Suriye'de Baas rejiminin yarım asır süren iktidarı, HTŞ öncülüğündeki rejim karşıtı silahlı güçlerin şehir şehir ilerleyerek ele geçirmesiyle birkaç gün içinde çöktü.
Dünya medyası, Suriye'de Esad rejiminin yıkılışını ve bu süreçte yaşananları farklı bakış açılarıyla değerlendirdi.
Değerlendirmeler, ülkelerin siyasi duruşlarına, bölgesel çıkarlarına ve küresel dinamiklere bağlı olarak çeşitlilik gösterdi. Ayrıca karmaşık ve çok boyutlu etkiler yaratacağı konusunda hemfikirdi.
Ülkelerin yeni bir Suriye politikası ihtiyacı olduğu manşetlerinin atıldığı haberlerin detaylarında Türkiye’nin rolü, isyanın ilk başladığı dönemde takındığı tutum hatırlatılarak gelişen politikaları, bölgesel ittifakları ve jeopolitik manevraları vurgulandı.
Türkiye: Muhalif güçleri destekleyen bölgesel güç
Birçok uluslararası yayın kuruluşu, Türkiye’yi isyanların erken aşamalarından itibaren muhalif güçleri desteklemede önemli bir bölgesel oyuncu olarak tasvir etti.
Türkiye'nin mültecilere yönelik açık kapı politikası, İstanbul'un Suriye muhalefetine ev sahipliği yapması, Esad karşıtı güçleri meşrulaştırma ve destekleme hamleleri olarak görüldü. Türkiye'nin bu politikaları insani ve stratejik açıdan olumlu bir şekilde ele alındı.
“Lojistik destek sağladı”
Rusya, İran ve bazı Arap ülkelerinin medyası, Türkiye’yi Suriye’deki çatışmayı daha da körüklemekle suçladı. Türkiye’nin sınırlarını savaşçıların ve silahların geçişi için açık tutması ve muhalif gruplara lojistik destek sağlaması, bu eleştirilerin temelini oluşturdu. Özellikle bazı haberlerde, Ankara’nın bu süreçte radikal grupların güçlenmesine dolaylı olarak katkı sunduğu iddia edildi.
Sınır güvenliği ve YPG/PKK ile mücadele
ABD ve Avrupa medyası, Türkiye’nin Suriye’deki önceliklerini sık sık Kürt meselesi üzerinden analiz etti. Türkiye’nin YPG/PKK bağlantılı güçlerin etkisini azaltmaya yönelik askeri operasyonları, rejim değişikliğinden ziyade kendi sınır güvenliğini sağlama çabası olarak yorumlandı.
Bu durum, Türkiye’nin müdahalelerinin temel amacının rejimi devirmek değil, kuzeyde bir Kürt koridoru oluşumunu engellemek olduğu iddiasını güçlendirdi.
Politika değişikliği mi?
Dünya medyası, Türkiye’nin Suriye politikasındaki ittifak değişikliklerini sıkça analiz etti. Başlangıçta ABD ve NATO müttefikleriyle rejim karşıtı bir duruş sergileyen Türkiye’nin, Rusya ve İran ile Astana sürecine dahil olması, jeopolitik bir dönüşüm olarak değerlendirildi. Bu durum, Türkiye’nin çıkarlarını korumak adına pragmatik bir yaklaşım sergilediği şeklinde yorumlandı.
Türkiye’nin rolü Asya basınında
Arap Medyası: Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerin medyasında neo-Osmanlı emelleri olarak eleştirilirken, Katar gibi ülkelerin yayın organlarında daha destekleyici bir üslupla ele alındı.
Rus Medyası: Rusya, Türkiye’yi genellikle Suriye’nin istikrarını bozan bir güç olarak tasvir etti.
İran Medyası: İran medyası da benzer şekilde, Türkiye’nin Suriye’nin egemenliğini ihlal ettiğini vurguladı.
Asya medyası: Özellikle Suriye krizinin uluslararası etkileri, Türkiye’nin bölgedeki stratejik hamleleri ve bu durumun Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkeleri üzerindeki yansımaları üzerinden şekillendi.
Dünya medyasının Türkiye’nin Suriye’de rejim değişikliğindeki etkisini yorumlaması, ülkenin politikalarının zaman içindeki değişimine ve farklı medya kuruluşlarının ideolojik duruşlarına göre çeşitlilik gösterdi. Yorumlar, Türkiye'nin politikalarıyla birlikte gelişerek Suriye'de bir taraftan bozan bir taraftan da istikrar sağlayıcı olarak oynadığı karmaşık rolü yansıttı.