Dünya

Haritada var, gerçekte yok… Olmayan ülke Lübnan

İsrail’in adeta evire çevire vurmaya başladığı Lübnan, 30 dolayındaki etnik unsuruyla tam bir mozaik. Ya kuzeye sıçrayan savaşın köprüsü, ya bölgeyi dizayna kalkanların rubik küpü, ya da barındırdığı çeşitlilikle Ortadoğu’nun kaleydoskopu olarak kalacak. “Olmayan ülke”nin siyasi ve etnik dengelerini sizin için araştırdık.

Abone Ol

HİCRAN KIVANÇ / HABER ANALİZ

“… O, halkın ruhundan yapılmış bir şarap,
O, anavatanından bir ekmek ve bir yasemin esintisi,
Peki şimdi ne halde onun tadı?
O, ateş ve duman tadında şimdi…” Feyruz/ Li Beyrut

“Allah bir daha Arapları Feyruz'a muhtaç etmesin” 

İsrail’in Gazze’den sonra Lübnan’ın başkenti Beyrut’u hedef aldığı saldırıların devam ettiği şu günlerde bölge bir kartopu misali büyüyen tehlikeyle topyekûn bir savaşa sürükleniyor.  

Lübnan, 8 Ekim 2023'ten bu yana toplam 8 bin 814 hava saldırısına maruz kaldı ve 97 sağlık çalışanın olduğu en az 2 bin kişi öldürüldü, binlerce kişi yaralandı. 

İsrail'in ülkeye yönelik bombardımanı, Beyrut'un güneyindeki Dahiye ve Bekaa Vadisi'nin doğusunda yaşayan yaklaşık 1,2 milyon kişi evini terk etti. 

Beyrut’un güneyinin hedef alındığı bu saldırılar, ekranlarda son dakika gelişmesi olarak aktarılıyor, bölgede bulunan muhabirler saldırıların şiddetini anlatmaya çalışıyor, uzmanlar bölgenin anlaşılması için ülkenin kozmopolit yapısını tanımlıyor… 

Bazı uzmanların, Ortadoğu’nun aynası olarak gösterdiği ülke, I. Dünya Savaşı'ndan sonra işgalci güçlerin bölgeden ayrılırken bıraktıkları sistemle kaotik düzenin devam ettiği koca bir yüzyıla girdi.

20. yy’ın son çeyreğinde 15 yıl süren iç savaşı da yaşıyor Lübnan halkı.. ancak “yeni düzen” iddiasıyla bölgeyi ateşe verenlerin saldırılarının hedefinde ilk yine ülkeleri oluyor. 

Lübnanlı Hristiyan anne ile Filistinli Hristiyan bir babanın Filistin'de dünyaya gelmiş oğlu ünlü Edward Said’e; "Feyruz hakkında neler düşünüyorsunuz" diye sorulduğunda verdiği; "Umarım Allah bir daha Arapları Feyruz'a muhtaç bırakmaz çünkü Feyruz yıkımların, savaşların, acıların ve kırılmaların yaşandığı bir ülkede, hatta dünyada insanları birleştiren bir unsur olarak ortaya çıktı. Aynı zamanda o, barışın ve umudun bir simgesi hâline geldi" cevabı meşhurdur. 

Özelde Arap halkları, genelde ise tüm dünya halklarının sevdiği, saygı duyduğu başarılı isimlerin ülkesi siyaset konusunda aynı başarıyı gösteremedi. 

Lübnan’da sistem

Kaynaklarda 20’ye yakın ırk ve mezhebin farklı renk çizgilerinden oluşan bir kaleydoskopu andıran çeşitlilik istikrarsızlığın da en temel sebebi olarak gösteriliyor. 

Lübnan'da seçimler bugün hâlâ Fransa'nın koymuş olduğu kurallar çerçevesinde gerçekleşiyor. 

Cumhurbaşkanı Maruni Hristiyan olmak zorunda, başbakan Sünni Müslüman ve meclis başkanı da Şii Müslüman olmak zorunda. 

Cumhurbaşkanı seçilebilmek için Hristiyan olmakta yetmiyor, bir de Maruni olmak zorunda.

Sünni bir Müslüman meclis başkanı olarak aday olamaz ya da gösterilemez. Aynı şekilde Şii bir Müslüman başbakan adayı olamaz. Aday olmanın şartı kimlik ve mezhep çeşitlerine göre belirlenmiş durumda. 

Fransa'nın 1932 yılında yaptığı nüfus sayımından sonra ülkede sayım yapılmadı. Nüfusun 4,5 milyon olduğu, %55'e yakınının Müslümanlardan, geri kalanınınsa Hristiyanlardan, Dürzilerden ve birçok gruptan oluştuğu kabul edildi. 

Bunu bir denge olarak kabul edip oluşturulan sistem, şu anda bir nüfus sayımı yapılsa ve etnik nüfusların birinin sayısının çoğaldığı görülse devlet sisteminin alt üst olacağı endişesiyle söz konusu dahi edilmiyor.

Bu yüzden Lübnan’da yıllardır hükümet yok, Cumhurbaşkanı Michel Avn'ın görev süresi 31 Ekim 2022'de sona ermesine rağmen hâlâ yeni cumhurbaşkanı seçilemedi. Partiler adaylar konusunda anlaşamıyor ve gerekli çoğunluk sağlanamıyor. 

Başbakanlık makamı da yine aynı şekilde; Lübnan'da 2020’de meydana gelen Liman patlamasından önce istifa eden Başbakan Said Hariri’den beri geçici hükümetlerle yönetiliyor. 

Siyasi istikrarsızlığın ekonomik çöküşü beraberinde getirdiği ülkenin aslında derme çatma bir ordusu var ancak ordusunun kara ve hava harekatlarında kullanacağı gerekli teçhizatları bulunmuyor. 

İşte bu noktada, hava araçlarının dışındaki askeri gereçler, İran destekli Hizbullah örgütünde bulunuyor. 

Hizbullah'ın 2006'da İsrail’i püskürtmesiyle parlayan yıldızı, Lübnan içerisinde de havalimanları, limanlar ve sınır kapıları gibi stratejik noktaların kontrolünü ele geçirmesini ve siyasete de sirayet etmesini getirdi. 

Lübnan Hristiyanları

İç savaş yıllarında kendi çıkarları açısından İsrail gibi gayrimüslim unsurlarla işbirliği yapan Hristiyan nüfusun bugün yüzde 40- 60 arasında bir oran olduğu düşünülüyor. 

Mişel Avn çizgisindeki Özgür Yurtsever hareketi iktidarda.

Maruni Katolik olan Hristiyan Lübnan Kuvvetleri’nin lideri Semir Caca ve ekibinin, Sabra ve Şatilla katliamlarında İsrail ile hareket ederek işledikleri savaş suçları tarihi kayıtlara geçen vahşet hafızalardan silinmedi.  

Caca, İsrail’in saldırılarında Hizbullah karşıtı açıklamalarıyla aynı çizgide devam ediyor. Hatta, Caca’yı Suudi Arabistan ve BAE’nin Hizbullah’ı etkisizleştirmek için fonladığı da iddia ediliyor. 

Hristiyan nüfusun çoğunluğu: Maruniler

Cumhurbaşkanlığı makamının verildiği Maruniler, Lübnan’daki Hristiyan nüfusun %15-25 kesimini oluşturuyor.  Lübnan Dağı'nın çevresinde yaşadıkları ancak Akkar, Baalbek gibi güney şehirlerinde de yaşadıkları belirtiliyor. 

Bunun yanı sıra, Hristiyanların yaklaşık %10-33'ünü ve Lübnan'daki Hristiyanların ise yaklaşık %5-10'unu temsil eden Yunan Ortodoks mezhebine mensup Lübnanlılar geliyor.  

Beyrut, Trablus, Aley, Betrun, Zahle, Rashaya, Hasbaya ve Koura bölgelerinde yoğun olarak yaşayan Ortodokslar Marunilerden daha fazla şehre yayılmış olarak yaşıyorlar. 2018 genel seçimlerinden sonra Hizbullah karşıtı koalisyonlara oy veren tek Hristiyan mezhebi olarak biliniyorlar. 

Hristiyan dünyasının yaklaşık %4-8'ini temsil eden Yunan Katolik mezhebi de Lübnan'ın her tarafına yayılmış durumda. Ancak Beka, Şuf ve Beyrut'ta daha yoğun olarak yaşadıkları söyleniyor.

Ermeni Ortodoks ve Ermeni Katolik olmak üzere iki Ermeni mezhebi mensuplarının da Lübnanlıların %2-4'ünü temsil ettiği biliniyor. Beyrut'taki Burç Hamud ve Beka'daki Encer bölgelerinde çoğunluğu oluşturan Ermeniler, Zahle, Trablus, Jounieh, Biblos ve Aley'de de bulunuyor. Ermeni Ortodoks ve Katolik mezheplerine tabi olmayan Ermenilerin sayısının evlilik nedeniyle dinden dönme gibi katı kuralları uygulamadığı için daha fazla olduğu belirtiliyor. 

Tüm Hristiyanların yaklaşık %5-15'ini ve Lübnan'daki tüm Lübnanlıların yaklaşık %2-4'ünü oluşturan azınlık mezhepleri var. Protestan Evanjelik mezhebi, Süryani Ortodoks mezhebi ve Roma Katolik mezhebi bu mezheplerin en büyüğü olarak gösterilirken Süryani Katolikler, Keldani Katolikler, Kıptiler ve Asurlular da mensupları az olan mezhepler olarak varlıklarını sürdürüyor. Bunların içerisinde Protestan Evanjelik mezhebi hariç hepsi parlamentoda "Hristiyan Azınlık" olarak temsil ediliyor.

Dürziler

Sayıları 1 milyon olduğu tahmin edilen Dürzilerin 300 binden fazla kesiminin Lübnan’da bulunduğu, geri kalanının da Suriye ve İsrail’de yaşadığı öngörülüyor. Dürzi halk, Lübnan Dağları'nın batı kenarlarında ve ülkenin güneydoğu kesiminde yer alıyor. Ünlü Dürzi lideri Kemal Canbolat’tan sonra oğlu Velid Canbolat, Lübnan'daki Dürzi topluluğunun siyasetteki liderliğini devralan isim. 

Dürzilerin liderliğinde Canbolatlar ile rekabet eden Arslan ailesi ise sıklıkla Lübnan siyasetinin zıt tarafında yer aldı. Mecid Arslan, Kemal Canbolat'ın rakibi olarak siyaset tarihinde var oldu.  

Canbolatlar'ın aksine, Arslanlar Suriye ile güçlü ilişkilere sahipti. Yine de rekabetlerine rağmen, iki aile zaman zaman farklılıklarını bir kenara bırakarak ortak çıkarlarını korumak için ittifaklar kurdu.

Canbolatlar, Temmuz ayında İsrail’in Hizbullah’ı suçladığı Mecdel Şems'e düzenlenen saldırıda gündemdeydi. 

Dürzi lider Velid Canbolat hemen açıklama yaparak, İsrail’in bölgedeki bileşenler arasında fitne çıkarmak için uzun yıllardır çalıştığını ve bu planın farkında olup İsrail'e direnen tüm direnişçilerin yanında olduklarını söyledi.

İsrail'in işgali altındaki Golan Tepelerindeki Mecdel Şems beldesinde bir futbol sahasına isabet eden roket saldırısında aralarında çocukların da yer aldığı 12 kişi hayatını kaybetmiş, 6'sı ağır 30 kişi yaralanmıştı.