YAZI VE FOTOĞRAFLAR: ALİŞAN HAYIRLI

İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerin kaldırımlarında, üst geçitlerinde, işlek köşebaşlarında rastlayanınız çoktur: Giyiminden ve konuşmasından köyde yaşadığı belli olan bir ya da birkaç kişi, ipe dizdiği sarı sarı meyveleri sopalara geçirmiştir ve bağırıyordur: “Alıııçç! Her derde deva! Malatya alıcııı!” 

Metropolün doğadan uzaklaştırarak betona hapsettiği insanların çoğu “alıç” sözünden bir şey anlamadan, alıcın ne olduğunu bilmeden, bu küçük sarı “şeye” anlamadan ve acayip gözlerle bakıp geçer. Bilense, yıl boyunca güzün ve alıcın gelmesini dört gözle bekliyormuşçasına hemen atılıp bu alıçtan en az birkaç “ip” alır.

İşte, metropol mahkumlarının çoğunun bilmediği bu değerli ve yararlı meyve, Anadolu’nun birçok yöresinde, dağda bayırda, kırda tarlada kendiliğinden yetişen alıçtır ve birçok hastalığa iyi gelir. 

Sadece cevizin değil, alıcın da başkenti Hekimhan!

Alıç birçok yörede vardır elbet ama Malatya için ve özelde de Hekimhan için anlamı başkadır. Bir “yüksek rakım” yabani meyvesi olan alıç Hekimhan dağlarını çok sevmiştir ve her yerde kendiliğinden yetişmiştir. Güz mevsimi geldiğinde büyük kentlerde gördüğünüz o alıç satıcılarının çoğu ya Hekimhanlıdır ya da Malatya’nın başka bir yöresinden. Hekimhan dağlarında, kırlarında bulunan alıç ağaçları hem daha çok tür içeriyor hem de yüksek rakımı seven bir yabani meyve olduğundan bu bölgedeki alıçlar çok yüksek kaliteye ve verime sahip. 

Alıç, dağlarda ve kırlarda kendiliğinden yetişen, yabani bir meyve ağacı. “Küresel GDO’cular” henüz bu değerli meyvemizi radarlarına alıp da yapısıyla oynamadılar. O yüzden doğal haliyle yiyip, bütün yararlı özelliklerini almanız mümkün. 

Gezgin Ahmet Kahriman korku dolu türbülans anlarını paylaştı Gezgin Ahmet Kahriman korku dolu türbülans anlarını paylaştı

Alıç dalından indirildiği haliyle de tüketilebildiği gibi, sirkesi ve türlü marmelatları da yapılabiliyor. Hekimhan’da, belki de Türkiye’deki ilk olma özelliğine sahip, alıç sirkesi üreten bir küçük fabrika bile var. 

Alternatif tıpçıların kimilerine göre “ölümden başka her hastalığa çare”… Altın sarısı, al kırmızısı, turuncu renkli, hafif mayhoş tadıyla dağların yabani meyve kralı… Alıç. 

İşte tam mevsimi… 

Alıç hasadını görüntülemek için Hekimhan’a gitmek üzere Malatya’dan yola çıktık. İstikamet Yazıhan üzerinden, cevizi ile ünlü Hekimhan köyleri… Yazıhan’ın Fethiye köyünü geçtikten sonra yol kenarlarında karşılaşıyoruz bu mübarek yabani meyve ile… Mevsimin ilk alıçlarını tadacağımız için heyecanlanıyoruz.  

Dağlarda doğal haliyle kendiliğinden yetişen alıçları sahipsiz sandığım için, durup hemen koparmak ya da olgunlaşmış ve toprağa düşmüşleri toplamak istiyorum. Yol arkadaşım Yusuf Çalık, beni uyarıyor, “Hayır Alişan abi, helal olmaz, bunların sahipleri var, bizi vururlar” deyince hem şaşırıyor hem tatmaktan vazgeçiyorum. Meğer şu coğrafyada gözümüzün görebildiği uçsuz bucaksız dağları süsleyen her bir alıç ağacının sahibi varmış! Bu nasıl oluyor ki? Hayret!

Dallara sırıkla vurarak…

Bu kutlu meyveyi seyretmek ve bir iki fotoğrafını çekmekle yetinip yola koyuluyoruz. Yazıhan ile Hekimhan sınırındaki Erecek köyünün muhtarı Mehmet Ali Yiğit bizi bekliyor. Alıç hasadını ve tarlalarını gezerken bize rehberlik yapacak. 

Nihayet alıç hasadının yapıldığı ilk bahçeye ulaştık. Bahçe sahibi Nurettin Ulutaş elindeki uzun sırıkla ağaç dallarına vuruyor, serginin üzerine dökülen alıçlar aile fertleri tarafından toplanıp kasalara konuluyor. 

Yerde serili mavi renkli plastik kökenli sergilere bakınca aklıma eski “hılalarımız” geliyor. Hıla, ince iple yapılan, ince ve renkli şeritleri olan bir tür büyük ve ince bez idi. Herkes hılasını kendisi dokur ve kullanırdı; kayısı hasadında, elma hasadında ağaçların altına hılalar serilirdi. Hey gidi günler…

Çiftçi hep kaybeder!

Çiftçi Nurettin bir yandan alıç çırparken bir yandan da söyleniyor. Nasılsa bir gazeteci ayağına kadar gelmiş, hemen dert yanmaya başlıyor:

“Ne olacak bizim halimiz? Biz emek veriyoruz, tek tek topluyoruz, güneşin altında akşama kadar yorgun bitap düşüyoruz, bizim elimizden 20 liraya alıp 50-60 liraya satıyorlar”.

Bütün üreticilerin, çiftçilerin, köylülerin kaderi de aynı değil mi? Hangi çiftçi ürettiğinin karşılığını alabiliyor ki? Hangi köye, hangi tarlaya, hangi yaylaya gitsek aynı dert…

Alıç toplayanlar arasında gördüğümüz 85 yaşındaki Hatice teyzemize kulak veriyoruz: “Oğlum, benim küçüklüğüm, gençliğim hep bu ağaçların dibinde ya da başında geçti. Az mı topladık, az mı bu alıçlarla reçel yaptık”. 

Bir yandan da içinde ukde kalmış bir yarasını dillendirmekten çekinmiyor: “Ah ah neler, neler çektim ben, benim kocam eve kuma getirdi!” 

Alıç cenneti Hekimhan

Erecek köyündeki çekimlerimizi tamamladıktan sonra tekrar yola koyulduk, bu sefer Alican ve Tahtalı köylerini geçip Dikenli’ye vardık. Dikenli köyü tam bir alıç cenneti; nereye baksak sarı, turuncu ve kırmızı renkte alıç ağaçları görüyoruz. 

Köylüler tarafından silkelenen, toplanan ve kasalara konulan alıçlar “toptancılar” tarafının alınıp kamyonlarla, kamyonetlerle götürülüyor. Yol üzerinde alıç taşıyan çok sayıda araca rastladık. Köy Muhtarı Mehmet Ali Yiğit’e soruyoruz; “Bu civarda, yaklaşık 10-15 köyde yılda ortalama ne kadar alıç hasadı yapılıyor?” diye. Tahmin yapmak çok zormuş, çünkü elde resmi rakam yok. İlkel usullerle toplanıp, basit ticari anlayışla satılıyor. 

En iyi alıçlar bu yörede

Ancak tahminlerin bir ortalamasını alırsak, Hekimhan’da her yıl 500-600 ton civarında alıç hasadının yapıldığını söyleyebiliriz ki bu da ciddi bir rakam. Rekoltenin kesin tahmin edilmesi zor ancak, kesin bir şey var ki o da Hekimhan alıcının en az Hekimhan cevizi kadar üst düzey olduğu. Kalite konusunda burada yetişen alıçlar lezzet, boyut ve aroması yönünden hiçbir coğrafi bölge ile kıyaslanamayacak kadar üstün. Her ağacın, her renkteki alıcın tadı bambaşka… 

Malatya genelinde en çok alıç ağacının yetiştiği bölge Hekimhan, Akçadağ ve Yazıhan olarak biliniyor. Tüm ildeki alıç hasadının rekoltesi binlerce ton olarak tahmin ediliyor. Allah’ın bu bölgelere ve dağlara bahşettiği büyük bir nimet… 

Bu dağlardaki alıç ağaçlarının hemen hemen hepsi kendiliğinden yetişmiş yabani alıç…. Bir kişi tarafından bizzat dikilen bir alıç ağacı olduğunu ben duymadım, duyan da yok. 

Alıç üretim ve satış politikası gerekiyor

Aslında devletimiz tarafından bu bölgelerde ciddi ve modern bir tarım politikası ve projesi uygulansa, dünyanın en büyük alıç üreten ülkesi olabiliriz. Üretilen bu alıçların sıcak satış dışında yan sanayi elde etmek için fabrikaların kurulması halinde ülkemize ciddi manada döviz kazandırır. Hem köylülerimiz hem de devlet kazanır, istihdama da çok büyük katkısı olur. Ayrıca yıllardır yalnızca kayısıya odaklanmış, dağı taşı kayısıya kesmiş Malatya yöresi için alternatif bir ürün kazandırmış oluruz. 

Başta Hekimhan köyleri olmak üzere Yazıhan ve Akçadağ bölgelerinde yetişen yabani alıç hasadı Eylül ayının ikinci yarısı itibarıyla başlar, 1 ay kadar devam eder. 

Kalp ve başka rahatsızlıklar için…

Alıç dışında bu bölgelerde yine yabani olarak yetişen “sürsülük” gibi başka yemişenlerin de toplanıp satıldığını hatırlatalım. Kısacası ülkemizin dağları ve ovaları adeta yabani meyve ve şifalı bitkiler cenneti… Ülkemiz şifalı bitki ve meyveler açısından başka hiçbir ülkeyle kıyaslanamayacak kadar zengin… Yeter ki bu zenginliğin farkında olalım, sahip çıkalım, tarımı destekleyelim ve bunu modern ve ciddi projelerle insanlığa kazandıralım.  

Alıcın meyvesinin ya da sirke ve marmelatının sağlığa faydalarından bahsetmeye gerek var mı? Başta kalp olmak üzere, kan dolaşımı iyileştirmesi ve kan spazmını gidermesinin yanı sıra hazımsızlık, ishal, karın ağrısı, şeker, hiperlipidemi ve hipertansiyona iyi geldiği bilimsel olarak ispat edilmiş.

Editör: Elif Erbay