Sağlık

Graves hastalığı aile hikayenizde varsa risk altında olabilirsiniz

PROF. DR. HAKAN YABANOĞLU,

Abone Ol


Graves hastalığının görülmesinde genetik yatkınlığın önemini vurgulayan Başkent Üniversitesi Adana Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Yabanoğlu, bu hastalığın genellikle 20 ile 40 yaş aralığındaki genç hastalarda ve birçok endokrin hastalıkta olduğu gibi kadın hastalarda erkeklerden 5-7 daha fazla görülmekte olduğunu belirtti.



Aşırı stres zehirli guatrı tetikliyor

Stres ve üzüntünün, psikolojik travmaların, sigara içilmesinin, iyot içeren besinlerin fazla tüketilmesinin, bazı ilaçların Graves hastalığına sebep olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Hakan Yabanoğlu, "Hastalarımızda en fazla görülen belirtiler terleme, ellerde titreme, iştahın artmasına rağmen kilo kaybı, adet düzensizliği, saç dökülmesi, cildin terli ve nemli olması, ishal, göz kaşınması ve sulanması, yorgunluk, uykusuzluktur. Ayrıca çarpıntı, terleme ve sıcağa tahammülsüzlük gibi birçok hastalıkta görülebilen belirtilerde, kişiler ilk olarak zehirli guatrı düşünmezler. Bu durum hastaların tanı ve tedavilerinde geç kalınmasına neden olabilir" diye konuştu.

Hastalığın teşhisi için ilk aşamanın klinik muayene olduğunu kaydeden Yabanoğlu, "Tiroit bezi normalden büyük olarak hissedilir. Bununla birlikte vücutta ısı artışı, terleme ve nabız sayısında yükseklik, gözlerde öne doğru büyüme, ciltte renk değişiklikleri, ayaklarda yaygın ödem görülebilmektedir. Hastanın öyküsü alındıktan ve klinik muayene gerçekleştirildikten sonra gerekli kan testi incelemelerinde, tiroit hormonları (serbest T3 ve T4) yüksek ve TSH hormonu düşüktür. Ayrıca hipertiroidiye bağlı bazı otoantikorların yüksekliği, hemoglobin düşüklüğü ve diğer kan hücrelerinde sayısal ve yapısal bozukluklar görülebilir" dedi.



Tedavi yönteminde, hastaların bireysel değerlendirilmesi önem taşıyor

Graves hastalığının günümüzde üç farklı yöntem ile tedavi edildiğini belirten Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Yabanoğlu, "Bu yöntemler antitiroit ilaçlar, radyoaktif iyot tedavisi ve cerrahidir. Tedavideki öncelik sırası; hastanın yaş, cinsiyeti, gebelik, emzirme, eşlik eden diğer tiroit hastalıkları, aile öyküsü, hasta uyumu, hastalığın şiddeti, tiroit bezinin büyüklüğü, göz bulguları değerlendirilmesi sonucunda belirlenir. Graves hastalığında genellikle tiroit bezi homojen olarak büyür, fakat bazı hastalarda tiroit bezinde nodüller de bulunabilmektedir. Bu hasta gruplarında kanser görülme sıklığı son dönem kılavuzda yüzde 2 iken, yapılan son çalışmalarda ve bizim klinik deneyimlerimiz ile bu oranın arttığı görmekteyiz. Nodüllerin eşlik ettiği, aile hikayesi olan hastalara biyopsi yapılmalı ve sonuçlar tedavi seçiminde göz önünde bulundurulmalıdır" şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Hakan Yabanoğlu, cerrahi tedavinin hastaların genellikle antitiroit ilaç ve radyoaktif iyot tedavisi alamıyorsa büyük guatr, kanıtlanmış ya da şüpheli kanser, ciddi göz bulguları gibi durumlarda tercih edilmekte olduğunu belirterek, "Cerrahi tedavi uygun yapılırsa, hastalığın tekrar etme olasılığı oldukça düşük iken; antitiroit ilaç ve radyoaktif iyot tedavisi ile tekrarlama oranları yüzde 15 - 50 civarındadır. Graves hastalığı, tiroit kanseri gibi cerrahisi zor ve komplikasyon oranları yüksek vakaların tecrübeli endokrin cerrahları tarafından ameliyat edilmeleri son derece önemlidir. Endokrin cerrahi tanımı yılda 100’den fazla sayıda bu tür ameliyatları yapan genel cerrahlar için kullanılmaktadır" diye konuştu.