunluğa sahip olmadıklarını hatırlatan İpek, diğer partilerle mutabakat sağlanmasının aynı zamanda bir zorunluluk olduğuna dikkat çekti.

20 yıldır yapılan değişikliklerle anayasanın kadın erkek eşitliği, askeri harcamaların Sayıştay denetimine sokulması, parti kapatma konusunda nitelikli çoğunluk kuralının getirilmesinin anayasaya demokratik bir içerik kazandırdığına işaret eden İpek; bu demokratik değişikliklerin bir bütünlük kazanması için anayasa değişikliğinin önemli olduğunu dile getirdi.

Anayasa değişikliğini 2028’deki genel seçimlere kadar yapma hedefleri olup olmadığını sorduğumuz İpek, AK Parti’nin değişiklik hedefini mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirmek istediğini, fakat değişiklik hedeflerinin seçimlerle ilgili bir konu olmadığını dile getirdi.

Sevda Erdan Kılıç

CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç

Kötü yönetim ve yoksulluk anayasadan kaynaklanmıyor

CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç ise AK Parti’nin “iktidara geldiğinden bu yana yeni bir Anayasa yapma hevesi içinde olduğunu belirterek “Bu açıkçası popülist iktidarların her zaman yaptıkları tartışmalardan biridir. İktidar, kendisini engelleyen kurumlarla mücadele ediyor izlenimini verebilmek için Anayasa’yı başından bugüne kadar hedef seçti” diye konuştu. “Ama aslında baktığınızda yaşadığımız kötü yönetim ve yoksulluk Anayasa’dan kaynaklanmıyor” ifadelerini kullanan Kılıç, “Hatta tersine bugün yaşadığımız kötü yönetim ve yoksulluğun asıl nedeni 2017 Anayasa değişikliğiyle birlikte gelen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden kaynaklanıyor” diye konuştu.

Amaç, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni kurumsallaştırmak

“Geçen seneden bu yana hız kazanan yeni Anayasa tartışmalarının temelinde ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tamamen kurumsallaştırmak, rejimi Anayasal bir hale getirerek tek adamı meşrulaştırmak yatıyor” diyen Kılıç, şunları söyledi:

İktidar bunu yaparken de içinde bulunduğumuz krizleri Anayasa’ya bağlıyor. Liyakatsız yöneticiler, kamu kaynaklarının yağmalanması, kötü yönetim nedeniyle değil de bir takım kurumsal engeller nedeniyle ülkenin iyiye gitmediğini, Anayasa’yı değiştirirlerse her şeyin iyiye gideceği izlenimini vermeye çalışıyorlar. Bunun ilk yıllarda inandırıcılığı olabilir ama bugün itibariyle insanların buna inandığını sanmıyorum.

2010 Referandumu ve o referandumun ülkeyi götürdüğü krizi kimse unutmadı. Tarihimizin kara lekesi olan 12 Eylül’ün yıl dönümünde yapılan halk oylamasının sonucu ülkemizi başka bir darbeye kadar götürdü. Şimdi yapılmak istenen değişiklikler de halkın değil, sarayın çıkarları için olacaktır. Cumhurbaşkanının yeniden seçilebilmesinin önünün açılması, yüzde 50+1 oranının düşürülmesi, vatandaşlık tanımına “milletin çeşitliliği” kavramının getirilmesi gibi birçok konu da yine yeni Anayasa ile yapılmak istenenlerin temelini oluşturuyor. Ama burada asıl amaç Türkiye’yi hızla içinden çıkılamaz büyük krizlere sürükleyen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin tamamen kurumsallaşmasıdır. Sistemin kurumsallaşmasından ne anlıyoruz? Açıkçası yeni Anayasa’nın yazım süreci dahi bizi nasıl bir rejimin beklediğini gösteriyor. İki yıl önce Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yavuz Atar ve Mehmet Uçum’a yeni Anayasa’yı yazma görevi verildi. Başdanışmanlar Saray’a kapanıp, Saray’ın kapalı kapıları ardında bir taslak hazırladılar. Şimdi de bize ‘Bu taslağı onaylayın’ diyecekler. Oysa demokratik ülkelerde Anayasalar böyle hazırlanmaz. Anayasalar bir toplumsal sözleşmedir. Toplumun her kesiminin sözünün dinleneceği, kurulların oluşturulacağı ve uzun yıllara yayılan bir yazım sürecini barındırır. Bu açıdan bakıldığında sadece yazım süreci dahi bizi ne kadar anti demokratik bir Anayasa beklediğini göstermektedir.

AK Parti’nin anayasa değişikliğiyle “Cumhurbaşkanının yeniden seçilebilmesinin önünün açılması, yüzde 50+1 oranının düşürülmesi, vatandaşlık tanımına “milletin çeşitliliği” kavramının getirilmesini” hedeflediğini söyleyen Erdan Kılıç, “Ama genel olarak bakıldığında AKP’ye Anayasa değişikliği değil Anayasasız bir ortam gerekli. AKP’de buna uygun bir ortam hazırlıyor” diye konuştu.

Fiilen bir anayasasızlık süreci işliyor

Erdan Kılıç sözlerine şöyle devam etti:

Bir yandan mevcut Anayasa’yı uygulamıyor, diğer yandan sürekli olarak Anayasa’yı tartıştırıyor. Yani fiilen bir Anayasasızlık sürecini işletiyor. AKP’nin asıl ihtiyacı olan tek adamın istediği gibi istediği kararları uygulayabileceği bir Anayasasızlık sürecidir. 22 yıl boyunca “Yeni Anayasa yazacağız” diyerek yazmamalarının nedeni de kendi yaptıkları Anayasa değişikliklerine dahi uymamalarının nedeni budur. Son olarak Can Atalay konusunda yaşadıklarımız Türkiye’nin nasıl bir Anayasasızlık sürecinde olduğunun göstergesi. Can Atalay, milletvekili seçildi. Hukuksuz bir şekilde tutuklandı, ismi TBMM kürsüsünden milletvekili olarak okundu, hatta Komisyona üye seçildi. Sonra Anayasa Mahkemesi kararına karşın Yargıtay kararı ile milletvekilliği düşürüldü, Anayasa Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda yaptığımız olağanüstü oturumda da milletvekilleri Meclis’te kan akıttı. Anayasasızlık süreci tam olarak budur. Anayasa’nın hükümlerini yerine getirmezsiniz, tek adamın istediğini yaparsanız. Var olan Anayasa’yı tanımazken yeni Anayasa tartışmalarıyla, -mış gibi yaparsınız.

Anayasasızlaştırma sürecinin bir parçası olmayacağız

“CHP’nin bu konudaki tutumu ne olacak” sorusunu yönelttiğimiz Erdan Kılıç, şu sözlerle yanıt verdi:

Bu sürecin, Anayasasızlaştırma sürecinin bir parçası olmayacağız. Kimse bizden tek adamın meşrulaştırılacağı, 22 yıllık büyük yıkıma ortak olmamızı beklemesin. Biz Darbe Anayasası’na da karşıyız, Saray Anayasası’na da karşıyız.

Evet 1982 Anayasası bir darbe ürünüdür, bu Anayasa yerine sivil, demokratik, katılımcı, özgürlükçü, insan haklarını esas alan bir Anayasa yapabiliriz. Darbe Anayasası yerine Saray Anayasası dayatması, bu ülkenin sorunlarına çare olmaz. 16 Nisan 2017 Anayasa referandumu Türkiye için bir dönüm noktasıdır. Ekonomik, sosyal, politik tüm çöküntülerin ana kaynağıdır. Ekonomik göstergelere bakın 2017’den itibaren düşüş sergiler, eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamu hizmetlerine erişimin zorlu hale gelmesi, düşünce ve ifade özgürlüğündeki engellerin yükselmesi gibi daha sayabileceğimiz birçok krizin temelidir. Şimdi olası bir Anayasa ile bu sistemin tamamen Anayasal bir rejim haline gelmesi demek, Türkiye’nin bitmek bilmez bir krize sürüklenmesi demektir. Yeni Anayasa sürecini iyi niyetle dahi olsa desteklemek isteyenler 2017-2024 sürecindeki göstergelere bakıp, yeniden düşünsünler.

Editör: Ercan Çankaya