Ercan Çankaya - Haber Merkezi
Türkiye’nin BRICS ittifakına katılma talebi gündemdeki yerini koruyor. BRICS’e katılım tartışmaları hem iç kamuoyunda hem dünya kamuoyunda “Türkiye blok mu değiştiriyor?”, “Türkiye Batı’dan uzaklaşacak mı?” tartışmalarını da beraberinde getiriyor.
Tartışmanın bir başka tarafını ise Türkiye’nin niyetinin Batı’dan tamamen uzaklaşmak olmadığını, Ankara’nın mümkün olduğunca fazla ticari ve siyasi bağ geliştirmek istediğini söyleyenler oluşturuyor. Son gelişmelerle birlikte bu görüş daha fazla öne çıkıyor.
Türkiye’nin muhtemel BRICS üyeliğinin Çin’le olan ilişkilerimizi ne yönde etkileyeceğini Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hüsamettin İnaç’a sorduk.
Kuşak Yol Projesi işleri değiştirdi
Çin’le ilişkilerimizin başından beri soğuk devam ettiğini belirten Prof. İnaç, bunun sebebinin Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde insan haklarının sistematik bir şekilde devlet tarafından ihlal edilmesi olduğunun altını çizdi.
Öte yandan Çin’in ekonomik olarak çok büyük bir ülke olmasının, Türkiye’yi bugüne kadar karşılıklı ilişkilerde dezavantajlı bir duruma düşürdüğü değerlendirmesinde bulunan İnaç, Çin’in Pekin’den başlayıp Londra’da sona erecek Kuşak Yol Projesi’yle bu durumun değişmeye başladığına dikkat çekti.
Ukrayna’daki savaş dolayısıyla yolun kuzey güzergahının iptal olduğunu söyleyen İnaç, İsrail’in Gazze’deki katliamıyla Güney güzergahının da işlevsiz duruma düşmüş olmasının orta koridorun önemini artırdığını ifade etti.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdiği Çin ziyaretinin bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini belirten İnaç, bu ziyarette Fidan’ın Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne girişinin de sağlandığına dikkat çekti.
ABD hegemonyası zayıflıyor
ABD’nin hegemonyasının dünya çapında zayıfladığına dikkat çeken İnaç, Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki nüfuz alanını böyle bir konjonktürde genişlettiğine işaret etti. Bu bağlamda Çin’le ilişkilerin geliştirilmesinin Türkiye için de elzem olduğunu belirten İnaç, İsrail Gazze’deki soykırımın şiddetini artırırken Çin’in İsrail ve ABD’nin karşısında durmasının Çin’in de bölgede etkinliğini artırma çabasına işaret ettiğinin altını çizdi.
Çin’in elektrik ve otomotiv sanayileri üzerinden Türkiye pazarına girmekte olduğunun ekonomi kulislerinde paylaşıldığını söyleyen İnaç, Türkiye’nin Esad yönetiminin başta kalacağı belli olan Suriye’yle ilişkileri normalleştirme girişimlerinin Çin’in dikkatini çektiğini belirtti.
ABD’nin küresel hegemonyasının gittikçe azaldığı bir ortamda Çin’in Akdeniz, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Türkiye’yi karşısına almak değil iş birliği yapmak istediğini vurgulayan İnaç, ülkemizin BRICS üyeliğinin Çin açısından da cazip olduğuna dikkat çekti.
BRICS’in Türkiye’nin katılımıyla ilk defa NATO üyesi bir ülkeyi bünyesine katmış olacağını söyleyen İnaç, öte yandan Türkiye’nin de bu üyeliğe ekonomik açıdan ihtiyaç duyduğunu vurguladı.
Üstü kapalı bir ambargo vardı
Yıllar boyu Avrupa Birliği kapısında bekletilen Türkiye’nin, ekonomik kaynak olarak da Batı’dan yeterince destek alamadığına, belirli projelerinin engellendiğine, adeta üstü kapalı bir ambargo uygulandığına dikkat çeken İnaç, BRICS’in kurduğu Yatırım Bankası’nın mevduatının 100 milyar dolar gibi bir meblağa ulaştığına dikkat çekti. Türkiye’nin de bu pastadan kendi payını alabileceğini vurgulayan İnaç, bu vesileyle Batı’ya alternatifsiz olmadığı mesajının verilebileceğini söyledi.
Türkiye’nin dış politikada hamleleriyle kendi eksenini kurmaya çalıştığına dikkat çeken İnaç, hem Doğu’nun hem Batı’nın imkanlarını kullanabilen bir ülke olduğumuza işaret ederek BRICS hamlesinin Batı’yla ilişkilerimizi kopartma anlamına gelmediğini söyledi.
Rusya, Türkiye’nin Suriye’yle normalleşmesini bekliyor
Öte yandan Türkiye’nin BRICS üyeliğini Rusya’nın beklettiğini söyleyen İnaç, Rusya’nın Esad yönetimiyle görüşmelerin belirli bir aşamaya gelmesini beklediğini söyledi.
Batı ne kadar emperyalistse Rusya ve Çin gibi güçlerin de o kadar emperyalist olduğunu belirten İnaç, öte yandan Batı gibi kendisinin bile uymadığı normatif değerlerini dünyaya dayatan birlikteliklere karşı alternatif yollar geliştirmenin de Türkiye’nin kendi eksenini inşa edebilmesi bakımından önemli olduğunu dile getirdi.